ALİ UYSAL- EĞİTİMCİ YAZAR


KÖY ENSTİTÜLERİNİ TANIYALIM (3) ELLERİMİZ


          Canım okurlarım,

         Köy enstitüsü çıkışlı olanlar oldukça az kaldık. Bizden sonra bu kurumları kitaplardan okuyacaksınız. Kendimi düşünüyorum: Hazırlıkla birlikte yedi yıl Aksu Köy Enstitüsünde okudum. Bu yedi yıl enstitünün tüm etkinliğiyle iç içe yaşadık. O nedenle benim vereceğim bilgilerle kitaplardan okunan bilgiler oldukça farklı olacak. Bu sayfalardaki çabamın nedenini anladığınızı sanıyorum.

         Bu günkü konum elimizin gücü ve köy enstitüsünde bu güçten nasıl yararlanıldığı: İnsan elinin hiçbir canlıda bulunmayan bir özelliği var: Başparmak diğer dört parmakla karşı karşıya gelerek müthiş bir güç oluşturuyor. İnsandan başka hiçbir canlıda bu özellik yok. İnsanın bu ayrıcalığıdır ki onu diğer canlılardan üstün kılıyor. Bu üstünlük sayesindedir ki insan, olağanüstü güçlere sahip olan filleri, aslanları, kaplanları daracık kafeslere kapatabiliyor.

          Köy enstitüsünün kurmayları insanın bu özelliğinden azami derecede yararlanmayı bilmişler: Beş yüz, bin mevcudu bulunan okullar binalarını kendileri yapmış, duvarlarını kendileri örmüş, bahçelerini kendileri kazmış; kısacası okulun tüm işini öğrenciler yapabilmiş. Bu uygulamanın ekonomiye katkısını kuşkusuz ki her okur doğru algılar.

         Bu denli yapıcı olan ellerimiz aynı zamanda yıkıcı da olabilir; çünkü emiri beyinden alır. O halde beyin bilimsel bir yöntemle doğru eğitilmeli ki ellere yanlış emir vermesin. Enstitüler bu önemli gerçeği hiç ihmal etmemiştir.

         Aslında bu önemli toplumsal gerçek yaşamın diğer alanlarında da aynen geçerlidir. Ne var ki bu bilinçte olmayan insan oldukça çok toplumlarda. Yakından tanıdığım iki örneği siz okurlarıma anlatmadan geçemeyeceğim:

          Tugayda teğmen olarak askeri görevimi yapıyorum. Yanıma tugay komutanım geldi. Her halinden sinir küpü olduğu belli. Merak ettim sordum: “Komutanım bir şeye mi sinirlendiniz?”

         “Evet, hem de çok! Yolda teğmenin birine rastladım. Elinde bavulu kendi taşıyor. Subay hiç bavul taşır mı! Çağır bir hamal, taşıt.!”

          Bir başka önemli olay daha: Paşabahçe Almanya’dan bir bardak yapan makine almış. Almanya “Kurabilir misiniz, yoksa eleman gönderelim mi?” diye sormuş.

          “Kurabiliriz, mühendislerimiz var” yanıtını vermişiz.

          Makine gelmiş. Kurmuş bizimkiler. Bardak yapılıyor ama çıkan bardak kırılıyor.

          Durumu Almanya’ya bildirmişiz. Derhal bir mühendis gelmiş. kravatlı, kıran tuvalet bir mühendis. Gelir gelmez soyunup bir işçi tulumu giyip girmiş makinanın içine. Bir vida ters takılmış. Düzeltmiş. Bardaklar sapasağlam dökülmeye başlamış.

        “ Bu eylem bizde nasıl olmuş?” biçiminde sorunuzu duyar gibiyim. Aynı işi bizimkiler, iki dirhem bir çekirdek, işçilere komut vererek yaptırmışlar.

   

Salih KOÇ
11.01.2021 14:59:21
Değerli Öğretmenim, Yazınızı titizlikle okudum. Bundan önceki yazınızı da okumuştum. Köy Enstitülerindeki olmazsa olmaz kuralları bir manzumeler sıralamasına tabi tutmadan anlatmaya çalışmışsınız. Kafa ile kolun birleştiğinde, eş güdüm halinde çalıştığında meydana gelen gücü işin içinden gelmiş biri olarak dile getirmeye çalışmışsınız. Köy Enstitüleri anlatılırken gözden kaçan, bazılarının ''satır aralığı'' dediği yerlere dikkat çekmişsiniz. Şişe cam için verdiğiniz örnek bizim gibi geri kalmış toplumları kanayan yarasıdır. Kaleminize sağlık diyorum... Saygılarımı arz ediyorum...

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22