YAZARLARA VE ŞAİRLERE SORDUK: YEKTA KOPAN...
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 2.02.2021 15:26:00 2987 1

YAZARLARA VE ŞAİRLERE SORDUK: YEKTA KOPAN...

YAZARLARA VE ŞAİRLERE SORDUK: YEKTA KOPAN...

Türkiye'de, yazmak isteyenler nedense hep yabancı edebiyatçıları örnek alıyor, onların deneyimleri üzerinden bir fikir geliştirmeye çalışıyor. Bu anlamda “Yeni Adana’da Düşünce-Sanat ve Toplum”  olarak bir eksikliği giderme çabası içine girdik. Değerli edebiyatçılarımızın katılımıyla kapsamlı bir bellek oluşturmaya çalışacağız. Yazar adaylarına yol gösterici olacağına inanarak… Bu haftaki konuğumuz kıymetli yazarımız Yekta KOPAN...

Harflerle tanıştığım günden beri anlamak ve anlatmak için yazdım. Ama bilinçli bir tercih olarak yazarlık kararını vermem ergenliğime denk düşer. On dört – on beş yaşlarımda, hayatımın merkezinde her zaman yazının olacağına karar vermiştim. Ankara’da yaşadığım o yıllarda hem yaşadığım şehirde hem de İstanbul’da çıkan dergilere şiirler, öyküler, denemeler yollardım. Sonra da aylarca yayınlanmasını beklerdim. Her ay başında, Kızılay’daki büyük kitapçılara gidip o dergileri alışımı, eve kadar beklemeden bir bankta oturup sayfaların arasında yazımı arayışımı çok net hatırlıyorum. Her yolladığım yazı yayınlanmıyordu elbette. Ama bir gün bile vazgeçmedim ya da umutsuzluğa kapılmadım. Yayınlanmayan yazıyı başka bir yere yollamaz, doğrudan çöpe atardım ve yeni bir yazıya otururdum. Her yeni yazı heyecanlı, kaygılı, meraklı bir bekleyiş sürecini beraberinde getirirdi. O sürecin sıkıntısını hissetmemenin tek yolu da daha çok çalışmak, daha çok okumaktı. Her zaman okurluğumun yazarlığımdan daha verimli olmasını önemsedim. Kitap okunan bir ailede büyüdüm. Özellikle dedemin ve ablamın okuma yolculuğuma katkısı büyüktür. Okul yıllarında kitaplardan konuşabildiğim bir arkadaşım oldu, bunun değeri ve katkısı tartışılmaz. Zaman içinde, kendimi buldukça çevremi de kitapseverlerden oluşturdum. Aslında bu planlanarak olan bir şey değil, siz neyseniz çevreniz de öyle oluşuyor sanırım. Ama bütün bu koşullar benim yazma eylemiyle daha derinlikli bir ilişki kurmamı da sağladı. Bir de hep öğrenci olmayı tercih ettim, öğrenecek çok şey olduğunu hiç aklımdan çıkarmadım.

Çalışma düzenim yıllar içinde hep farklılıklar gösterdi. Yaşınız, fiziksel koşullarınız, hayat yolculuğunuz belirliyor o düzeni. En azından ben de öyle oldu. Uzun yıllar geceleri çalışmayı tercih ettim ama sonra o da değişti. Belli dönemlerde belli takıntıları olabiliyor insanın; örneğin bir zamanlar durmadan kahve içerdim yazarken. Şimdi hiç aramıyorum. Aslında şöyle demek daha doğru olacak; çalışma düzenimi üzerinde çalıştığım metin belirler. Araştırma, ön okuma, not alma, taslak oluşturma, grafik çalışma, düzeltme süreçleri hep farklıdır. Aynı şekilde kurmaca bir metne çalışmakla örneğin bir gazete yazısına çalışmak da farklıdır. Yıllar içinde, her an her yerde çalışabilen biri oldum, özel beklentilerim yok. Zaten dedim ya, çalışma düzeni ile ilgili kararları yazının kendisi veriyor.

(Bu başlığın oluşturulmasında F. Hüsnü Dağlarca’nın “Yapıtlarımla Konuşmalarım”ı etkili olmuştur.)

Ne yalan söyleyeyim, kitaplarımdan biriyle sohbet etmek düşüncem hiç olmadı. Hatta kitaplaşmamış yazılarımla da… Ben her zaman o yazıların, öykülerin, romanların benden çıktıktan sonra okurlarla yaptıkları sohbetleri, onların zihninde buldukları karşılıkları önemsedim. Okurun zihnine güvendim. Yazarken de yayımlattıktan sonra da… Ama son zamanlarda “Sarmaşık” isimli öyküm üzerine çokça söyleşi yaptığım için onunla ilgili bir not düşebilirim buraya. Bu öykü kısa bir süre önce bir çizgi roman olarak yayımlandı. Söyleşilerde de en çok bu öyküdeki “baba-oğul” meselesi üstüne sorular soruldu. “Sarmaşık” 2008 yılında babamı kaybettikten sonra yazdığım bir öykü. O süreçte, yasımla yüzleşmemi sağlayan bir yazma sürecinin sonucu. Bu süreç, sadece baba-oğul meselesinin siyah-beyaz yönlerini değil, gri alanını da görmemi sağladı. Bu konuya hep bir iktidar alanı mücadelesi olarak bakarken, Sarmaşık’la birlikte konunun bütün uçlarına gitmeye ve eşit mesafede durmaya çalıştım. Yasın bütün evrelerini bu öykünün yazılışı sürecinde yaşadım. Kurmacanın dünyasını oluştururken kendime en çok baktığım az sayıdaki öyküden biridir “Sarmaşık”. Ama benim için önemli olan, kişisel yolculuğumun yansımalarını anlatmak değil, bu öyküyü okuyanların zihnindeki “baba-oğul” meselesinin yansımalarını duymaktır.


Haber Kaynak : ÖZEL HABER
Adalet Temürtürkan
3.02.2021 12:12:55
Kayıplarımızın yasını atlatma sürecini, sanata, edebiyata dönüştürmek, acının yükünü hafifletir, içimiz ferahlar. Eser olup, okura ulaşması , başkalarının acısına dokunması, hatırlatması, yansımalar, devam eder.

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false