(Çocukluk Yılları )
Posta ve telgraf nazırı,
Ali Efendi’den olma,
Neyire Hanım’dan doğma,
Her çocuk gibi gelişip büyüyünce,
O da mektebin yolunu tuttu.
Yolgeçen Mektebi’ne
Küçük yaşta talebe oldu…
Başında takke, önünde rahle,
Çök dizlerinin üzerine.
Günleri geçer,
Hep aynı şeyleri ezberlemekle…
Oku oku dur, dur dur oku!
‘’Yazmak’’ bu işin en zoru,
Zaten okuyanların da çoğu,
Yazmasını pek bilmiyordu…
Başladı Taş Mektebe,
Burada da vardı biraz talebe.
İlk hocası;
İsmail Efendi’ye benzemese de
Yeni hocası tutturdu;
İlla da‘’ hafız ol’’ diye…
Abdulhamid devrinde,
Başladı Mekteb-i Osmaniyye’ye.
Devam etti birkaç sene,
Mezun oldu zamanı gelince…
Gönlünü kaptırsa da birine,
O zamanlar ayıptı böyle şeyler.
Sevdadan sararıp solsa da benizler,
Ömür; ‘’ayıpla günah’’ arasında geçer…
Devir; istibdat devri!
Biz, senede iki defa sokağa çıkardık.
Biri; ramazanda Şehzade Cami’sine,
Diğeri de Hırka-i Şerif’e ziyarete.
Biz mektepte memleketi;
Avrupa, Afrika, Asya’dan oluşan
Koskoca bir ülke diye okurduk.
Şehri İstanbul’da,
Her şey yolunda gibi görünse de
Yaşam çok ucuz, para pahalıydı.
Medreseler ağzına kadar dolu,
Hiçbiri gitmez askere.
Herkes memur, Devlet-i Aliye’de
Memleket kaygısı yok, kimsede.
El öpmek ayıptı
Bizim çocukluğumuzda
Büyüklerin etekleri öpülürdü
İki büklüm vaziyette…
Taşrayı bilmem amma
İstanbul’da insanlar çok uyuşuktu
Benim çocukluğumda…
Salih KOÇ
25 Kasım 2019 / Büyükçekmece
Not:
‘’BİRİ YOLUNU BULMUŞTUK…’’
Adlı kitabımdan…