SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


"ALEVDİR ÇÜNKÜ BENİM ŞİİRİM /HAYATIN ALEV HÂLİDİR" -CEMAL SÜREYA


"ALEVDİR ÇÜNKÜ BENİM ŞİİRİM
HAYATIN ALEV HÂLİDİR" -CEMAL SÜREYA

DİKKAT OKUL VAR! şiirinden:
"Bütün çocuklar anlar da
Okul kitaplarına girmez benim şiirim,
Ben yanarken çıkardığım dumanlar
Bakarım şemsiye olmuş sözgelimi
Tabela olmuş; kiralık kat diye
Umulmayan şeyler bile olmuş
Ama unutulmuş kalmış alevim
Alevdir çünkü benim şiirim
Hayatın alev hâlidir" -CEMAL SÜREYA

CEMAL SÜREYA'nın kendi şiirini tanımı...
9 OCAK 1990'dan beri o yaşamda yok! Ürettiği var... Yaşamın alev hâli olan yalnızca şiiri miydi? Bu şiir yaşam mı, alev mi?

Muzaffer İlhan Erdost, bir yazısında soruyordu, "Bu şiirlerde  yaşayan nedir?
Cemal mi, Cemal'in bedensiz yaşayan özü mü, yoksa insanlığın sürekli bilincinden bir kesit mi? Felsefi kavrayışım bu soruya doğru bir yanıt vermeye yetmiyor."
Siz şiirlerini okuyun ve içinizden ne geliyorsa onu söyleyin usta için...

YÜREĞİN YABAN ARGOSU şiirinden:
"Bir çocuktun sen
Bir çocuktun sen, bir bardak duruyordu eşikte;
Dolu bir bardak duruyordu eşikte.
O zamanlar sen daha neydin ki, annen Alucra'nın gizli su kürelerinden geçirdi seni; at arabalarıyla ve büyük bir kalabalıkla gidilen baş döndürücü mavi su kürelerinden. Neden sonra aldın o bardağı; o yüzyıl beklemiş sütü; çırpınarak tülbentten süzülmeye uğraşan o koyu, o beyaz, o rahatsız sübyeyi içtin elinden; onun süreğen elinden." - CEMAL SÜREYA

"Şiir itisini annemden aldığımı söyleyebilirim. Daha çok küçükken, dört, beş yaşındayken, annem bana 'Kerem ile Aslı' öyküsünü bütünüyle, manzum yerleri de dahil , okurdu. Hattâ bazen gönlümü almak için, bazen bir bardak süt içirmek için... Çok inatçıydım! Eşikte oturur, elinde bir çay bardağında süt, bütün Kerem ve Aslı'yı okur, çömelmiştir." 
KALIN ABDAL şiirinden:
"ağıtı önce söylenen
sen nereye uçuyorsun
ağıtı önce söylenen
ölüm korkusunu atar,
sen nereye uçuyorsun
boynu usul telli turna

silah çatuban askerler
neden silah çatıyorsun
dostum dostum aslan dostum
sen nereye uçuyorsun
Kerem Aslı'nın koynunda
çiçeği hiç solmayana

biz ki Nâzım'dık dünyada
Rumelili kalın abdal,
uçan kuşa selam saldık
sevdik oluklar boşaldık,
cemi cümle bir sofrada
muhannetlik kalmayana" -CEMAL SÜREYA

ON ÜÇ GÜNÜN MEKTUPLARI'ndan:
"Bizi bir kamyona doldurdular.Tüfekli bir erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler. Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki. Annem sürgünde öldü, babam sürgünde öldü.
.............
Biz gözyaşımızı gizleyen insanlarız
Biz kahkahamızı da gizleriz
Bir koşuyu kaybettikten sonra da koşan atlarız."
                                                      CEMAL SÜREYA

