"Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur.
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince
Aynalar yüzümüzü tanımaz olur". -Necip Fazıl Kısakürek
Bu dörtlüğünü severim "Yağmur" şiirinin. Yaşım gereği midir, eski şiirimizin sık sık kullanılan tekrir sanatının ustaca kullanılmasından mı bilmem, severim işte!.. Yazılarımda kullanırım bu sanatı... Belli yaşa gelince, sadece aynalar tanımaz olmuyor yüzümüzü; biz de tanımıyoruz ve sitem ediyoruz aynaya ve eski resimlerimize...
"Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?"
"Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim." -Cahit Sıtkı Tarancı
"Erkenden çağırır, ya deniz ya bahçe
Her yerde tükenmez kahkaha, eğlence
Daha uzak uzak sanırsınız gece
Bir de bakarsınız gün batmış, ay bedir" -Ahmet Kutsi Tecer
Öyle bir gün geliyor ki yaşınızı unutuyorsunuz. Unutulmadığını, hâlâ anımsandığını, sevildiğini bilmenin hazzı ve yarattığı duygular gençleştiriveriyor insanı.
"Bugün hava güzel'
Bugün içim içime sığmıyor."
"Bu sabah hava berrak;
Bu sabah her şey billurdan gibi" - Cahit Sıtkı Tarancı
Ardından da "Bir gerçek içindeyim düşten güzel" diye mutlu oluveriyorsunuz. Neden?
Bugün "Öğretmenler Günü", telefonla ve diğer iletişim araçlarıyla arayan, kutlayan dost,
arkadaş, akraba ve öğrencilerim, beni böyle gençlik yıllarıma döndürüverdi. Uzun süre aynaya bakmak istemiyorum; tadım tuzum kaçmasın!
Hepinize çok teşekkür ediyorum. Tek tek yanıt vermek isterdim; ama biliyorsunuz işte... Tam unutmuşken dile getirip anımsamayayım. Bu denli mutluyken tekrar âna dönüp:
"Oh, ey yâr-i bî-vefâ, bilmem,
Bu soluk renkli, münkesir, ebkem
Bu hayâli tanır mısın acaba? " demek ıstemiyorum A. Haşim'in dizeleriyle.
HOŞÇA KALIN