Yolum Çukurovaya düştüğünde burnuma sanat kokusu gelir.Deniz kıyılarından
Torosların doruklarına kadar türkü kokar,şiir kokar kısacası sanat kokar bu
yöre.Tarih boyunca bu yöre hep sanatla içiçe yaşamıştır.Doğurgan bir toprağı
vardır Çukurova'nın.Ovasında,dağında dolaşırken toprak doğurdu doğuracak gibi
gelir.Nelerdir doğacak olan?Sanatın tüm çeşidi:Romanlar,öyküler,masallar.
Toplumsal açıdan ilginç bir yerleşim bölgesidir burası.Etle dert yan
yana kaynar bu topraklarda.Et ağaların,beylerin kazanlarında kaynar,dert yok-
sulların,ırgatların.Bu karşıtlık Çukurova'lı romancılar,öykücüler,ozanlar için
bitmez tükenmez bir hazinedir.Bu çelişki Çukurova'nın sanatının her dalına yan-
sımıştır.Böylece bu gizemli bölge Yaşar Kemel,Orhan Kemal gibi dev romancıları,
Dadaloğlu,Karacaoğlan gibi eşsiz ozanları doğurmuştur.Kuşkusuz ki Çukurova'lı
sanatçıların her biri anlatılmaya,övülmeye değer;ama ben bu yzımda Karacaoğlan
üzerinde duracağım:
Ozanları,yazarları gibi yörükleri de çoktur Çokurova'nın.Deniz kıyıları
kışlıkları,Toros Dağlarının dorukları da yazlıklarıdır onların.Bu iki bölge
araında yılda iki kez göç ederler.İlkbaharda sahilden yaylaya,sonbaharda da
yayladan sahile.Altı yedi yaşlarımda yörük göçüne iki kez tanık oldum:Gördüğüm
manzara bir doğa harikasıydı.Bir türlü gözümden gitmiyor.Keşke arşivlenebilseydi
o göçler.Yirmi dolayında deve katarlanmıştı.Çanlarla süslenmiş develeri güzel
bir kız çekiyordu.Keçiler,oğlalar,eşekler,atlarbambaşka bir dünya sergiliyordu.
İşte Karacaoğlan onlardan biri.Bu yaşamı anlata anlata bitiremez.Deva çeken kız
da herzaman O'nun sevgilisi olur.
Havayı da deli gönül havayı
Ay doğmadan şavkı tutmuş ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli.
Karacaoğlan'ın şiirlerinden bir sahne.Ozanımızın bu göçleri anlatan o denli
çok şiri var ki tümü bu sayfalara sığmaz.İlkbaharda kendisinden önce göçecek sev-
gilisine beklemesi için isteğini yansıtan çok seilen bir türküsü var.İki dörtlük
de ondan örnek verelim:
Eğer güzel benle gitmek dilersen
Eğlen güzel yaz olsun da gidelim
Bizim iller kıraçlıdır aşılmaz
Yollar çamur kurusun da gidelim
.......Aşamazsın Karaman'ın ilini
.......Köprüsü yok geçemezsin selini
.......Gerdan Yaylasının perçem belini
.......Lale sümbül bürüsün de gidelim
Bu eşi menendi bulunmayan ozanın yaşantısında öyle ilginç öyküler,öyle özgün
türküler var ki onları anlatmaya ciltler dolusu kitaplar yetmez.O nedenle anlatmak
istediğim güzellikler içimde duracak.Son bir örnekle yetineyim:Ankara'ya giderken
Pozantı yöresine geldiğimde Karacaoğlan'ın bir şiiri gelir yüreğimin ortasına çörek-
lenir.Onu bir kez daha okumadan edemem.Çukurova'yı çirkinleştirmek için elimizden
geleni geri koymamışız.Ellerimizde balta yeşillikler üstüne yürümüşüz.Değneği soksan
yeşerecek topraklar üstüne sanayi siteleri kondurmuşuz.Yine de o cennet yöreyi çirkin-
leştirmeyi başaramamışız.Hala görkemli, hala eşsiz Çukurova.Kim bilir dört yüz yıl
önce nasıldı?Şimdi uzun yıllar ötesinden Karacaoğlan'a kulak verelim:
Çukurova bayramlığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kışyelini kovarken
Cennet demek sana yakışır dağlar
..........Ağacınız yapraklarla donanır
..........Taşlarınız bir birliğe inanıreser dallarınız atışır
..........Hep çiçekler bağrınızda gönenir
..........Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgar eser dallarınız atışır
Kuşlarınız bir biriyle ötüşür
Ören yerler bu bayramda pek üşür
Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar
..........Karacaoğlan size bakar sevinir
..........Sevinirken kalbi yanar göyünür
..........kımıldanır hep dertleri devinir
..........Yas ile sevincci yıkışır dağlar.
Son dörtlükte pırıl pırıl üç Türkçe sözcük var:Devinmek,göynümek,yıkışmak.
Halk türkülerimiz dilimizin ana kaynaklarından biridir.Eskimeyen bir dil,önemini
yitirmeyen dünya görüşü ve anlatım biçimi,sevmekten usanmayan,yorulmayan uçsuz
bucaksız bir gönül dünyası.İşte Karacaoğlan.