Erzincan'dan Bilecik'e sürgüne götürüldüklerinde Cemal Süreya 6/7 yaşındadır. Bu olay ve sürgün yılları, onu derinden etkilemiş olmalı. Sürgün olmaktan ve kendilerine sürgün denilmesinden çekinir; sürekli saklamak ister sürgün olduğunu. Nenesine sorar, "Sürgün ne demek?" Aldığı yanıtla, bilgisini birleştirir ve "Keşke bize göçmen denseydi!" diye düşünür.
BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ şiirinden:
"kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
– uykusuzluğun sütlü inciri –
kovanlara sızmıyor.
annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni." -CEMAL SÜREYA

Bilecik’e yerleşir yerleşmez annesi Gülbeyaz, henüz 23 yaşındayken ölür. Küçücükken anne sevgisinden yoksun kalır. Sevdiği her kadında annesini arar. “Annem çok küçükken öldü / beni öp sonra doğur beni”

ASLAN HEYKELLERİ şiirinden:
"Ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
Bir bir denemişim bütün kelimeleri
Yeni sözler buldum bir nice seni görmeyeli
Daha geniş bir gökyüzünde soluk aldıracak şiire"
                                                        CEMAL SÜREYA
"Yazma ve okuma mahkûmiyetini besleyen kırılma duygusuydu. Çok varlıklı bir ailenin el üstünde tutulan çocuğuyken, bir hayvan vagonunda yüzyıllık bir yolculuğa çıkmıştım. Sonra annesizlik. Temel kırgınlık bundandı."
                                                                                 CEMAL SÜREYA

GÖÇEBE şiirinden:
"Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını"
                                         CEMAL SÜREYA

11 BEYİT'ten:
"Mutsuzluğumu yeterince hak etmek için
Geri döndüm kilometrelerce yürüdüm.
............
Bir çadır bir dağın eteğinde
Doğaya odalar tanıtır.
Sığınacak yer kalmadı
Chagall'daki eşeğin gözünden başka.
Rüzgârgülünü tıkayan kürk hayvanları
Atalarımız birlikte eleştirsin bizi.
Kuyuya sarkıtan kadın
Saçından kavrayıp kızkardeşimi." -CEMAL SÜREYA
"Bu yüzden kız kardeşlerimin saçları gür değildir."
                                                     CEMAL SÜREYA
Cemal Süreya'nın evinde Chagall ve Van Gogh'un röprodüksiyonları vardır.

Annelerinin  ölümünden sonra babaanne büyütür üç kardeşi... Altı yıl büyük bir özveri ve sevgiyle büyütmüştür çocukları ama, 77 yaşına gelince bakmak zor olmaya başlamıştır. Baba zorunlu olarak evlenir. Perihan sekiz, Ayten altı buçuk yaşındadır. 1944 yılında, Süreya ilkokulun son sınıfındadır.
Üvey anne Esma, Perihan'ın deyimiyle "O bir yaratıktı."
Gel-git akıllı, çocuklara inanılmaz işkenceler yapan bir kadındır.
Üvey anne, Cemal’e ve kız kardeşlerine hayatı zindan eder.
Hayatının en yıkıcı dönemi ve şair oluşunu en çok etkileyen faktörlerden biri olduğu söylenebilir.
Süreya , "Ben evden kaçmak için gizlice parasız yatılı sınavına girdim. Oradan o evden kaçtım ama, kardeşlerimin derdi hep içimdeydi." der yıllar sonra...
O, artık Bilecik Ortaokulu'nda yatılı öğrencidir.
1945 yazında Nafia (Karayolları) uzakta yol yapımına başlamış babası kamyonla işçileri getirip götürme görevi yaparken, o da çadır bekçisi olmuştur.
Yazar olmak istemektedir. Okulda yazar sayıldığı, soyadını beğenmediği bütün yazarlar da üç harfli olduğu için; Falih Rıfkı Atay,Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Hüseyin Cahit Yalçın vb. gibi...
Onunki iki harfli... Günlerce düşünüp Süreyya adını bulur. Aslında adı Cemalettin Seber'dir.

