Hüseyin Erkan, Eğitimci/Yazar


PLAKÇILAR KRALI (3)


                1970’li yıllarda, 50 yaşlarındadır; “Plakçılar Kralı” adıyla ünlü Hilmi Coşkun. Önceki iki yazıda da anlattığım gibi, önce plak satmakla müzik dünyasına adım atar. Bir süre sonra, “Benim başım kel mi? Ben neden plak yapmayayım?” diye düşünür.

                İlk denemesi umduğu gibi olmasa da pes edip geri adım atmaz. Şükran Ay’ın okuduğu Ağlayan Plak’ı milyonlar satınca, kendine olan güveni iyice artar. Grafson Plak fabrikasını satın alıp büyütür.

                O dönemin ünlü sesleri Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk ve Zeki Müren başta olmak üzere Ayla Dikmen’den Kâmuran Akkor’a varıncaya kadar halkın beğendiği her sanatçıya plak yapar.

                Yeni gelişmeye başlayan müzik akımlarını da yakından izler. Sözgelişi Barış Manço’ya da plak yapar, Edip Akbayram’a da… Şenay ve Fikret Kızılok’la da çalışır, Moğollar’la da…

                Hele hele bu plakların radyolarda sık sık çalınması, plak satışlarını iyice hızlandırır.

                Her şey çok iyi giderken, TRT radyosu, şarkıları sıkı bir denetimden geçirip sansür uygulamaya başlamasın mı? Hem de ne biçim bir sansür?

                Sözgelişi, hepimizin çok iyi bildiği, çocukluk yıllarımızdan beri zevkle söyleyip dinlediğimiz:

                                Kızılcıklar oldu mu?

                                Selelere doldu mu?

                                Gönderdiğim çoraplar,

                                Ayağına oldu mu?

diye başlayan ünlü halk türküsü, “Kızıl sözü komünizmi çağrıştırıyor”;  Orhan Gencebay’ın “Batsın Bu Dünya” şarkısı da, “Mevcut düzene isyan” gerekçesiyle geri çevrilir.

                Bu uygulama, yeni plakların tanıtımını engellediği için, satışlar büyük oranda düşer.

                “Eyvah! Bundan sonra bu iş yapılmaz artık.” deyip yenilgiyi kabul ederek geri çekileceğine, bir çıkış yolu arar. Özellikle yeni şarkılar ve yeni plaklar, sinema filmleriyle tanıtılamaz mıydı?

                Evet, neden olmasın? Çok iyi olurdu hem de. Bu amaçla birkaç film yapımcısıyla görüşürse de olumlu bir sonuç alamaz.

                Pekiyi, ne olacaktı şimdi? Bu yol kapalıysa, başka bir yol bulunamaz mıydı?

                Arayan, bulur mutlaka. Neydi, dersiniz; bulunan yol?

                Film yapımcıları yanaşmıyorlarsa böyle bir işe, Hilmi Coşkun, kendisi bir film yapamaz mıydı?

Eksiği neydi onlardan?

                İşte böyle düşünüp kendi filmini kendisi yapmaya karar verir. Ve 1969’da, Mehmet Dinler’in yönettiği Mine Mutlu ve Engin Çağlar’ın başrolde olduğu Çingene Aşkı filminin yapımcılığını üstlenir.

                Bu filmi yapmaktaki amacı, özellikle yeni çıkardığı plakları geniş halk yığınlarına duyurmaktı. Öyleyse, filmin uygun yerlerinde Coşkun Plak sanatçılarının şarkılarına yer vermeliydi. Gerçekten de öyle bir film olur; Çingene Aşkı.

                Ancak istediği sonucu vermez bu film. Plak işinde olduğu gibi ısrar ve inat etmez. Uzunca bir süre bekledikten sonra, 1982’de bu kez Vecdi Uygun’un yönettiği Münir Özkul, Âdile Nâşit, Ayşen Gruda ve Kartal Kaan’ın rol aldığı Şıngırdak Şaziye filmini yapar.

                Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sinemacı olmak değildir; O’nun amacı. O nedenle bu ikinci denemeden sonra filmciliği bırakıp asıl işi olan plak yapımcılığına döner yeniden.

