SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


 - BİRAZ DA MENSUR ŞİİR-

"Afrika'da yaşlı bir insanın ölmesi bir kütüphanenin yanması demektir. Ben yaşamım boyunca tüm duyduklarımı yazdım. Tarihe bir katkım oldu." der ve ekler Hampate Ba, "Siz bunu yapmıyor musunuz?" 


"Afrika'da yaşlı bir insanın ölmesi bir kütüphanenin yanması demektir. Ben yaşamım boyunca tüm duyduklarımı yazdım. Tarihe bir katkım oldu." der ve ekler Hampate Ba, "Siz bunu yapmıyor musunuz?" 
HIFZI TOPUZ, Hampate Ba'yı, bir zamanlar, Unesco'da çalışırken tanımıştır.Hampate Ba, Malili ünlü bir tarihçi ve folklor bilimcisidir; o yıllarda Unesco Yürütme Kurulu üyesidir. Hıfzı Topuz'a sormuştur bu soruyu yıllar önce...
Hıfzı Topuz da, Eski Dostlar adlı kitabını kaleme almış; böylece kendi belleğindeki sanal kitaplığından bir şeyler kurtarıp bize ulaştırmış. Hıfzı Topuz 98 yaşında... Allah uzun ömürler versin, üretsin ve biz de yararlanalım.
Ben, öğretmenlikten emekli olan, ama, edebiyattan emekli olmayan bir edebiyat öğretmeniyim. Hıfzı Topuz'u örnek alıyorum; ben de sonuna kadar, karınca kaderince birikimimi genç kuşakla paylaşmak istiyorum. Yazdığım kitaplarla da, bu görev saydığım işte başarılı olduğumu düşünüyorum.
Size köşemde hep şiir sundum; bugün de biraz mensur şiirden söz açmak istiyorum.
Romanlarını, öykülerini, anılarını, makalelerini okuduğunuz, ayrıca gazeteci ve diplomat olarak tanıdığınız Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nu size mensur şiir yazarlığı ile tanıtmaya çalışacağım. Yakup Kadri ( 27 Mart 1889, Kahire - 13 Aralık 1974, Ankara)

                 MENSUR ŞİİR NEDİR?

" Şiirin cümle yapısını ve ahengini koruyan ancak ölçü ve kafiyeye bağlanamayan; şairane bir konuyu, his, hayal ve düşünceyi kısa şekilde ve yoğun bir üslupla anlatan düzyazı türüdür. Mensur şiirde olay örgüsü de vardır. Bu özelliğiyle, öykü ile şiir arasında bir tür sayılır."

