ALİ TAŞ ADN.


“FİLİSTİN SANCISI”(*)


82 yazı dillere sığmaz

Zulmün defterini tutsam ne yazar

İçimi bir kara duman bürüyor

Beş bine dek ölü sayamam ki ben

Duyduk Telaviv’de yüz bin yürüyor

Bu çölde bu vahşet durana kadar.(s.57)

“Çok kanlı bir lohusadır Filistin”(s.24); acı doğuran, kan doğuran, gözyaşı doğuran.

Yurtsuzluğun kangrenini yüreğinde taşıyan insanların, sürgün toplumun trajik ve gerçekçi bir

öyküsüdür. Bu öykü, Ebu Selma’nın halk şiirinden, Filistin mücadele edebiyatının hapishanede yetişen temsilcilerinden el- kasım’ın dizelerine dek, şiirleşen bir tanıklık içerir.

Arap edebiyatının gelişimine de katkıda bulunan; ‘mülteci bir tinsellik ‘ taşıyan oyun, roman, deneme, öykü ve şiir; Selim Kubin (1870-1951), İbrahim Tukan(1905-1941), Halit el-Halidi(1863-1941) ve Fuat ŞATARA (Öl. 1941) gibi, sürgün öncesi dönemin tanınmış edebiyatçılarını ardında bırakarak; öncülüğünü halk şiirinin üstlendiği, bütün zamanların en büyük sürgününe karşı oluşan bir tepki edebiyatına doğru ilerler. İsrail’in kuruluşundan; baskı, özgürlük, sürgün adalet, acı koşullar, yurtsuzluk, aşk gibi duygulanımların oluşturduğu izlekler, 1967 savaşı sonrasında arap ülkelerinde tanınmaya başlar.’Direnen, güncel, eleştirel, çağcıl ve haklı’ konumuyla, geniş bir ilgi gören yapıtlar, ‘bir çığlık gibi okurun kalbine düşerken,  yazarın kaçınılmaz öznelliğini, umarsız bir iletişimin teslimiyeti ile, sanatın evreselliğine dönüştüren bir nesnellik edinir. Sanatın paylaşımına özgü çoğulcu estetik ve duyarlılığın iletişimselliği ve edebiyat tarihindeki yerini bulması yanında; yerini bulan bir şey

Daha vardır ki; olması gereken gerçekçi tanıklığın, yarı belgesel bir kimlikle yarına kalabilmesidir. Toplumcu coşku ve duyguların öne çıktığı, içerik kaygısı taşıyan bu tür ürün ve edebiyatlar, ‘sanattan ödün verme gibi bir tehlike beklemektedir ki bu da bilinmektedir.

             Yarı belgesel gözleme dayanan dizelerden oluşan türe bir örnek de, Ali Ozanemre’nin “Filistin Sancısı”… M.Ö. 2000-M.S.2000 zamanlamasıyla, Kenanlılar’ın göçüyle başlayıp;

Sürgünler, istilalar, köle ganimetleri ve savaşlarla devam eden Filistin tarihine yazınsal selam gönderiyor Ozanemre. Acı, kan ve gözyaşıyla, emperyalist güçlerin bitip tükenmez oyunlarıyla, günümüze kadar taşınan yurtsal soruna “1982 yazındaki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarının kanlı baskını” sürecinin başlangıç oluşturduğu bir gözlemin imbiğinden süzüyor dizelerini.

            Evvel zaman içinde

               Akdeniz adında bir deniz varmış

               İnsanın dalında güller açarmış

               Güneş yetermiş herkese.”(s.7)

            Musa önderliğindeki İsrailoğulları’nın Arz-ı Mev’ut’u öne sürmesinin günümüze dek uzanan Filistin- İsrail sorununda kuşkusuz önemli ve kutsal bir etken. Tarihsel süreçteki savaşların da etkilediği göç gibi kitlesel gel-gitlerin görüldüğü coğrafyada Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Zaferi(1516) ile başlayan 400 yıllık Türk egemenliği sonrasında 2. Meşrutiyeti takiben çıkarılan azınlıklar yasası diğer bir önemli etken. 2. Meşrutiyet sonrası Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine izin verilirken, azınlıklar yasasına dayanılarak toprak satın almaları sağlandığından yerleşim konusundaki amaca, biraz daha ulaşılmış olundu.

