Juba sıcağında bir milli gün resepsiyonunda karşılaşmıştık.
Fötr şapkası, bizim tarafları andıran samimi hal ve tavırları ile dikkat çekiyordu, merhabalaştık, sevinçle eşini de çağırıp tanıştırdı.
Madam Wafa, Osmanlı soyundan Beyrut asıllıydı, Juba Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve tanınmış bir ressamdı. Ekvatoryalı eşi Yusuf Bey, Güney Sudan Devlet Arşivleri direktörüydü.
Beyrut Amerikan üniversitesinde okurken tanışıp, evlenmişlerdi.
Ailesinin ilk tepkisi ‘siyah Afrikalı ile mi ?’ olmuş, ancak daha sonra damatlarını kendi oğulları gibi sevmişlerdi.
***
Acımasız iç savaşın en kanlı günlerinde, Yusuf Beyin ülkesi Güney Sudan’a, Juba’ya gelip yerleşmişler.
Yakın komşularının yediden yetmişe yok edildiği kabile katliamlarını içleri kan ağlayarak izlemişler.
Yusuf Bey, iç savaştaki iki büyük kabileden olmadığı için kapıları işaretlenmemiş, canlarına dokunmamışlar.
***
Wafa hanım, anne tarafından Osmanlı.
15. yüzyılın efsane Türk denizcisi, Trablus Fatihi Turgut Reisin soyundandı. Aile ağacına göre Reisin beşinci kuşaktan büyük torunu.
Gururla anlattığı aile hikayelerinde, anneannesi Nevin hanımın Türkçe konuştuğunu, kızına bundan esinlenip Nivine adını verdiklerini, aile içinde hala espri olarak anneanneleri gibi dizlerine vurup ‘’Aman aman, ya rabbim’’ dediklerini tebessümle aktarırdı.
***
Juba’nın en renkli ve enerjik çiftiydiler.
Yusuf Bey devlet arşivleri direktörü olarak üst yönetime yakındı. Wafa Hanım, Dekanlığı, ressamlığı, Büyükelçilik ve uluslararası kuruluşlara dil ve resim dersleri, sergi ve sanat faaliyetleri her zaman önde görünüyordu. Dubai’de yaşayan ve zaman zaman kendilerine eşlik eden kızları Nivine ile Juba sosyal yaşamına renk katan en tanınmış aileydiler.
Juba’daki son günlerimde, Güney Sudan Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri çevrelerinde, başarılı tanıtım ve temsil faaliyetlerinden dolayı ‘yabancı gelin’ Wafa hanımın başkanlık nişanı ile taltif edilmesi yönünde, sorulduğunda bizim de desteklediğimiz bir hareketlenme mevcut idi.
***
Ancak, bu genç, enerji dolu yaşamın, beklenmedik şekilde sonlanması herkesi derinden etkilemişti.
Juba’daki ortak dostlarımızdan aldığımız acı habere günlerce inanamamıştık.
Yusuf Beyin ülke dışında görevde olduğu bir gecenin sabahında yatağında cansız bulunmuştu.
Wafa hanım, akla ilk gelen zehirlenme, boğulma, yılan, haşere sokması gibi nedenlerden değil kalp krizi ile uykuda ölümle aramızdan ayrılmıştı.
Son yolculuğu için ailenin bir araya gelmesi beklenmiş, Türk dostlarının da yardımlarıyla Beyaz Nil kıyısındaki Müslüman mezarlığına defnedilmişti.
***
Osmanlı yadigarı Wafa hanım Juba Türk toplumu ve Büyükelçiliğimiz ile çok iyi anlaşmıştı.
Resmi ve özel faaliyetlerimizin, Türk günü buluşmalarımızın, kültür etkinliklerimizin samimi müdavimiydi.
Juba Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı şapkası ile fakülteye resim atölyesi ve malzeme temini yönünde, şirketlerimizle, TİKA ve Mimar Sinan Üniversitesi ile temas içindeydi.
***
Resmi mesaimize de son derece değerli katkılarda bulunmuştu.
İki yıl önce Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle, Juba Üniversitesi ile Büyükelçiliğimizin ortaklaşa düzenlediği, Afrika yağlıboya çalışmaları ile ebru sanatı örneklerini birleştiren ‘Barış ve Dostluk’ ilk sergisinin yaratıcısıydı.
Sudan’da Nil nehri üzerindeki Sai adasında tespit edilen Osmanlı kalesi ve toprak surların gün yüzüne çıkarılması çalışmalarına katılmıştı.
Osmanlı’nın en Güneydeki topraklarını oluşturan Ekvatorya’da, Vali Mehmet Emin Bey Paşa döneminde sivil ve askeri görevlilerin defnedildiği tahmin edilen Gundukuru Türk mezarlığını gündeme getirmiş ve yerini tespit etmişti.
***
Genç yaşta kaybettiğimiz, ölümün hiç yakışmadığı, yaşam enerjisini ‘hiç yaşlanmayacağım’ şeklinde dile getiren dostumuzun, güleç yüzü, sempatik ve samimi hatıraları ile halen aramızda, bizlerle olmaya devam ettiği muhakkaktır.