                     ERENLERİN BAĞINDAN

"Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefâsız… Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Tevekkül güç, isyan vahim; felek hiç rahmetmeyecek mi? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası…" -YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU 
 Bu paragrafla başlıyor Yakup Kadri'nin  “Erenlerin Bağından“ adlı yapıtı... 118 sayfalık hep severek okuduğum bu kitabın elimdeki baskısı 1970 yılına ait... İlk öğretmenlik yıllarımda beş liraya almışım, o zamanın lirasıyla...
Sonra devam ediyor o güzel yazı:
“Bahçeler bozuldu; yuvalar dağıldı; yollar silindi; cihan virân oldu. Yaşlı gönül, şimdi böyle diyor; her şeyi kendine eş görüyor. Bu da bâtıl hislerden biri… Cihan ne vakit mâmur idi? Bahçelerde ne vakit güller açtı? Ne vakit yuvalarda bülbüller öttü? Yollardan ne vakit yârlar geldi? Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü? Gördüğümüz, düşündüğümüze benzedi mi? Gelenler beklediğimize değdi mi? O mesut ve ulvî saatler hangi saatlerdi ki, içinde iken: 'Geçme! Dur' diye haykırdık? Hiçbiri, aziz dost, hiçbiri! Belki hepsini geçsin, gitsin diye bekliyorduk, zira onlar, birbirinden çirkin, birbirinden değersiz saatlerdi. Kimi bir damla gözyaşıyle, kimi tek bir 'Eyvah' ile, kimi bir esnemeyle, kimi yalnız sükûtla dolup gitti. Onlar, birer birer tekrar gelsin ister misin? Hayır, hayır, hayır; değil mi? Nasıl ki en aziz ölülerin bile döndüğünü istemiyoruz. Ademde ezici ve gaspedici bir kudret var. Hepimiz ona yönelmiş bekliyoruz." -YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU 
Kitapta sık sık "aziz dost" diye seslenir yazar okura...
"Bu vâsi (geniş) ve ıssız Sakarya vadilerinde keşke bir derviş olsaydım, küçük bir boz eşek üstünde, dağarcığım bir kıl heybenin gözünde, bugün burada, yarın orada dolaşsaydım. Her türlü dünyevi alakadan mücerret (sıyrılmış), nerede akşam olursa orada kalsaydım.
Tarih,Yunus Emre'yi, bilmem Anadolu'nun ne taraflarında yaşatıyor, bana göre, o muhakkak bu nehrin suyundan içer, bu sazların arasında oturur ve bu söğütlerin altında murakabeye (kendi iç âlemine dalmak) dalardı." -YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU 
"O gülleri kapının önünde bırak; ey aşk...O gülleri ben ne yapayım? Kapının önüne bırak; akşamüstü genç sevdalılar oradan geçerken eğilirler, senin bıraktığını bilirler ve kahkahalarla yerden toplayıp bahçelere giderler; bırak toplasınlar, bırak gitsinler."
"Bize aşk için kadın, vecd  için bâde lazım mıydı ? Biz ki Elest bezminde sevmişler, Elest  bezminde (Allah'ın ruhları yaratıp 'ben sizin rabbiniz değil miyim?' dediği an)       mest olmuşlarız"
"aşk", "bâde" sözleri Ziya Paşa'nın terkib-i bendini  anımsattı. Mensur şiir arasına şiir de girsin!
"İç bâde güzel sev var ise akl ü şuurun 
Dünyâ var imiş yâ ki yok olmuş ne umûrun"  -ZİYA PAŞA 
Yakup Kadri'nin ilk ününü sağlayan yazıları arasındadır mensur şiirleri. Bu yazılarda sürükleyen bir ifadenin çekiciliği yanında yazarın kişisel  ızdıraplarını, toplumun ortak dertlerini de bulabilirsiniz.
Kitap üç bölümdür: Eren'lerin Bağından- Okun Ucundan-Diğer Nesirler.
Yazılarımı sürekli okuyan bir arkadaşım, bir yazısını göndermişti  bana... Mensur şiirden söz edince, bu paylaşım geldi usuma.
"Bir hayal kurdum, Attilâ İlhan, Cemal Süreya, Orhan Veli, Ahmed Arif, Can Yücel sohbet ederlerken bir afet-i devran salına salına arz-ı endam etse!.. Bir anda kalemler, kâğıtlar, daktilo sesleri...
Gönüllerin cengi başlamıştır... Kim kazanacak?.. Orda umut, orda heyecan, orda yaşama sevinci var. Kısaca yepyeni bir hayat başlar; süre bilinmez. Aşk, sevgi varsa hayat var. Aksi halde sen yoksun, cismin var!..
Ben geliyorum, diyorum ki onlara, "ayıptır yaptığınız... Sen evlisin, senin sevgilin var, ya sen Attilâ İlhan, dün kovdun 'seni seviyorum' diyerek Aysel'i başından!
Birden kalkıyorlar; kiminin elinde taş, kiminin de elinde sopa, koşuyorlar peşimden! 
Kâbus gibi...
'İnsan ne zarar gördü sevilmekten, sevmekten' diye bağırıyorlar...
Sustum...
'Sevgi her yaş ve durumda hayattır. Güzelliktir, insan olmaktır.' dedim.
DURDULAR." 
Bu satırların yazarı, şairleri tanıyor; ancak, unuttuğu bir şey var...
Şâirler insana, doğaya, olgu ve olaylara daha farklı ve duyarlı, sezgisel ve derinlikli bir açıdan bakarlar. Onlara göre, aşkın çarptırmadığı yürek durmuştur; onlar aşk korkağı değildir. Onlar aşkı, belli yaşların geçici duygusu olarak da görmezler. Onlara göre her çağın, her yaşın aşkı vardır. Onlar aşk sözünü ihanetle birlikte anmazlar.
Ayrıca Sabahattin Ali "Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir." diyor.
Cemal Süreya, sevdiğine:
 "İşte bak sen, gözlerin de burda
Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
İyi ki burda, yoksa ben ne yapardım." diyor.
Attilâ İlhan,
"kimi sevsem sensin / hayret
sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli 
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor" diyor.


Ahmed Arif, Leyla'sına,
"Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum kapama gözlerini..." diye sesleniyor.

Orhan Veli, büyük aşkı Nahit Hanım'a,
"Hiçbirine  bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar.
Sade kadın degil, insan." diyor.

Can Yücel, sevgili eşi Güler'e,
"Neerde ölmek
Çimleniyorum sevgilim.
Ve böbreğimde bişey
Çim çim çim
Ben galiba böyle Güler,
Sana yeşillenerek öleceğim." diyor hastayken.

Bu satırların yazarı, sen de bunları biliyorsun ki, hayalinde, "Sevgi her yaş ve durumda hayattır. Güzelliktir, insan olmaktır." diyerek kendini kurtarmışsın şairlerin hışmından saldırısından.,..
                       HOŞÇA KALIN.


 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92