1947- 1948 ders yılı başladığında başarılı bir öğrenci olan Süreya, parasız yatılı olarak Haydarpaşa Lisesi'ndedir.
Haydarpaşa Lisesi'ni pekiyi ile bitirip olgunluk sınavını da pekiyi ile verdiği için istediği üniversiteye sınavsız girecektir. 1950-1951 öğretim döneminde burslu olarak Mülkiye'ye başlar Süreya...
1952-1953 döneminde "Mülkiye" dergisinde ilk şiiri yayımlanır.
"ŞARKISI-BEYAZ" Annesi Gülbeyaz- BEYAZ...
Şiirin ilk ve son bölümünü sunuyorum size...
ŞARKISI-BEYAZ
Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti
Şehirler taş yürekliydi Şarkısı-beyaz
İnsanların büyük rüyaları vardı
İnsanlar bir ölümle öldüler ki
Sevgiler arasında şaşırıp
Bir unuttular ki deme gitsin
Ayıcılar geçti, mağlup insanlar geçti
Rüyalar darmadağındı Şarkısı-beyaz
Sonra dalgalar geldi dile
Sonra bir mavilik aldı her yerimizi;
Nasıl hatırlıyorsan dünya
öylesine …" -CEMAL SÜREYA

SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
"Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum."
                                      CEMAL SÜREYA
Mülkiye'yi bitirmeden evlenmek ister Süreya, babası karşı çıkınca bu şiiri yazar kırgınlıkla...
"Kalp bir kez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu, ama huzurun başlangıcıdır bu..." demiş Dostoyevski...

İlk evliliği Seniha Hanım'la yapmıştır ve Ayçe adında kızı olur; ancak mutluluğu bulamamıştır bu evlilikte Süreya...
Sonra yaşamına Üvercinka girer; hani onunla girdiği bahis sonucunda adındaki "Y" harfinden birini atıp, kendi seçtiği Süreyya adını Süreya'ya çevirdiği Üvercinka...
ELMA şiirinde de "Adımın bir harfini atıyorum." dediği Üvercinka"...
İlk şiirleri Cemal Süreyya Seber diye çıkmıştır.

Sonra yaşamına Tomris Uyar girer, ama evlenmezler.
İkinci evliliğini Zuhal Tekkanat'la yapar. Oğlu Memo Emrah doğar 1969'da. Zuhal Tekkanat'la da yürümez evlilikleri...
Sonra, son birlikteliği olmasını istediği için "Bayan Nihayet" dediği Güngör Demiray'la görüşmeye başlar, evlenirler. 1975 yılında ayrılırlar.
"Bayan En Nihayet" dediği Birsen Sağnak'la evlenir Süreya...
Zuhal Tekkanat'la  bir dargın bir barışık uzun yıllar kopmazlar, Memo vardır birleştiren onları...
Zuhal Hanım ameliyat olduğunda, on üç gün yatar hastanede ve yattığı sürece her gün mektup yazar Süreya...
Mektuptan bir örnek sunuyorum:
"Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi."

Ölümünden bir yıl kadar önce, Ankara'da, Mülkiyeliler Birliği'inde bürokrasi üzerinde söyleşisi vardır. Bir dinleyici, Süreya'ya kaç kez evlendiğini sorar.
Kesin sayısını çıkaramadığını eklemekle birlikte, "Dokuz kez evlendim denebilir" der.
"Cemal, ev ve evlilik düzenini sürdürmenin ayrılmaktan daha zor olduğu kanısına varmış olmalı, ama bunu, her ayrılıktan kısa bir süre sonra unutmak gibi güzel bir huyu da vardı." diyor M. İlhan Erdost.

Arkadaşı Turgut Uyar gibi demez o,
               "İnsan bir kere sever severse,
                İster yedisinde, ister yetmişinde olsun"

"Yazmam Daha Aşk Şiiri" der, ama yine yazar.
AŞK şiirinden:
"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun, git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı" der...

Bir bakarsınız "aşk nedir bilmedim" deyiverir...
DALGA
İki gemiciynen Van Gogh'dan aşırılmış
Bir kadının yüzü kaçıyordu yetişemedim
Ben ömrümde aşk nedir bilmedim
Süheyla'yı saymazsak ha ha ha."

