"KARDEŞLERİM
BAKMAYIN SARI SAÇLI OLDUĞUMA
BEN ASYALIYIM.
BAKMAYIN MAVİ GÖZLÜ OLDUĞUMA
BEN AFRİKALIYIM." -NAZIM HİKMET
Asya ve Afrika yazarlarına sesleniyor Nazım Hikmet... "Kardeşlerim" diyor; ne güzel tanımadığı halkları, ırkları kardeş bilmek!
ORASI
"Sayın halkları bütün ırkların,
hepinizi, hepinizi
yerlere kadar eğilerek selamlarım.
Saygıyla, şefkatle, bahtiyar, severim sizi.
ne birbirinizden üstün
ne birbirinizden aşağı,
gönlümün tahtında yanyana oturursunuz.
OTOBİYOGRAFİ
"1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Prag'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü"
(15 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963 )Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Otobiyografisinde yazıyor, bana bu öykünün bazı yerlerine dokunmak kalıyor.
17 Haziran 1951 Pazar sabahı 9.00' da, İstanbul Tarabya'da, otobiyografisinde sözünü ettiği "genç arkadaşı" beklemeye başlar. Ertesi gün askere alınacaktır. Oysa, Bahriye Mektebi'nde okumuştur liseyi... 49 yaşında askere alacaklardır.
"13 sene hapis yattım. Bu hapis doğrudan doğruya işlediğim bir suçun karşılığı değildi; uydurulmuş bir suçun, omzuma yüklenen bir suçun cezasıydı. Hapisten çıktıktan sonra 50 yaşıma basmama ancak bir yıl varken beni askere almak istediler. Askerden kaçacak adam değildim, ama o yüreğimle askere gitmek bu şerefi hayatımla ödemem demekti. Sonra yine haber aldığıma göre beni sadece askere alacak değillerdi. Askere alma bahanesiyle harcayacaklardı. 'Nazım Hikmet askerden kaçtı, kaçarken öldürdük' diyeceklerdi." diye anlatacaktı o dönemi...
Tek yol kaçmak... Beklediği "genç arkadaş" 23 yaşındaki Refik Erduran'dı. Ölümüne dek sürecek olan özlem yılları başlıyordu.
Yine otobiyografisine dokunmak istiyorum; sevdiği kadınlara...Piraye, Münevver, Vera, Galina...
"sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim trene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falına baktırdığım oldu."
PİRAYE... "İçimde ikinci bir insan gibidir/ Seni sevmek saadeti" Piraye'nin iki çocuğu vardır evlendikleri zaman; Memet Fuat ve Suzan.
"Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saçlarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar…
Sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar.”
"Bir tanem!
Son mektubunda:
‘Başım sızlıyor yüreğim sersem! ‘ diyorsun.
‘Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
‘yaşayamam! ‘
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı."
MÜNEVVER... Ressam Nurullah Berk'in eşidir. O da Nazım'a âşık olur. Bir oğulları olur .
Nazım, adını Memet koyar.
“sen esirliğim ve hürriyetimsin,
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin…”
VERA... "Saçları saman sarısı kirpikleri mavi" Nazım'dan otuz yaş küçüktür. Evlidir, bir de kızı vardır. Sonra evlenirler.
"Çaldı gece yarısını stirasnoy manastırı'nın saat kulesi
Oysa manastır da kule de yıkıldı çoktan
Yapılıyor şehrin en büyük sineması oralarda
Oralarda on dokuz yaşıma rastladım
Birbirimizi birde tanıdık
Oysa birbirimizin yüzünü görmüşlüğümüz yoktu
Fotoğraflarımızı bile
Ama yine de birbirimizi birde tanıdık şaşmadık el sıkışmak istedik
Ama ellerimiz birbirine dokunamıyor aramızda kırk yıllık zaman duruyor
Uçsuz bucaksız donmuş duruyor bir kuzey denizidir"
Nazım bu bölümde kendini on dokuz yaşındaki hâliyle görür. Sonra da bu delikanlının başına gelecekleri, çekeceklerini anlatır.
"Ve haberi yok başına geleceklerin hiçbirinden
Onun başına gelecekleri bir ben biliyorum
Çünkü inandım onun bütün inandıklarına
Sevdim seveceği bütün kadınları
Yazdım yazacağı bütün şiirleri
Yattım yatacağı bütün hapislerde
Geçtim geçeceği bütün şehirlerden
Hastalandım bütün hastalıklarıyla
Bütün uykularını uyudum gördüm göreceği bütün düşleri
Bütün yitireceklerini yitirdim
Saçları saman sarısı kirpikleri mavi
Kara paltosunun yakası ak ve sedefli düğmeleri koskocaman"
Şiirin ikinci bölümünde:
"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin "
İşin kolayına kaçmadan ama " dediği ünlü dizeler de vardır.
Sonra da "Saçları saman sarısı kirpikleri mavi" kadın, Vera Tulyakova...
"bir de Abidin bir de ben
bir de saman sarısı belası başımın." şiirin son dizeleri...
GALİNA...Nazım Hikmet'in yaşamını paylaştığı kadın, Galina, doktordur. Kendi deyişiyle "16'sından 80'ine kadar bütün kadınlar gibi" Nazım'a ilk görüşte vurulmuştur. Enfarktüs
geçirmiştir Nazım, Berlin'de. Moskova'ya döndüğünde şehir dışında bir sanatoryuma yatırılır. Hastaneden çıktıktan sonra Yazarlar Birliği'nin de araya girmesiyle Galina, Nazım'ın özel doktoru olarak şairin yanına taşınır. Birkaç ayı geçmeyecek diye düşünülen birliktelik 7 yıl sürecektir. Nazım'ın yaşamında en uzun süren bu ilişkiden tek bir şiir bile kalmamıştır. Nazım'ın Vera ile evlenmesi çok üzmüştür Galina'yı...
"yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyemde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir."
11 Eylül 1961 yılında Doğu Berlin'de yazdığı otobiyografisi burada bitiyor. Arkasını tamamlamak bana kaldı. 61 yaşında sonsuzluğa uğurlanır Nazım. (1963)
Tabutunun başında Münevver, Galina, Memet, Ekber Babayev vardır. Vera tabuta sarılmıştır.
VASİYET
"Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni."
"Benim sessiz komşulara gelince,
şehit Ayşe'yle ırgat Osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...
Yitirdiğimiz tüm şairlerin, yazarların ruhu şad olsun"
HOŞÇA KALIN.