Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


DİPLOMA VAR İŞ YOK

Bir Ülkenin geleceğini okumak istiyorsanız, eğitimine bakın.


             Çağdaş eğitimin mimarı öğretmenlerdir. Onları ne kadar iyi eğitirseniz o kadar eğitilmiş bir nesil elde edersiniz. Eğer onlara gerekli saygıyı göstermezseniz, iyi eğitilmiş nesil yetiştiremezsiniz. Bu konuda büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenlere önem vermiş ve şöyle demiştir;

           “Öğretmenler; yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır…”

              Daha 1927’li yıllarda Afet İnan, okulda ders anlatırken öğrencilere der ki;

            “Şimdi seçim tatbikatı yapacağız. Belediye başkanlığına aday olmak isteyen parmak kaldırsın.”

              Sınıfta biri kız üç kişi parmak kaldırır. Onların adaylığını kabul eder ve dışarı çıkmalarını ister. O üç kişi dışarı çıkar. Sınıf içerisinde bir seçim tatbikatı yapılır ve üçünden biri olan kız çocuğu seçimi kazanır. Dışarıdakiler tekrar içeri alınır. Sonuç onlara iletilir. Erkek çocuklardan biri buna itiraz eder. Der ki,

             “Öğretmenim bu sonuç geçerli değildir. Çünkü kanunlarımıza göre kadınların seçme ve seçilme hakları yoktur.Belediye başkanı olamazlar.”

              Çocuk haklıdır. Öğretmen Afet İnan şok olur ve dışarı çıkar. Bir kenara oturur, hüngür hüngür ağlamaya başlar. Atatürk’ün manevi kızı olduğundan durumu O’na bildirilir. Atatürk gelir ve durumu sorar. Afet İnan olayları aynen anlatır. Atatürk hemen dışişlerine talimat verir. Ecnebi ülkelerde sorunun nasıl çözüldüğünün bildirilmesini ister. Dışişlerinden cevap gelir. Gelişmiş ülkelerde de durum aynıdır. Hiçbir ülkede kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktur.

             Birçok tartışmalardan sonra durum değerlendirmesi yapılır ve dünyada ilk defa kadına seçme ve seçilme hakkı verilir.

             Yine o yıllarda Meclis kâtibi Paşaya;

              “Milletvekili maaşlarına zam yapmak istiyoruz ne yapalım?” Der.

              Paşa ona şöyle cevap verir.

            “Öğretmen maaşını geçmesin.”

              O günün öğretmenleri bu düşünce ile çalışırlardı ve toplumun üzerinde büyük saygınlıkları vardı. Bu saygınlığı onlara Atatürk gibi bir dâhi layık görmüştü. Ve o görüş sayesinde bir imparatorluğun kalıntılarından dünyanın saygı gösterdiği bir ülke ortaya çıkardılar. O ülkeyi ortaya çıkaranlar da elleri öpülesi öğretmenlerimizdi. Onları saygı ile anıyorum.

          Biliyorsunuz ülkemiz çok kötü günlerden geçiyor. Cumhuriyeti var eden büyük kuruluşlarımız çökmüş veya satılarak tarihten silinmiştir. Bunların içinde ilk sırayı ise eğitim camiamız almaktadır. Dünyanın gıpta ile baktığı, bizim yaşımızdaki insanların da bundan pay aldığı eğitim sistemimizi çökertmek için oyun üstüne oyun oynamışlardır.

           Bunlardan en önemlisi; Ulama yazı sistemidir ki, öğretmenler arasında görüş istenmiş ve öğretmenler; “kesinlikle uygun değil,” dedikleri halde, zorla uygulamaya konmuş, en az altı yedi yıl boşa gitmiştir. Bu uygulama sayesinde, İlkokul dördüncü sınıfa gelmiş milyonlarca çocuk okuyamadan okulu bitirmek mecburiyetinde kalmıştır.

          İkinci sorun ise torpilli öğretmenler atama sistemidir. Eğitim fakültelerini başarı ile bitiren öğretmen adaylarının karşısına mülakat sistemini koymuşlar ve bu yöntemle kendi adamını seçme cihetine gitmişlerdir.

