Mehmet Doğan Karakuş - Muhabbet Yelleri


UNUTTUM;

Kadınlar.


Bizim kadınlarımız.

Anamız, bacımız, yârimiz, uğruna ölümlere gidip gidip geldiklerimiz, kağnılara, sabanlara kendini koşan kadınlarımız. Sizlere ne desek, ne söylesek azdır. Beşikteki bebe, dışardaki iş, evdeki aş, sokaktaki dalaş sizi bekler, sizi bulur, sizi görür. Dilleriniz söylemese bile gözleriniz söyler. Hep söyledi de duyan kim, gören kim, anlayan kim?

Onlarca yıl öncesi.

Onlarca yıl evine, kendine hapsedilmiş iki kadın.

İki kadın ki dünya güzeli, gönül insanı, mahalledeki bütün çocukların teyzesi, aç görünce doyuran, sökük görünce elinde iğne ve ipliğiyle dikmeye, yama yapmaya koşan kadınlarımız. Hep var idi, evlerimizin avlulu, ağaçlı, iki göz bir aralık denilen zamanlarında. Sokağı pis görünmesin diye, cilbirti çalısından süpürgeleriyle bahçelerinin çitinden dışarısını süpürüp ter temiz yapan bizim kadınlarımızdır. Anamız, bacımız, uğruna ölümlere gidip geldiğimiz kadınlardır.

Bir sabah evindeki kocasını işe, çocuklarını okula, gönderen Elif, Hürü adında iki kadın olağan temizliklerini yaparken istemedikleri bir cangamaya tanık olurlar. Konu karakola dek gider. Cangama tarafları, ikisinin kendilerini gördüğünü, sözlü sataşmanın, süpürge sopasını kimin önce vurduğunu isim vererek belirtirler.

Polis, kayıt altına alır.

Elif, Hürü evlerinden alınıp getirileceklerdir.

Polis aracı bahçe çitinin yanında durur.

Mahalleli birikir.

Herkesin kafasında bir soru;

“Ne'dikler ki kele bacım?”

Herkes, iki komşu arasındaki cangamayı bilse de Hürü'nün, Elif'in polislerce arabaya konulup götürülmesine anlam veremez. İkisinin de kavgayla uzak yakın ilişkisinin olmadığı bilinir. Bilinir ama, polis, Ne Hürü'ye, ne Elif'e neden götürüldüğünü söylemez. Komşular arasında fısıltı başlar. Herkes sormaktadır da, karşılık yok!

Karakol hükümet binasının yanındadır.

Hükümet binasına kasabadan, köyden gelenin haddi hesabı yoktur.

Çaresizce içeri alınırlar.

“Bu ikisi sizi tanık yazdırmış!”

Hürü ve Elif'te çıt yok.

İkisinin de içinde;

“Ya kocalarımızın kulağına giderse!” korkusu.

Öyle bir zaman ki, erkek bile karakola düşse kasaba halkının iyi gözle, iyi sözle anmak bir yana; hemen damganın yapıştırıldığı yıllardır o yıllar. Küçücük bir kasaba. İki kadın, komşularının kavgasını gördükleri için karakolda tanıklık yapacaklar yapmasına da, ya kocaları duyarsa...

Polis, önce Elif'in ifadesini alır.

Elif ne söylemiştir, bilmez. Sormuş polis, söylemiş Elif;

“Ayşe'nin kafasına süpürgeyi Fatma mı önce vurdu?”

“He!” demiştir Elif. Kafası kocasında...

Yüreği düşer Elif'in;

“Ya kocam duyarsa!”

“Adın soy adın?!” deyince polis memuru, ifade tutanağının altına yazıp, istampa mürekkebi boyalı parmağını bastırmak için bir daha sorar;

Adın soy adın ne?!”

Elif, oturduğu sandalyeden ardına yarım bir dönüşle;

“Kız Hürü, benim adım neyidi?” diye sorar.

“Kız Elif, adın neyidi unuttum!” der Hürü. Safça. Korkunun sarıya sarıya döndürdüğü bir  söyleyişle;

“Kız Elif! Adın neyidi unuttum!” der. 

Polis bakar.

Elif Hürü'ye, Hürü Elif'e bakar. 

Onlarca yıl öncesinden... Tatlı anıları beynimize nakışlanmış o analarımıza, oğulları gurbetteyken ölürken üstüne giyitleri atılıp da;

“Köyneğini koklasın da bari kokusuna hasret gitmesin!” denilen kadınlarımız.

Bizim kadınlarımızdır.

Elleri öpülesi kadınlarımız.

Emeğin, hasretin, sevginin, kartal kanatlı korumanın sahibi kadınlarımız...

Gününüz kutlu olsun.

 

 

Barış Erdoğan
8.03.2021 13:56:26
Mehmet Doğan Karakuş bir Çukurova destancısıdır. Akarsuyu gözünden içip gitmeseydi dilini, kültürünü unuturdu. Keyifle okuyacağım bu köşeyi. Teşekkürler.

MEHMET ZEKİ ALTIGÜL
8.03.2021 16:00:03
Bizimdir onlar. Anamız, bacımız, karımız, kızımız... Kızdığımız ama kızamadığımız.

YAZARLAR

  • Salı 29.2 ° / 15.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 30.5 ° / 16.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    9679,80%-1,37
  • DOLAR

    32,40% 0,03
  • EURO

    34,46% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2487,23% 0,18
  • Ç. ALTIN

    4085,85% 0,00