SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


  İNADINA ŞİİR

"YALNIZ DUYAN YAŞAR" SÖZÜ DERLER Kİ DOĞRUDUR


       "YALNIZ DUYAN YAŞAR" SÖZÜ DERLER Kİ DOĞRUDUR
       "YALNIZ DUYAN ÇEKER" DERİM, EN DOĞRU SÖZ BUDUR. - YAHYA KEMAL

      Bu yazıyı yazarken Güre'de, hem günün en güzel saatleri hem de en hüzünlü saatleri...
 Manzara çok güzel! Ufuk kızıl sarı renkte ... Ben sözü Ahmet Haşim'e bırakıyorum; o, daha güzel betimler.
            SÜVARİ
   "Şu bakır zirvelerin ardından
     Bir süvari geliyor kan rengi
     Başlıyor şimdi melûl akşamda
     Son ışıklarla bulutlar cengi..."    -AHMET HAŞİM

              AKŞAM VE BEN
     Ufkun yakut dalında
     Güneş altın bir kuştur;
     Akşam ki bir oluştur
     Zamanın kumsalında.

     Bir şarkıdır bitmede,
     Çevrilmede bir yaprak;
     Yerini bırakarak
     Biri, -kimdir-gitmede.

     Çevirin bu yolcuyu,
     Çevirin ki gitmesin,
     Ah bu şarkı bitmesin,
     Dursun zamanın suyu.

     İpliğim üzülüyor
     Aşıyor yolcu dağı;
     Böyle her gün yumağı
     Ömrümün çözülüyor.    - M. NİYAZİ AKINCIOĞLU

      Ben 22 yıldır kış aylarını İzmir'de geçiriyorum. İzmir'de yaşamak gerçekten ayrıcalıkmış öğrendim. Daha önce yıllarca İstanbul'da yaşamıştım ve başlangıçta oradan ayrılmak zor gelmişti; ama zaman içinde İzmir'deki huzurlu, uygarca, birbirine saygılı yaşam beni çok mutlu etti. "İyi ki geldim İzmir'e" dedim.
      Deprem nedeniyle çok üzgünüm; çarpık kentleşmenin getirdiği yıkım ve can kaybı bana karmakarışık duygular yaşatıyor. Bu güzel şehrim böyle olmamalıydı. Gökdelenler, teknik olarak iyi yapılmışlardı -çok şükür- yoksa kayıplarımız çok daha büyük olurdu.
       Gökdelelenler, sapasağlam, eflake ser çekercesine ayakta dururken az katlı binaların yıkılması ve yıkıntıların altında kalanların çığlıkları, iniltileri, yakınlarının acı içinde çaresiz bekleyişlerinin görüntüsü içimi yaktı.

      Ben yaşım yüzünden, salgın hastalık korkusuyla İzmir'e dönmemiştim yazlık evimden. Köşemde sakin, sessiz okuyup yazarak vaktimi değerlendirirken, bu haberle sarsıldım...
 Eşimi dostumu, sevdiklerimi aradım; benim çevremde kimse etkilenmemiş, depremin acı yüzüyle karşılaşmamıştı. Evimin durumunu sormadım bile... Benim için arkadaşlarım ve kapımın önünde baktığım patili canlarım - Zeliş, Şurup ve Pati- öncelikliydi. Hepsi iyiydi çok şükür; ama İzmir'in başka semtlerindeki canların yaşadıkları çok etkiledi beni..

     MEVSİMSİZ HÜZÜN
Sizde mi hüzün burcundasınız?
Sizde mi 30 Şubat’ da doğanlardansınız?
Sizde mi hiç olmayacaklarla mutlu oldunuz?
Sizde mi olanlara akıl erdiremeyip hüzünle doldunuz?
Biz hüznü tüm gerçekliği ile duyumsayanlardanız.
Biz hüznün anlamlandırdığı bir hayatı yaşayanlardanız.
Biz düşünceyle, emekle ördüğümüz günlere anlam katanlardanız.
Biz yaşananların demlerinden süzülen hüzün damlacıklarının toplamıyız.
Sen, ben, biz, hepimiz bir görünmez bulutun gölgesinde buluşup,
Evrensel değerleri paylaşmanın mutluluğunu yaşamak isteyenlerdeniz.                                                                                                                                                                                                                                 
                                                                              AHMET RODOPMAN

