“Kralların ve Kraliçelerin ölümü beni ilgilendirmez.” desekte, tarihe baktığımızda iyi veya kötü bir şekilde bizi ve tüm toplumları etkilediğini inkar edemeyiz.
Sistemlerin ismi değişse de her zaman yönetenler oluyor. Olacaktır da...
Krallıklar, İmparatorluklar, Sosyalist ve Komünist yönetimler, Diktatörlükler, Cumhuriyet ve Demokratik sistemler ne kadar adil bir yönetim sergilemişlerdir? Bu sistemlerin iyi ya da kötü tarafları olabilir ama neticede bu sistemleri hayata geçiren yine insandır. Yöneticilerdir.
İnsanoğlunun ve yöneticilerin vicdan terazisinde bir ayar kaçıklığı oluştuysa hiçbir yönetim sistemi işe yaramaz.
Bunun için biz, yöneticilerle ve yöneticilerin yönetilenlere ne kadar adil davranıp davranmadıklarıyla ilgilenmek zorundayız. Görevleri başındayken de öldükten sonra da yaptıkları işleri sorgulamak zorundayız. “İlgilenmiyorum” diyemeyiz.
Geçmişten beri toplumumuzda zenginlere ve güç sahiplerine karşı bir sevgisizlik, ayrıca yalakalık ve kıskançlık vardır.
Şahsen ben güç sahiblerine önyargıyla yaklaşıp düşmanca bakmayı doğru bulmam. Onların ellerindeki güçü ne denli adil kullanıp kullanmadıklarına bakarım.
İngiltere Prensi ölmüş ben düşünürüm:
Demekki Prensler de ölüyormuş!
İngiltere ve Prensin benim ülkemle diyaloğunu, bize düşmanlıklarını ve dostluklarını...
Ölümün adaletinin yanında ölenin adalet duygusunu sorgularım.
İngiltere Krallığı bugüne kadar yaşadığı halde bizim devletlerimiz neden yıkılıyor? Ölen Prensin, ülkemizin üzerinde olumlu veya olumsuz ne gibi etkileri olmuştur?
Evet prens ile ilgili birçok konu var ilgi alanımda.
Sevsem de sevmesem de eleştirilerimde ve sorgulamalarımda ölene hakaret etmem. Çünkü benim dinim der ki: Ölenin ardından iyi bir şey biliyorsanız konuşun, bilmiyorsanız susun.
Ölenin ardından hakarete varan eleştiriler Tanrı’ya hakarettir.
Tanrı Prensi bağışlasın
