SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


BEDRİ RAHMİ ~ EREN EYÜBOĞLU AŞK MEKTUPLARI'NA DEVAM


"Ben, annemle babamın hayatlarında, mektuplaşmalarının bu kadar önemli bir yer tuttuğunu hiçbir zaman bilmedim. 1956-1960 arası mektupla tanıştığım bir Fransız Kanadalı ile 1961'de evlendim. Elma dalından uzağa düşmezmiş.

Oğlum Sabahattin Rahmi bizim mektupları inşallah derler, toparlar, yayınlar! Onlar da Fransızca, sana kolay gelsin oğlum."       

                                                                      
Mehmet Hamdi Eyüboğlu

                                                                                          17 Ekim 1999

                                                                                                   Kalamış

Anne ve babasını çok sever  Mehmet Hamdi. "Her ikisinin de çok özel ve güzel insanlar olduklarını, aklım, ilkokul çağlarında kesmişti. Her ikisi de sevgi dolu insanlardı. Hayret ederlerdi. Şaşarlardı. Çok okurlardı. Çok severlerdi. Her zaman, her yerde, herkesi severlerdi. 

Yedikleri sevgi, içtikleri sevgi, soludukları bile sevgiydi. Her günümüz bir şiir tadındaydı. Coşkulu insanlardı. Babamın kaç kere Ankara'da Saman Pazarı'nda bir kilim

satıcısında gördüğü bir kilim karşısında heyecanlanıp uzun süre ağladığına şahit olmuşumdur. Çok çalışkan insanlardı. Yaşam sarhoşuydular. İnsan gibi güler, insan gibi ağlar ama devler gibi çalışırlardı."  Mehmet Hamdi
Mehmet Hamdi'nin yazdıklarını okuyunca Elif Şafak'ın şu sözlerini düşündüm:

"Sevebilir misiniz?

Karşılıksız, beklentisiz,

hesapsız, çıkarsız, özgür

bırakarak.

Sırf bir başkasının iyiliğini, mutluluğunu isteyerek..." -Elif Şafak
Her babayiğidin harcı değil, böyle sevmek!..

Bir başka yazısında Mehmet Hamdi şöyle diyordu Bedri Rahmi için, "Kim ne derse desin

Bedri Rahmi'nin dokusu sevgiyle örülmüştür."


KARA SEVDA 

...ve nihayet gelip çattı

Bir dilimi zehir zıkkım

Bir dilimi candan tatlı.

Masallarla indi yere

Sebil oldu cümle hikâyelere

Kara kara kazanlarda kaynadı

Diyar diyar al kanlara boyandı

Türkülerde ateş alev yandı tutuştu

Gördes kiliminde nakış

Minyatür bahçelerinde suret kesildi.

Ve nihayet gelip çattı

Elveda belirsiz bedava sevince

Uçan kuşa eşe dosta elveda

Bütün haşmetiyle gelip çattı

Bir dilimi zehir zıkkım

Bir dilimi candan tatlı.  - Bedri Rahmi Eyüboğlu


YAR YÜREĞİN YAR 

elmayı ikiye böldüler

içinden kurt çıktığın gördüler

ağacı lime lime dildiler

böceğin hâlinden bildiler

ferman padişahınsa dağlar bizimdir denildi

dağların bağrı deşildi

çözüldü mevsimlerin sırrı yaprak yaprak

yedi kat yerin dibinden haber getirdi

gözünü sevdiğim tohum, gözünü sevdiğim toprak

kılı kırka yardılar oğul

suyun sudan gizlisi kalmadı

suyun sudan gizlisi kalmadı

buğdayın macerası meydanda

yıldızların sırrı aşikâr oldu

arı gözümüzün önünde sızdı balını

karanfil alevini

kırlangıcın alınyazısı

penceremzin önünde yazıldı

bir sensin gizlenen oğul

ağlarsın gizli gizli

seversin gizli gizli

ölürsün gizli gizli

çatlarsın arzudan, iştihadan

yer yarılır yere geçersin

söyleyemezsin

yar yüreğin yar vakit tamamdır

neler aldın dünyamızdan bunca zamandır

yar yüreğin yar gör ki neler var

belki seyyar kuşların ömrü kadar sade aydınlık

belki vişne çiçekleri kadar beyaz ılık

belki çürümüş yılanlar kadar murdar

belki mahzende yıllanmış şarap kadar lezzetli

bir aşktır fışkırıp çıkacak

ne çıkarsa bahtımıza

yar yüreğin yar bölüşelim

beraber ağlayalım dertleşelim

yar yüreğin yar yarmağa değer

bir insan tanımak oğul, bir cihan tanımağa bedel... 

                                                  Bedri Rahmi Eyüboğlu


Okuduğum tüm mektuplarında, sevgi, saygı vardı; Ernestine ve Bedri Rahmi arasında. Bir de şiddetli, yakıcı özlem...


Paris'ten Lyon'a

   27 Nisan 1932

Bedri,

Mektubunuzu aldım. Bir ay sonra Paris'e gelebileceğinizi bilmek beni çok heyecanlandırdı. Peki ya bir koca ay nasıl geçecek? Çok çalışmak istiyorum. Akademideki çalışmalarıma, bu sabah yeniden başladım. Öğleden sonraları da natürmortlar yapıyorum. Çok çalışmam gerekiyor. 

.................

 Siz de, bu sıralar orada sıkı bir çalışmadasınız herhalde, Bedri. "Gauguin"de sebat edin. Kendinizi gösterin. Cesaretiniz sakın kırılmasın, yoksa sanat yapmak çok zorlaşır" Çok çalışın. 

