Atatürk'ün bir Fransız şairinden dilimize çevirdiği ve Salih Bozok'a gönderdiği bir şiirin başındaki dizelerdir bunlar... Bu şiiri Sofya'da ateşemiliter iken çevirmiştir.
Son günlerde deneme türünde yazılmış kitapları okuyorum. Bu türü hep sevdim. İki deneme arasında, başka işler yapmama da olanak veriyor. Bir de daldan dala atlamayı sevdiğim için, Türk edebiyatının serüvenini, atlaya zıplaya izleyebilme ve üstünde düşünme olanağı sağlıyor bana...
Neden Atatürk'ün çeviri şiirini anımsadım? Cemal Süreya'nın "Şapkam Dolu Çiçekle" adlı denemeler kitabını okuyorum. Elimde o kitap, masamın üstünde de Cemal Süreya ile ilgili başka kitaplar var. "Duygudan Şiire- Şiirlerin Öyküleri ve Anıları 3" adlı kitabım üstünde çalışıyorum. İlk ikisiyle ilgili beğeniler alınca, üçüncüsünü hazırladığım bu kitapta, Cemal Süreya da var.
Denemelerini daha önce de okumuştum zevk almak için; şimdi daha bir dikkatle bilgi almak için okuyorum. Ne var ki "Can çıkmadan huy çıkmıyor." Kitabın 24. sayfasında "Aşkın Halleri" başlıklı denemeyi okur okumaz, yapacağım işe ara verip aşkın hallerine daldım gittim.
Bu kitaptaki yazılar, özellikle şiir üzerine olanlar, her zaman zevkle okunabilir. C. Süreya
şiirimizin serüvenini, nereden nereye geldiğimizi, şiirimizin tarihini iyi biliyor. Benim gibi şiirle ilişkisini hiç koparmamış olanları kendine bağlıyor.
Divan şiiriyle başlamış denemesine Süreya... Şiirimizin serüvenini dile getirirken, Divan şiirinin sevgili anlayışına örnekler verirken; seçtiği mazmunlar, bazı kavramları dolaylı anlatmak için o dönemde şairlerimizin kullandıkları nükteli ve sanatlı sözleri, beni onların geçtiği beyitlere götürdü.
Cemal Süreya, "Dikkat edilirse, Divan şiirinde belli bir kadın için yazılmış şiir yoktur; adı yoktur sevgilinin." diyor. "Psikoloji yoktur." diyor. "Bütün Divan şairleri aynı sevgiliye tutkundurlar sanki." diyor.
Örnek veriyor, "Büt-i tersâ'dır o, bî-rah'mdır, servden bâlâ'dır, zülüfleri küfr-i zülf'tür hep, kâkülleri kâkül-i müşgi'dir" diyor.
Divan şiiri, bizim yedi yüz yıllık geçmişiyle büyük bir serüvenimiz ve tarihsel kültür belgemizdir. Benim yaşımdakiler, çok emek verdikleri için, belki de benim gibi üzerine tezler hazırladıkları ve yıllarca bu şiiri öğretip sevdirmeye çalıştıkları için, -bütün bunlar çok geride kalmış da olsa- bu şiiri çok severler.
"Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-aman ey dil ne müşkülter suâl olmuş sana" -NEDİM
Bugünkü Türkçeyle: "O Hrıstiyan putu sana şarap içer misin demiş/ Aman ey gönül ne denli güç bir sual olmuş sana"
"Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn
Derd çok hem-derd yok düşman kavî tâli' zebûn" -FUZÛLÎ
Bugünkü Türkçeyle: "Dost ilgisiz felek acımasız çağ sükûnetsiz çok/ Düşman güçlü talih güçsüz dert çok dertdaş yok"
"Akl dun-himmet sadâ-yı tâ'ne yer yerden bülend
Baht kem-şefkat belâ-yı aşk gün günden füzûn" -FUZÛLÎ
Bugünkü Türkçeyle: "Aklın çabası düşük yerme sesi yer yerden yüksek/ Aşk belâsı gün günden artmada bahtın sevecenliği yok"
"Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bî-pervâ seni
Kim yetiştirdi bu gûne servden bâlâ seni" -NEDİM
Bugünkü Türkçeyle: "Naz sarhoşum kim büyüttü böyle korkusuz seni/ Kim yetiştirdi böyle serviden yüksek seni"
"Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza
Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza" -FUZÛLÎ
Bugünkü Türkçeyle: "Saçının kâfirliği gedikler salalı imanımıza/ Kâfir ağlar bizim perişan hâlde kalışımıza"
"Ser-geşteliğim kâkül-i müşgînin ucundan
Âşüfteliğim zülf-i perîşânın içindir" -FUZÛLÎ
Bugünkü Türkçeyle: "Baş dönmüşlüğüm mis kokulu kâkülünün ucundan/ Aşk perişanlığım perişan saçların içindir"
Cemal Süreya'nın beni çok etkileyen Divan şiiriyle ilgili bölümünden sonra çağımızdaki aşkın hallerini düşündüm. Şairlerimiz, şiirlerinde sevgilinin, sevdikleri özellikleri için neler söylüyorlardı; sevilen kadının adı, sevgilinin ya da şairin karısının, adı var mıydı şiirde?
Kadının adı vardı...
"Her dakikasını ayrı hatırlarım
Erenköy'de geçen zamanımın
Rüyama girer bir arada
İstanbul bahar ve Türkân'ım." -OKTAY RİFAT
"Yalnız kaldıkça, yani Güler benden kaçtıkça
Tekmil elektrikleri yanık bırakıyorum yirmi dört saat" -CAN YÜCEL
"Dil şiirin rüyası olmak isterdi belki
İdil şiirin kendisi olmasaydı eğer" -HAYDAR ERGÜLEN
Kadının adı var...Türkân, Oktay Rifat'ın karısının adı; Güler, Can Yücel'in karısı, kadim sevgilisinin adı, İdil de Haydar Ergülen'in karısının adı...
Sevgilinin saçları ne renk? Gözleri ne renk, bakışları, teni, sesi nasıl? Boyu uzun mu kısa mı? Ya dişleri?
"Karadutum, çatalkaram,çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
.......
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum" - BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
"maviydi beni içine atan kadın
içime attığım kadın
ondan atıldığım kadın
süt dişleri maviydi
ve böylece
seyrek bir adam olarak ben de
içine karıştım mavi bir ayrılığın
mavi bir kahkahanın
mavi bir karanlığın..." -HAYDAR ERGÜLEN
"çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm" -ATTİLÂ İLHAN
"gözlerin iki siyah karanfil gibi
gözlerini alsam yakama taksam
zehra kardelin" -ATTİLÂ İLHAN
"Teninin hangi uçurumunda
saklı durur ömrümün rüzgârı" -REFİK DURBAŞ
“iyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni" -CEMAL SÜREYA
"O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi." -NAZIM HİKMET
"Gamzen bir avuç serin su
misali değdi dudaklarıma
Yıldırım misali düştün rüyama" -REFİK DURBAŞ
"Yağmura değdi elim
buluta, rüzgâra
akşamın mermerine
uçan kuşa, umuda
sabahın gamzesine değdi.
Saçına değmedi
ruhuna da değmedi" -REFİK DURBAŞ
"Bir başka lezzet var hayatta ela gözlüm,
Öteki alemleri bilmek istemem.
Şöyle bir içten öpmeni senin,
Binlerce cennete değişmem..." -TURGUT UYAR
ORHON MURAT ARIBURNU: "Yetmez mi?/ Önce ozanlar ölsün/ Sonra hiç kimse./ Varsın ozansız kalsın dünya/ BARIŞI/ İNSANLIĞI/ SEVGİYİ/ YARATTILAR YA!
YETMEZ Mİ? HOŞÇA KALIN