               Ağıtların makamı yok

               Şatilla’da Sabra’da

                Filistinli Arap’ın agili suçsuz

               Poşusu beyaz

               Onlar da yaşamayı onlar da

               Bir karınca kadar severdi (s.18)

            “…/Bu toprağın insanından öğrenmiştir göçmeyi/ Yurtlarını yitiriri de çocuklar/ Unuturlar anadili konuşmayı/…”(s.34) dizelerinde; Filistin toplumuna özgü bir insancıl açı

oluşturulurken; barışçıl bir göndermenin yapıldığı, dinsel ve tarihsel kesit “yan yana oturalım sofra başına/ dağdan gelen bağdakini kovmasın/ bu da on birinci emir” (s.38)

            Çiçeği sulamak varken

               Namluyu yağlamak neden

               Ölüm yağar üstümüze

                Mermi yer barut içeriz (s.39)

            Şiirin içinde bulunduğu özellikler yer özelliğiyle imgeselliğini koruyan ve güç katan bazı dizeleri ise şöyle sıralayabilmek olası;

            “Kan ile boy abdestine girmiştir çoğu kez”(s.6)

               “Açlık çocukların elinde dürüm” (s.7)

               “Elini kaldırdı savaşın çocukları”  (s.15)

               “Umudun gül destesi yıldızlar” (s.16)

               “Kavganın düğümü kör”(s.20)

               “Umudun ışığına bir yağlı kara yağar” (s.24)

               “Ağız ezgisinde bizim Akdeniz” (s.25)

               “Asasını ben yaptım kirazın güzelinden” (s.35)

               “İşçi ellerimiz utanç içinde/yaşam kurmak uğruna” (s.39)

               “Çağıl çağıl Filistin öksüz ve yetim” (s.50)

               “Füzeler çığlık çığlık” (s.51)

               “Buldozer altında Tel Zaatar evleri / ezilmiş turaç gibi” (s.52)

            “… / 9 Nisan 1948/ kalanlar yitirdi memleketini/ ağıdın ilk sözü şu Deir Yasin” (s.42) dizelerindeki tarihsel vurgulama, Filistin tarihi açısından önem içeren bir kronolojik vurgulama yapar. “101. Birlik’in gözünde kan sesi var/…” (s.43)

“82 yazı dillere sığmaz/ zulmün defterini tutsam ne yazar/ içimi bir kara duman bürüyor/ beş bine dek ölü sayamam ki ben/…”(s.57) dizelerine; “öksüren havan topları, inleyen bazukalar, çığlık atan füzeler imgelemi eklendiğinde; tarihsel sürgiti devam eden iç savaşın korkunç boyutu birkez daha ortaya çıkar. “Tel Zaatar’da/ şu 76 yazı/ elli dört gün nefes bile almadı/ öksürdü havan topu/ bazukalar inledi/ füzeler çığlık çığlık” (s51)

            “Kuzeyde bir yerde Celil bölgesindeyiz / takvimlerde 56’nın Ekim 29’u/ Kafr Kasım köyünü bastı milisler/…” (s.44) dizelerinin yanı sıra; “…/ Kadın çocuk yirmi yedi can vuruluyor/ insanlık yirmi yedi yerinden kırılıyorsa / 13 Nisan 1975’ se baharsa / kaç para” (s.46) dizeleri anımsandığında,  ‘tarihsel ivmenin eğimi’ daha da net bir biçimde ortaya çıkar.

            Ali Ozanemre yalın, duru, rahat anlatımında; çağının evrensel ve toplumsal olaylarına olan tanıklığını, gerçekçi ve eleştirel bir dille yansıtıyor. Tarihsel özelliği olan senfonik dizelerinde, duyarlılığını insancıl ve barışçıl bir biçimde ortaya koyarken; iç savaşa, toplumsal güdümüne karşı dizelerini sevgiyle oluşturuyor.

            Uzansam eline değebilirim

               Çocuğumuz kardeştir

               Sen yaşarken ben ölürüm

               Yaşamak bir suç gibi. (s. 52)

 

*( Filistin Sancısı// Özgün Yayıncılık/ Mayıs 1999 / 64 Ssayfa)

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92