...................

Bu mektuba bir son vermek zor olacak, çünkü size yazacağım daha bir sürü şey vardı. Ama biliyorum ki Bedri, siz bunların ne olduklarını tahmin edebiliyorsunuzdur!

                                                                                                             Ernestine

Lyon'dan Paris'e

30 Nisan 1932

Ernestine,

Lyon'daki tek düze hayatım yeniden başladı. Bugün nihayet Gauguin kopyası için gerekli izni alabildim. Şimdi de "Gauguin" için özel bir tuval hazırlamaya başladım. Müzede haftada üç gün çalışabiliyorsun. Yani zamanla evde de çalışacağım.

.................

Ernestine, Ernestine... Bana cevap verin. Şu anda ne yapıyorsunuz? Yaramaz gözleriniz ne âlemdeler? Yüzünüzde göz izleri var mı? Ah! Bu lekeler... Eldivenleriniz nasıllar? Ne kadar da sıcacıktılar... Onları ne kadar çok sevmiştim. Bir tanesi de bana kötü kötü bakıyordu... Onları iyi saklayın Ernestine... Bir gün gelir onları sizden isteyebilirim.

...........................   B. Rahmi


Lyon'dan Paris'e 

2 Mayıs 1932

Ernestine,

Evet, bu sefer sahiden geç kaldım. Mektubunuzu alalı üç gün oluyor. ( Bu mektup elde yok...) O gün size çok uzun bir mektuba başlamıştım. Benim günlerim kadar uzun bir mektuptu. Bekleyişlerim kadar uzun bir mektup. Dün akşam onu bir güzel yırttım, içinde bir sürü şapşallıklar vardı. 

....................

Rüyalarımdan birinde Ernestine'le bilin bakalım neredeydim? Tahiti'deydik... Gauguin'nin ülkesinde... Gauguin ve Ernestine... Çok iyi bildiğin gibi, bu günlerde belli başlı iki uğraşım var: Birincisi, müzede yaptığım şu kopya işi... Benim saatlerimi büyük bir iştahla yalayıp yutuyor... İkincisi de, çok iyi tahmin ettiğin üzere, Ernestine Hanım. İşte böyle. Bu yüzden "Gauguin"le  "Ernestine" geceleri rüyalarımın bir ucundan girip öteki tarafından çıkıyorlar. Ah! Zengin olsaydım. Bir Tahiti yolculuğunu karşılayacak param olsaydı!

.....................

Geçen gün "Gauguin"in Noa Noa'sını okudum. Okuduğum kadarı beni deli etmeye yetti... Kendi Tahiti yolculuğunu anlatıyordu. Orada yabanileşmiş... Yalınayak, başıkabak sahici bir Tahitili gibi aralarına karışmış... Onlardan birisi olmuş... Dillerini kolayca öğrenmiş. Onların dilinde şöyle bir öğreti varmış:

"Âşık olun... Mutlu olursunuz." Gauguin orada sevmek sanatını öğrenmiş. Tabiatı sevmesini...

Bir mavi gökyüzü parçasını, iki yeşil yaprağı, her şeyi sevmesini öğrenmiş...

.....................

Daha bir ay var! Nasıl sabredeceğim.

Ah! Bu para, para, para kelimesi her işimize burnunu sokuyor. Ah! Elimde bir imkân olsaydı eğer şu Lyon'da, bir dakika bile kalmazdım.

Kim bilir, belki de trenin biri Ernestine'i getiriverir. Bu kahrolası Lyon şehri de gözümde bambaşka bir hâl alır.

İşte size bir kroki... Birkaç küçük resim fotoğrafı ve bütün bir Bedri Rahmi'yi yolluyorum.                                                                                                                    
Mektuplar böylece sürüp gidiyor...

Paris'ten Londra'ya, Londra'dan Paris'e gidip gelen mektuplarda içerik aynı... Sevgi, özlem, yapılan işler, sanat, parasızlık, iyi dilekler, dayanışma... Ancak, artık sizli bizli değil seslenişler.. Ernestine "Sevgili Memişçik", "Sevgili Memişka", "Küçücüğüm" 
"Benim Küçük Memişçiğim" diyor Bedri Rahmi'ye...

Bedri Rahmi de "Nonoşçuk", "Aslan Buciş", "Bubuş", "Buciş", "Kuzucuğum", "Buciş Şeker Çocuk", "Bucişkam" diyor Ernestine'e...
 Mektuptaki sevgi, özlem ifade eden sözler de değişiyor tabii...
"Seni, benim biricik Memişçiğim, binlerce kere kucaklarım.", "Seni binlerce kere öperim.  Gözlerinden ve o senin burnundan öperim. Senin.", "Birbirimize sıkı sıkı sarılalım. Tam üç haftadır, Küçücüğüme sarılamamıştım. Onu burnundan öpememiştim. Boynunun o çok hassas noktasına dokunamamıştım." gibi çok özel sözlerle mektuplarını bitirir Ernestine... 
Bedri Rahmi de "Benim Şeker Çocuğuma nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Sana bin öpücük", "Kulaklarından, saçlarından, o kocaman cömert gözlerinden ve küçücük, o hasis burnundan öperim.", "Seni, binlerce kere kucaklarım. Seni bekleyen B. Rahmi", "Seni bin kere, macur mucur öperim." diye bitirir mektuplarını...
İçten, sıcak seslenişlerle dolu mektuplar...

Sevmek
Güzel meslek
Ama zor
Can dayanıyor
Dayanmasına
Ama yürek
Gitti gidecek.     Bedri Rahmi Eyüboğlu


                SAĞLIKLA KALIN. HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00