Salih KOÇ


DEĞİRMEN


Üç arkadaş evin biricik oğlu ile birlikte uzakça bir köye kuran kursuna giderlerdi. Uzaktan da olsa akraba sayılırlardı. İster adetten say, ister ağız alışkanlığı, kaldıkları evin karısına hala derlerdi. Hala boydan kısaca, her Anadolu kadını gibi biraz kilolu görünse de hem hareketli hem de şen şakraktı.

O sabah yine erkenden kalkmışlardı. Anadolu’da çocuk da olsanız erken kalkmak yüz yıllardır artık alışkanlık haline gelmişti. O mevsimlerde bir de guguk kuşu belası vardı ki sorma gitsin. Guguk kuşlarının başka ülkelerden göçmeye başlamasıyla bir süre sonra da yumurtlama, hatta kuluçkaya yatma zamanı gelirdi. Aslında guguk kuşları akıllı hayvanlardı. O kuluçkaya yatmaz başka kuşun yuvasına bırakıverirdi yumurtasını. İşte böyle kuluçka dönemlerinde guguk kuşları erkenden kalkar öterlerdi. Anadolu’da insanlar, çocuklarda dâhil guguk kuşu ötmeden kalkmak zorundaydılar. Maazallah biri yatakta uyurken üzerine guguk kuşu ötse o yıl işlerinin rast gitmeyeceğine, hatta uğursuzluk getireceğine inanılırdı.  O kadar yaşamın zorlukları arasında bir de guguk kuşuna yenilerek,  işlerinin bozulmasına, bereketlerinin kaçmasına gönülleri razı olamazdı. İşte bu üç arkadaşın karşıki köye kuran kursuna gitmeleri tam da bu mevsimlere rastlar.

Kuran kursu ile bulundukları köy arasında orta halli küçük bir dere ve dere boylarında da iki de su değirmeni vardır. Mevsim gereği değirmenler kış mevsimindeki gibi kalabalık değildi. Hatta ıssız denilse yeridir. Kurs hocasının abdest alın, namaz kılın, şurayı okuyun, burayı temizleyin gibi rutin işlerinin yanında; en ufak bir suçta şiddet görmeleri çocukların canlarının sıkılmasına yol açıyordu.

Yaşça biraz küçük olsa da Murat içlerinde en açıkgözüdür. Halk arasında ‘’Lafı cebinde’’ derler ya tam da bu tabire yakışır bir çocuk. Uysal gibi görünen ama her şeyi de merak eden bir yapısı vardır. Yine kuran kursuna gitmek için evden çıktıkları bir sabah dere boylarında kendi atalarında oyun oynarken bakarlar ki zaman bir hayli geçmiş. Gitseler hocadan daya yiyecekler. Ne yapalım edelim derken Murat:

‘’Gelin şu değirmeni çalıştıralım’’ deyince bu teklif diğer iki arkadaşın da hoşuna gider. Değirmende kimsenin olmaması tam da aradıkları ortamdır.  Ortam adeta incin top oynuyor tabirine uygundur. Murat yılların değirmencisi edasıyla önce değirmenin kapısın açar. Birkaç farenin sağa sola kaçarak saklanması çocukların gözünü korkutmaz. Fare günlük yaşamlarından bir parçadır köy çocukları için.  Murat hemen gider, derenin suyunun değirmenin oluğuna akmasını sağlar. Biraz sonra değirmen taşları yavaş yavaş dönmeye başlar ve giderek de hızlanır. Diğer çocuklar şaşkın bir vaziyette kaçmayı yeğlerken Murat değirmenin un küreğini aldığı gibi ocaktaki külü değirmenin boğazına döker. Boğazı külle dolan değirmen bir müddet sonra sesini keser ve normal bir sesle dönmeye başlar. Murat’ın değirmenden çıkmaması ve taşın sesinin normale dönmesi diğer çocukların tekrar değirmene dönmelerini sağlar.

Ocaktaki külü, kömür ne varsa değirmende bir güzel öğütürler ama ocakta kül de kalmamıştır. Murat hemen bir hamlede suyu tekrar dereye akıtmaya başlamasıyla suyu kesilen değirmen taşları da durur. İki arkadaş Murat’ın haline bakarlar. Üst baş simsiyah, kömür karası olmuş, kömür kül karışımı teri de yüzünden aşağıya akmaya başlamıştır. Artık bu saatten sonra kuran kursuna gitseler hocadan yiyecekleri dayağın hesabı yok. Hemen geriye dönseler evdekilerine ne diyecekler. Nasıl olsa yanlarında biraz mısır tarhanası, bir susak dolusu ayran da vardır. Oturur bir güzel karınlarını doyururlar…

Vakit öyleyi biraz geçmiştir. Evlerinin yolunu tutsalar da en büyükleri Satılmış’ı bir telaş alır. ‘’Eve gidelim de şimdi evdekilerine ne diyeceğiz’’ telaşı başlar. Ramazan rahattır. Onun için olsa da olur, olmasa da. O biraz da dedesinin otoritesinden kaçmıştır kuran kursu bahanesiyle… Durumu hemen değerlendiren Murat:

‘’Üzüldüğünüz şeye bak. Hoca cenazeye gitti deriz, olur biter’’ demesiyle diğer çocuklar biraz ikna olur. Karınları toktur. Geçerli bir bahaneleri de vardır. Tutuşurlar yolda çocukça oyunlara. Ağaçlara çıkma inme oyunları, met oynama gibi zamanın çocuk oyunlarından oynayarakgönüllerince eğlendikleri gibi her zamankinden daha da geç gelirler eve…

Ertesi gün değirmene giden köylülerden Bayramın Şaban değirmenin bu halini görünce içinden ‘’bu çocuk işi, hatta kuran kursuna giden çocukların işleridir’’ diye düşünür. Kursa gittikleri bir gün yine Murat:

‘’Hadi bugünde değirmeni döndürelim der. Tam değirmenin kapısın açtıklarında değirmeni temizlemeye gelen Bayramın Şaban bunları kulaklarından yakaladığı gibi doğruca kuran kursu hocasının yanına kadar götürür. Bayramın Şaban durumu hocaya biraz da abartarak anlatır. Hocanın Bayramın Şaban’a:

‘’Merak etme ben bunların biraz sonra cezasını veririm’’ demesiyle en önde Murat peşlerinden de diğerleri kaçmaya başlarlar. Arkalarına bakmadan öyle koşarlar ki yetişmek ne mümkün. Kaçış o kaçış çocukların kuran kursu maceraları da böylece sona erer…

 Salih KOÇ

17 Ekim 2020 / Büyükçekmece-İst.

 

kocsalih57@hotmail.com

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92