      Benim yaşadığım "mevsimsiz hüzün" değildi gerçi; mevsim sonbahar, tam hüzün mevsimi; sevgili arkadaşımın bu şiirini çok beğenerek okuduğum için yazdım, sizin de okumanızı istedim.
      İzmir'in halkını tanıyorum; dayanışmanın en güzel örneğini göstererek yaraları sarmaya çalışacaklar, hiç kuşkum yok... Aç mı var, doyuracaklar; çıplak mı var, giydirecekler; açıkta mı var, ücretsiz yatıracaklar otellerinde, evlerinde... Sokaktaki patili canlara sahip çıkacak, onları koruyup kollayacaklar... Herkes ânında birbiriyle kenetlenecek, tez zamanda sorunları çözmek için çaba harcayacaklar; ancak yitirilen canların acısı nasıl unutulacak...
       Bu yüzden akşam güzelliğinin tadına varamadım; içim yanarak güzellikleri, buğulu gözlerle izledim.
         Yazmayı bıraktım; öylece kalakaldım...
        Şimdi gece yarısı, yazmaya devam ediyorum. Yitirdiklerimizi düşünüyorum... "Her ölüm erkendir." Ne kadar derin, siyah, gri, koyu renk şiir varsa üşüşüyor başıma. Oysa derin mavi şiirler isterdim. Gökyüzü gibi, bulutsuz, az hüzünlü, çok neşeli, iyimserlikle dolu, çocukça mutlu, saflık, tertemizlikle bezeli şiirlerin üşüşmesini isterdim... Denesem o şiirleri düşünmeyi, acaba sıkıntım bir nebze hafifler mi gecenin bu saatinde?..

        "Merhaba küçük kuşlar merhaba
         Nedir bu sessizlik, hani selam sabah
         Hani fiskoslar, gülüşmeler, fıkırtılar
         Ahlar, oflar, nâralar, çığlıklar...
         Nerde sevda şarkıları nerde
         Göksu safaları, Kâğıthane safaları
         Alemdağ, Çırçır, Anadoluhisarı...
         Anısı da mı kalmadı o günlerin?
         Yakışmıyor böyle susup oturmak doğrusu
         Yakışmıyor birinize...
          ....
          Merhaba arpacı kumrusu
          Düşünüp dur bakalım ispinoz kuşu
          Düşünün bütün kuşlar düşünün
          Başınıza gelen işi...
          ....
         Merhaba muhabbet kuşu
         Bil bakayım sevdiğim kızı
         Kalmadı değil mi güzelim dünyanın
         Tadı tuzu..."      -MELİH CEVDET ANDAY

       Bütün patili, kanatlı, yüzgeçli canları severim. "Merhaba" dedim, "küçük kuşlar, sevda şarkıları, Göksu safaları, Kâğıthane safaları" dedim. "Alemdağ, Çırçır, Anadoluhisarı" dedim. Beykoz'u, Kanlıca'yı da ekledim olmadı.

      Sanırım günler hep güzel güzel gidecek
      Her sabah böyle bahar
      Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
      Derim ki: "Sıkıntılar dura dursun!"
      Şairliğimle yetinip,
      Avunurum.     -ORHAN VELİ KANIK

         En  sıkıntılı, en dertli günlerinde, karamsarlığa kapılmak istemeyen Orhan Veli, şairliği ile avunmaya çalışıyor; adı üstünde a-vu-nu-yor... Yine olmadı...

       "Kalmadı eski azatlığım, lüzumsuzluğum,
        Çöktü omuzlarıma düşünmek yükü."     
                                                 FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

      Bu da olmadı... "Olmuyor oğlu olmuyor!" Bu gece şiirler bana iyi gelmeyecek anladım. Ben de Tarık Dursun K'nın "İmbatla Dol Kalbim" öyküsünü okurum. İzmir'de yaşayıp da bu esintiyi bilmeyen yoktur. Güzel bir rastlantı; Güre'de yaşadığım yazlık evim "İmbat Sahil Sitesi"inde... Onunla da sıkıntım geçmezse, gece gece atarım kendimi  bahçeye ve derim:

        "Severim kırların yeşil göğsünü,
          Bütün süsünü.
          Ölürsem istemem ne yaş ne kefen
           Ne başka bir fen.
           Üstümden kalkmasın çimen, çiğ, yosun;
           Ruhum uyusun"      -AHMET KUTSİ TECER

            GÜZEL İZMİR'İM SEN NELER ATLATTIN... BUNU DA ATLATACAKSIN...
                     HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92