         Üçüncü uygulama; İmam hatiplere öğrenci alma düşüncesi olan 4+4+4 sistemi öğrencileri okuldan soğutmak için bir vesile olmuştur. Amaçları düşünmeyen, soru sormayan, dinden başka hiçbir şeyi kabul etmeyen, ezberci bir nesil yetiştirme çabasıdır. Onu da başarmışlardır.

        Dördüncü oyun; Eğitimin her dalında yetişmiş başarılı öğretmen adayları boş gezerken veya inşaatlarda, pazarlarda limon satarken, Ücretli öğretmen adı altında devlete yakışmayan çok düşük ücretli, (İşletme, Kanatlı hayvan bakıcılığı, Tasarımcı.) gibi bölümlerden mezun kişileri eğitime katmalarıdır.

         Beşinci uygulama; Din dersi verme düşüncesiyle tarikat mensuplarını okullara sokmuşlar, cumhuriyet değerlerine küfür ettirmişlerdir. Ayrıca başarılı çocukları, hafız yapma gayretine girmişler, bu konuda diyanete yetki tanımışlardır.

           Dershaneler kapatılmış; Çocukların sınav kazanma düşüncesi yıkılmıştır. Ancak paralı eğitimle bu hak zengin çocuklarına aktarılmıştır. Devlet okullarında sadece imam hatipliler sınav gayreti yaşamaktadır. Amaç bellidir. Dindar ve kindar nesil yetiştirmektir.

Eğitim sisteminin çökmesine en büyük darbelerden birisi de Sınıfta kalma durumunun kaldırılmasıdır. Artık tembel, çalışkan öğrenci ayrımı bitmiştir. Öğretmenin çocuğu eğitmesi için hiçbir yaptırım gücü kalmamıştır. İlkokul dördüncü sınıftaki bir öğrenci öğretmene;

“Bak öğretmen senin kalbini kırarım,” diyebilmektedir. Bu davranış biçimi bize çok şey hatırlatmaktadır.

        Öğretmen aylıkları, bırakın milletvekili aylığını, bekçi aylığının bile gerisinde kalmıştır. Halk arasında öğretmenlerin haksız maaş aldıkları düşüncesi yaygındır. Köylerde öğretmen itibarı imam itibarından sonra gelmektedir. Ezan bile okumayan köy imamlarına lojman verilirken, öğretmenlerin kalacağı bir ev bile bulunamamaktadır. O nedenle cıvıl cıvıl köy okulları birer birer kapatılmıştır.

         Öğretmen sendikaları faaliyetlerine devam etmekte olup; onların amaçları öğretmen haklarını savunmak değil, hükümet yanlısı öğretmenleri tespit etmek içindir.

           Bu arada öğretmenler  çok huzursuzdur. Kendi aralarında diyorlar ki;

           1-Eve iş götüren insanlarız, ama bizi evde yatıyor algısıyla tanıtıyorlar.

           2-Öğrencilere bir şey söyleyemiyoruz. Çocukların psikolojisi bozuluyormuş.

           3-Beş buçuk,altı yaşındaki çocuklara çarpma bölme öğretmemiz isteniyor.

           4-Okul ihtiyaçları için aidat ödüyoruz, eğitim için ders ihtiyaçlarını cepten karşılıyoruz.

           5-Okulda da dışarıda da hiçbir değerimiz bulunmamaktadır. Bu durum bizi öğrenci karşısında değersiz yapmaktadır.

         Atatürk’ün kurduğu medeni dünya ile yarışan eğitim sistemimize bu uygulamalar hiç yakışmıyor. Halbuki başlarında eğitimi çok iyi bildiğine inandığım bir Milli Eğitim Bakanı var. Biz ondan çok şey beklemiştik. O ise özel okulların çoğalması için çaba gösteriyor durumuna düşmüştür.

         Bu sistemle fakir çocukları devlet okullarında sınıfta kalmadan ön lisans diploması alacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ön lisans diploması ise üniversiteli işsizler ordusunun ve sokak kabadayılarının elaman kaynağı olacaktır. Vatana millete hayırlı olsun. Onlara diploma var iş yok.

 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00