GÜZELE, GÜZELLİĞE TUTKUN GARİP BİR KİŞİ: KARACA OĞLAN
Karaca Oğlanı anlamak da, anlatmak da öylesine zor. Ben O’nun hiçbir yaşantısına, hiçbir düşüncesine, hiçbir dünya görüşüne eleştirel bir açıdan bakamıyorum; çünkü O’nu, tam olmasa bile, anlayabildiğimi sanıyorum.
O’nu kusursuz anlayabilmek için bir günlük yaşantısına tanıklık edelim: Genelde hep kara çadırlarda yatar. Çadırın uykusu da son derece tatlı olur. Tatlı uykusunu alır almaz erkenden fırlar yataktan. Can yoldaşı sazı hep elinde olur. Çadırdan az biraz uzaklaşır uzaklaşmaz üstünden bir ördek uçar gider. Doğanın güzel varlıklarından biridir yeşil başlı ördek. Ona ilgisiz kalmak, saz çalıp türkü söylememek olamaz.
Dağlar taşlar, uçan kuşlar bu hoş ezgiyi dinliyor şimdi:
Yeşil başlı gövel ördek
Uçar gider göle karşı
Böylei bir doğaya nasıl kayıtsız kalsın
Döker gider yâre karşı.
……………………….
Şahinim var bazlarım var
Tel alışkın sazlarım var
Yare gizli sözlerim var
Diyemiyom ele karşı.
Şiirlerin tümünü yazmak olmaz. Bir, iki bilemedin üç dörtlükle yetineceğiz.
Türkü biter bitmez burnuna hoş bir koku gelir. Bu baygın koku yakınlarda bir menekşe oymağının olduğunun imidir. Yönelir kokunun geldiği yana doğru. Çok geçmeden ulaşır kara çalılar arasındaki menekşeleri. Kokuları kadar duruşları da ruhu okşamaya değer. Çalıların arasına serpilmişler. Her birinin boynu eğri. Uzaklara dek yayılmış kokuları. Karaca Oğlan olsun da böylesi bir doğaya nasıl kayıtsız kalsın. Menekşelerin seyrine doyamayacağı bir yer bulup oturur vurur sazın tellerine. Salıverir sesini kara çalıların, ak taşların üstüne:
Kadir Mevlam seni öğmüş yaratmış
Çiçekler içinde birdir menekşe
Bitersin güllerin harı içinde
Korkarım yüzüne batar menekşe
…………………………….
Yaz gelince yeşillenir bitersin
Güz gelince kayıbolur gidersin
Yavrum niçin boynun eğri tutarsın
Senin derdin benden beter menekşe.
………………………………
Karaca0ğlan bakmaz mısın haline
Garip bülbül konmuş gülün daline
Kadrin bilmeyenler alır eline
Onun için eğri biter menekşe.
Sevgili okurlarım, yorumları size bırakıyorum. Kadir kıymeti bilinmeyen kızlara da bir gönderme yaptığını sezdiniz sanıyorum.
Yaşam güzelliklerle dolu, biter mi hiç! Elinde saz, dilinde söz dolaşmayı sürdürür ozan. O da ne! Bir yörük çadırı. Yörük çadırlarında kapı baca yoktur Karacaoğlan’a. Hele kızlar. O, hep gelsin isterler. Gelsin de onlara saz çalıp türkü söylesin. Kardaşları erkek sinek uçurmaz evlerin önünden; ama Karacaoğlan başka. Ona söz yok.
İşte bir kara çadır çıkıverdi önüne; fakat o da ne! İçeride birbirinden güzel iki kız! Aslında onlar gelin görümce. Ne var ki gelin de güzellikte kızla yarışıyor. Anadolu’da gelinlerin çevreye güzel görünmeleri bir gelenektir. Ne yapsın Karaca Oğlan şimdi! Atar kendini dışarı. Evden uzaklaşıp bir ardıç ağacının köküne oturur. Şimdi sıra saz ve sözdedir:
Sabahtan uğradım kıza
Boyu selvi dala benzer
Yanında bir gelin vardı
Al yanağı bala benzer
Gelin güler için için
Kız geline bulur suçun
Gelin örselenmiş saçın
Kızın saçı tele benzer
Gelinin lebleri beste
Kız eyledi beni hasta
Gelin şeker şerbet tasta
Kız petekte bala benzer
Gelin dedim aktır yüzün
Hiç menendi yoktur kızın
Karac'oğlan ikinizin
Kapınızda kula benzer.