                Suat Sayın’la yaptığı Artık Sevmeyeceğim, Son Mektubum ve Sevemez Kimse Seni plaklarının üçü de satış rekorları kırar.

                Zeki Müren’le yaptığı Mücevher adlı ilk uzunçalar (longplay) ve Dert Bildiklerim adlı 45’liği de çok beğenilir; yüz binlerce satar.

                Rekora doymaz ama Plakçılar Kralı: Metin Ersoy’un O Gemide Ben de Olsaydım, Şenay’ın Hayat Bayram Olsa, Safiye Ayla’nın Çile Bülbülüm Çile ve Barış Manço’nun Dağlar Dağlar plakları müzik piyasasında fırtınalar estirir.

                Ve 1991’de Sezen Aksu’nun albümü Gülümse ile iki buçuk milyon satışı geçerek Plakçılar Kralı unvanını bir kez daha onaylatır herkese.

                Yaşamı boyunca üç binden fazla plak yapan Hilmi Coşkun’un başarı sırrını, şu anda Coşkun Plak’ı yaşatan iki oğlundan Kudret Coşkun şöyle açıklıyor:

                “Bu işte en önemli mesele öngörü sahibi olmak ve patlayacak şarkıyı, sanatçıyı hissetmektir. Bunun bir formülü yok; olsa herkes o formülü uygular ve başarılı yapımcı olurdu. Babamın öngörüsü çok kuvvetliydi. Her hafta yüzlerce yeni şarkı önerisi gelirdi; bestecilerden ve söz yazarlarından. Onları tek tek dinler, beğendiklerini seçerdi. Şarkıyı seçtikten sonra sıra sanatçıya gelir; babam kimi uygun bulursa, şarkı o sanatçıya verilirdi. (…)

                Yeni şarkı ve sanatçıyı keşfetmenin yanında, ikna kabiliyeti çok yüksek olduğu için ünlü olmuş sanatçıları bizim firmadan albüm çıkarmaya razı etmeyi de çok iyi becerirdi. (…)

                Bunlar dışında çok güçlü bir girişimcilik duygusu vardı ve gözü karaydı. Reklama ve tanıtıma çok önem verir; tanıtımın tüm aşamalarında bulunurdu. Ve Aksekililer’in çoğu gibi çok çalışkandı.” (*)

               

                Özellikle 1980’lerde kaset teknolojisinin yaygınlaşması, müzik sektörüne büyük bir darbe vurur. Korsan müzik yapanlar hızla yayılır. Bunun önlenememesi sonucu birçok firma, plak ve kaset yapmaktan vazgeçip piyasadan çekilir.

                İMÇ çarşısını dolduran plak yapımcılarının nerdeyse tümü bizim köylü idi. Sözgelişi ünlü Topkapı Müzik’i kuran Şerafettin Aksoy da ilkokuldan sınıf arkadaşımdı, kurdukları müzik şirketlerini başarıyla yöneten Eşref Zeytinkaya ve Saim Güngör de…

                Ancak müzik korsanlığından bıkan Şerafettin Aksoy gibi Mehmet Coşkun, Hilmi Güngör, Salih Dönmez ve Yaşar Güngör de başka işlere yönelir.

                Coşkun Plak devam eder elbette. Onun gibi Şölen Müzik (Şerif Ali Şölen) Kalite Kaset (Hüseyin Zeytinkaya), Mega Müzik (EtemZeytinkaya), Okey Plak (Nihat Özgüven), Âti Müzik (İbrahim Zeytinkaya) ve Çetinkaya Müzik (Sâmi Çetinkaya) Plakçılar Kralı’nın yolunda devam ediyorlar hâlâ.

 

                                                                                                                             Hüseyin Erkan

                                                                                                              huseyinerkan.antalya@gmail.com

 

------------------------------------------------------------------------------------

(*) Ticaretin Başkenti Akseki: Bu eser, Aksekili ünlü işadamı Ömer Duruk’un oğlu Ali Metin Duruk’un destek ve katkılarıyla, Akseki Eğitim Hayatı Derneği’nce yayımlanır. Hazırlayan: Murat Toklucu, Proje Müdürü: Attila Durak, Proje Koordinatörü: Rasih Kaplan, 2020, Tel. (0532) 282 99 10

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22