"Ah bu türküler köy türküleri
Ne düzeni belli ne yazanı
Altlarında imza yok ama
İçlerinde yürek var
Cennet misali, sevişen
Cehennemler gibi döğüşen
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen
Nasıl unutur nasıl
Ömründe bir defa Kâzım’ın türküsünü dinleyen." -BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
Kimi türküler hiç unutulmaz; “Ömründe bir defa Kâzım’ın türküsünü dinleyen/ Nasıl unutur nasıl?” diye sorar Bedri Rahmi…
“Mezar arasında harman olur mu?/ Kama kurşun yarasına derman olur mu/ Kamayı vuranda din iman/ Aslanım Kâzım’ım yerde yatıyor/ Kaytan bıyıkların kana batıyor/ Mezar arasında kanlı kasaplar/ İnsan ahbabına kama mı saplar/ Cenazem gidiyor bakın ahbaplar/ Aslanım Kâzım’ım yerde yatıyor/ Kaytan bıyıkların kana batıyor.”
Gerçekten de, bu Konya türküsünü duyan ve öyküsünü bilen kimse unutamaz bu türküyü…
Orhan Veli de çok sever türküleri… “En çok isimsiz şairleri, adı bilinmeyen halk şairlerini, türkü çağıranları sevdiğini söyler Sait Faik’e."
"Urumeli Hisarı'na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
'İstanbul'un mermer taşları,
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları.
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalım
Senin yüzünden bu hâlim."
'İstanbul'un orta yeri sinama,
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşur, sevişirmiş; bana ne?
Sevdalım,
Boynuna vebalim." -ORHAN VELİ
Kasımpaşa kıyıları tersane
Bir kız sevdim alimallah bir tane
Her dem sevdalıya kız mı bahane
Top çiçeğim deste gülüm
Canım İstanbullum
Aman aman bahane." -OKTAY RİFAT
"Çaresiz dertlere düştüm
Yok mu bunun çaresi?
Var:
Yaşamayı ölecek kadar sevmek!" - CAN YÜCEL
"Kar erimiş, erimiş kar Cevizli'de
Basılmış sanki samanlığında çamurlu suların
Hanife'nin tumanları gül dalına asılı." - CAN YÜCEL
Kİm bilmez "Halime'yi samanlıkta bastılar, şalvarını gül dalına astılar" türküsünü? İşte
Can Yücel'in "Gökyokuş" kitabındaki bir şiirin dizelerine böyle yansımış.
Çok bilinen bir türkü daha; Can Yücel'in eklediği yorumla...
"Çeçen kızı Çeçen kızı
Sen allar giy ben kırmızı.
Kafkaslar dünyanın doruğudur
Alpaslan Türkeş onların başbuğudur." - CAN YÜCEL
"Bata - Çıka" şiirine bakıyoruz:
"Güneş doğarken doğulu da
Batı'dan batarken batılı mı?
Aman Batıcı, Zaman Batıcı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı!" - CAN YÜCEL
Hemen anladınız hangi türküyü çağrıştırdığını, "Aman ormancı, yaman ormancı/ Köyümüze bıraktın yoktan bir acı. "Batı hayranlığını da ince ince, bir güzel yermiş. Can Baba o!.. Bakın ne güzel halkın şive taklidini de aktarmış şiirine:
"Güneş yanığı dazlak kafasını kaşıyarak
Kahvede deyip durdu Gulak:
O goca memeli gizin goynuna giresen
Göyceğiz gaplıcasına girmiş gader olusun!" -CAN YÜCEL
"deyip durdu" hem Ege yöresine hem de Trakya yöresine özgü bir deyiştir.
"Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
'İçi dolu çamaşır." -ZİYA OSMAN SABA
"İşte şu anda naçar kaldım
Koca bir şehrin ortasında.
Karanlık caddeler uzayıp gidiyor,
Kar yağıyor ışıkların üstüne
Bir kadın çorabını çekiyor.
Çok sallanma küçük hanım,
Gönlüm gitmez peşinden
Birisi var yolumu bekler.