Bir bakarsınız, "SANA GİDEN YOLLAR KAPALI" der.   
"Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi;
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli"

Bu şiirin öyküsünü Zuhal Tekkanat şöyle anlatır:
“Bayan Nihayet! Yani, bu artık son; bundan sonraki yaşamımda Birsen’den başkası olmayacak, anlamındaydı; ama Cemal, benim için de Güngör Hanım için de ‘nihayet’ demişti. bu hatırlatıldığında, bu kez kararlı olduğunu belirtmek üzere, Birsen Hanım'a ‘Bayan En Nihayet’ diyordu.”

Bakın ÜLKÜ TAMER ne demiş; "CEMAL SÜREYA" şiirinde:
"Tanrı
binbirinci gece şairi yarattı,
bin ikinci gece Cemal'i

bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı
başa döndü yeniden
kadını yeniden yarattı.

Cemal:
Atlas Okyanusu'nda Fırat'ın Salı
Zap Suyu'nda açan Alp Çiçeği"

Cemal Süreya, yalnızca şiirleriyle değil;  denemeleri, eleştirileri ve dergici oluşuyla da, edebiyatımıza yapıtlar kazandıran, yön veren bir usta olarak geçmiştir edebiyat tarihimize...
Yakın arkadaşı Ülkü Tamer'le birlikte çıkardıkları PAPİRÜS dergisi çağdaş edebiyatımıza çok şey katmıştır.
Cemal Sü­re­ya hem batı şi­iri­ni hem de Türk şi­iri­ni de­rin­li­ği­ne özüm­semiştir.
Dünya şi­iri­nden ­ya­rar­la­nır­ ama, özünü hep önde tut­muş­tur.
Onun için “Atlas Ok­ya­nu­su’nda Fırat’ın Salı, Zap Suyu’nda açan Alp Çi­çe­ği” dir.
"O, yöreselden evrensele açılmış bir saldır."
"İnsanlık okyanusunda bir saldır."
Türkçe onun ana dili olmuştur; o da Türkçeyle nice güzel şeyler yaratmıştır.
Onun için de o;
YUNUS Kİ SÜTDİŞLERİYLE TÜRKÇENİN şiirinden:
"Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin
Ne güzel biçmişti gök ekinini,
Düşman müşman girmeden araya
Dolanıp bütün yukarı illeri
Toz duman içinde yollar boyunca
Canından sızdırmıştı şiiri." demiştir.

CEMAL SÜREYA 32 yıldır yok...
"Ölüm geliyor aklıma ölüm
Bir ağacın gölgesine sarılıyorum" dizelerini anımsıyorum.
"Ölüyorum Tanrım
Bu da oldu" dizelerini de...

Bu arada "KARS" şiirini de...
"Öyle güzel ki ölürüm artık
Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars’ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerimin arası.
Sen küçüğüm sımsıcak
Ne derler ona bu kızakta
Boyuna türküler yakıyorsun ya
Sanki her türküden sonra
Hohlasan gök buğulanacak."

Bir de, HAYDAR ERGÜLEN'in şu dizelerini...
"Senden sonra diyorum Cemal abi
Kars'a şiir gitmiyor
Kars kısa, rakı tatsız
Senden sonra şiirde
her şey dibe çöküyor
anla öyle yalnızız."

Ruhun şad olsun "Yalnızız Cemal Süreya"
Edip CANSEVER, Turgut UYAR, Can YÜCEL, Ece AYHAN, Tomris UYAR ve sen CEMAL SÜREYA gittiniz...
"Şairin ve şiirinin jestleri varsa, hayatının da şiire dahil olacağını hepimize, hayatınla, şairliğinle ve şiirinle göstermiş oldun." diyor Haydar Ergülen, Cemal Süreya'ya...
JESTLERİN ÖLÜMÜ şiirinden:
"Gülleri de eskittik.
Zaten artık almıyoruz. Gül zamanları
geçti. Rüzgâr esti. Jestler bitti.
Kendimizi kaybettik.
Gül verecek kimse de kalmadı" - SEYHAN ERÖZÇELİK
     HOŞÇA KALIN.

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22