Ömrüm günüm yalnız geçiyor
Bir tek sevda peşinde." CAHİT KÜLEBİ
"Aman al bohçanı yola çık
Halkalı şeker, hasretlik çeker
Çok sallanma güzel yârim
Cahilim aklım gider… " diyor türkü ama, sallanan küçük hanım şairimizin aklını çelemiyor; çünkü onun yolunu gözleyen biri var İzmir'de... Ta nerelerden kalkıp gelmiştir İzmir'e sevda peşlnde, âşıklık yüzünden; her salınana bakar mı?
"Çamlıbel'den Tokat'a doğru
Tozlu yolların aktığı Irmak
Ben seni çoktan unuttum
Sen de unuttun mu, dön geri bak.
Orda derenin içinde
İki üç çırılçıplak
Alçacık damı düşündükçe
Gözlerim yaşarıyor, dön geri bak.
Irmaklar gibi uzaklaşır
Bir türkü kadar uzak
Tekerler iki çizgi bırakır,
Hamutlar şak şak eder, dön geri bak." - CAHİT KÜLEBİ
"Garsa giderim Garsa
Ağam ey çavuş ey beri beri bah
Çavuşa da dadaş dön geri bah
Kandili kandili kandili yâr yâr
Sallama çavuş mendili yâr
Sözüm yâre varırsa
Ağam ey çavuş ey beri beri bah
Çavuşa da dadaş dön geri bah
Kandili kandili kandili yâr yâr
Sallama çavuş mendili yâr" (Kağızman türküsü)
Bazı dörtlüklerini yazdığım "Tokat'a Doğru" şiiri Cahit Külebi'nin en sevdiğim şiirlerinden biridir. Çok yalın, arı-duru söylenmiş hüzünlü bir şiir... Zaten Cahit Külebi
"Şiirimizin duru suyu" değil mi?
Nakaratın alındığı "dön geri bak" türküsü; oynak, sevinçli, neşeli bir türkü... Külebi, bu sevinci, büyük bir ustalıkla onmaz bir hüzne dönüştürmüş... Sıla özlemi çeken herkesin burnunun direği sızlar bu şiiri okuyunca, hiç kuşkum yok!.. Ben de ağlıyorum her okuyuşumda; çok özlüyorum Kırklareli ve Edirne'yi...
Ben Kırklareli'liyim; şair M. Niyazi Akıncıoğlu da... Rumeli türküleri çok etkiler bizi...
Usta şairimiz "Edirne" şiirinin sonunda:
Kıyık’tan uçurulmuş.
Salınır bahçeler içre kızlar ki:
Nazardan kaçırılmış:
Ağzında kan kırmızı bir caneriği,
mehtapla beraber düşmüş gibi arza.
Kızlar ki güzel,
dört başı mâmur ve murassa.
Sevdaya tutulmak bile mümkün
yeni baştan.
Söylemek kolay olsa eski türkümü:
“Edirne köprüsü taştan
Sen çıkardın beni baştan.
Ayırdın anamdan, hem kardaştan.”- Niyazi Akıncıoğlu
“Rumeli’den bir türkü çalmayagörsün hele,
Çıkmayagörsün Aliş Tuna boyundan
İlk kadehte sarhoşum.
İflâh olmam artık, hekim kâr etmez,
Efkârlanır içerim, içer efkârlanırım” diyen Akıncıoğlu, bu denli etkilenir; Tuna’dan ve Tuna’nın lirik türkülerinden...
"Evvel zaman içinde yazdığım şiirler
Bergüzar olsun.
Aç kapıyı bezirgân başı
Bezirgân başı." -CAHİT KÜLEBİ
Can Yücel, Piç Ali'ye halk masallarının girişinden;
"Bana bir varmış de,
bir yokmuş deme,
içime dokunuyor." diye seslenir.
"Az gittim üz gittim
Dere tepe düz gittim
Gün görmüş ağaçlar,
Borcunu ödemiş tarlalardan geçtim.
Günlerden bir gün İskilip'e vardım." - BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
"İstanbul deyince aklıma bir martı gelir
Yarısı gümüş yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış bir yokmuş." -BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
Halk şiiri ve halk kültürü, yeni şiirimizi besleyen kaynaklardan biridir; örnekler bir köşe yazısına sığmayacak kadar çoktur.
HOŞÇA KALIN.