Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


ANTİK YUNAN DÖNEMİNİN BİLİMİN DOĞUŞUNDAKİ ÖNEMİ (9)

Antik Yunan Bilimi, bilimin başlangıcını temsil ettiği için doğal olarak günümüzdeki bilimsel düzeyle kıyaslandığında çok büyük eksiklerinin olduğunu görüyoruz. Ana hatlarıyla belirtmek gerekirse, Yunan bilimi entelektüel ve teorik bakımdan güçlüyken, eksiklikleri ise, daha çok pratik alandan kaynaklanmaktaydı.


Antik Yunan Bilimi, bilimin başlangıcını temsil ettiği için doğal olarak günümüzdeki bilimsel düzeyle kıyaslandığında çok büyük eksiklerinin olduğunu görüyoruz. Ana hatlarıyla belirtmek gerekirse, Yunan bilimi entelektüel ve teorik bakımdan güçlüyken, eksiklikleri ise, daha çok pratik alandan kaynaklanmaktaydı. Felsefe ve bilim iç içe geçmişti. Bilimcilerden ve filozoflardan bazıları bilimin yalnızca teorik ve felsefi özelliklerine ilgi duyarken, pratik özellerini ihmal ediyorlardı. Bu yüzden Yunan biliminin en güçlü olduğu alanlar matematik ve geometridir. Yunanlılar bu iki alandaki teorik çalışmalarını, Babilliler ve Mısırlılardan miras kalan uygulamalı matematik ve geometri kaynaklarına dayandırmışlardı. Yunan astronomisi, kozmolojisi,  kozmogonisi ve tıbbı da tamamen Babilliler ve Mısırlılardan miras kalan deneysel bilgi birikimine bağlı olarak geliştirilmiştir. Antik Yunan biliminin en büyük eksikliği deney, gözlem ve teknolojiye gerekli önemin verilmeyişidir. Deney, bir ölçüde, el işi olarak görülüyor ve ‘ soylu’ filozofun saygınlığına yakıştırılmıyordu. Yunanlılar, tam da bu yaklaşımlarından dolayı, teknolojide gerekli ilerlemeyi sağlayamadılar. Bilimle teknoloji arasındaki ilişkinin, doğru kurulduğu takdirde, toplumu daha ileriye taşıyacak ve bilimin daha da ilerlemesini sağlayacak buluşların yolunu açacağının farkına varamamışlardı. Yunan biliminin diğer bir önemli eksikliği de “yer çekimi” fikrine sahip olmamalarıydı. Bu da onları, yerçekiminin tüm etkilerini başka teorilerle açıklamaya itti. ‘Benzer benzerini çeker’ ilkesinden, ‘merkez olasılık’ fikrine, kadar tüm görüşler, Yunan kozmolojisinde yer çekimi olgusunu açıklamak içindir. Yunanlılar bizim anladığımız anlamda kuvvet ve enerji fikirlerine de sahip değillerdi. Göreceli hareket düşüncesini de geliştirememişlerdi. İşte bütün bu unsurlar Yunanlıları, Dünyanın devinimsiz olduğu fikrine itmişti. Yer merkezli anlayış da Yunan bilimi için çok olumsuz olmuştur.

Bazı antik Yunan filozofları matematiğin evreni anlamaktaki önemine işaret etmişlerdi. Ne var ki, matematiğin doğal dünya ile ne gibi bir ilişkisi olduğu fikri hiçbir şekilde açıklanmamıştı. Yunanlılar, birkaç ayrıksı örnek dışında, doğa yasalarının matematiksel olarak ifade edilmesi anlayışını hiçbir zaman tam olarak benimsememişti. Yine de, bütün bu eksiklikler Yunanlıların bilimin öncüleri olduğu gerçeğini değiştirmez ve ne de olsa, bilim kolay bir uğraşı sayılmaz. Evrensel kütle çekimi, kuvvet ve enerji gibi fikirler kolayca elde edilen fikirler değildir. Nitekim evrensel kütle çekiminin bulunması, kuvvet ve enerji kavramlarının tanımlanması, Yunan biliminin çöküşünden yaklaşık bin yıl sonra gerçekleşmiştir. Evrenin ve yaşamın kökenlerine ilişkin teolojik olmayan bilimsel açıklamalar ve tartışmalar, günümüzde de sürdürülmektedir.

Yunan bilimi, M.Ö 600 yılından M.S 200-300 yıllarına kadar, neredeyse bin yıla damgasını vurmuştur. Sonunda antik yunan bilimi de Batı Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerine doğru çöküşe geçmiştir. Roma Bilimi, sağlamlaştırılmış ve doğrulanmış Yunan bilimiydi, fakat içinde Romalıların orijinal katkıları pek yoktu. Bilim, Batlamyus’un ve Galen’in çalışmalarıyla milattan sonra birinci ve ikinci yüzyıllarda  biraz gelişmiştir. Daha sonraki dönemlerde de Aristo’nun eleştirisini yapan Philoponos, Aristo’nun bilimsel çalışmalarını yorumlayan Simplicios, matematiğin bilimdeki önemini vurgulayan bir Platon takipçisi olan Iamblichus gibi düşünürler çıkmıştı, ama artık bilimde yaratıcı çalışmalar yapılamaz, yeni fikirler üretilemez duruma gelinmişti. Roma İmparatorluğunun bölünmesi ve bu yüzden de felsefeye ayrılan zaman ve kaynağın azalması bunun nedenlerinden biri olarak gösterilir (Yıldırım, 1994; Tekeli,2001). Diğer bir nedenin, Hristiyanlığın yükselişi olduğu söylenebilir. Hristiyanlık başlarda, bilime karşı düşmanca bir tavır takınmasa da, fizikselden ruhani konulara geçiş ve putperestliğin-özellikle de Yunan putperestliğinin etkisini yitirmesi reddedilmez gelişmelerdir. Bir süre sonra,  Jaint AUGUSTER ile başlayan bilime karşı tavır koymalar artmaya başladı. Aquinaslı Saint Thomas’ın Hristiyanlık düşüncesini Sokrat, Platon ve Aristotelesçi bilim ve felsefesiyle birleştirmesi sonucunda, antik Yunan biliminin bir dogma haline geldiğini,  M.S.( 407-529 ) yılları arasında da Hristiyanların bilimi yasakladıklarını görüyoruz. Böylece 1000 yıla yakın bir dönemde ( M.S.  dördüncü ve  on üçüncü yüzyıllar arası ),Avrupalılar bilimden habersiz yaşamışlardır. Bu dönem Avrupa için “bilimin karanlık çağı “ olarak adlandırılıyor ( Yıldırım,1994).

Bu dönemde, özellikle M.S. 800-1100 arasında bilim ve felsefede öncülük Müslümanların eline geçmiş olduğunu görüyoruz. Başlangıçta Yunan kaynaklarından yapılan çevrilerle işe koyulan Müslümanların, çok geçmeden, önemli bazı katkılarda bulundukları görülür. Müslümanlar yalnız bilimsel düşünme geleneğini sürdürmekle kalmadılar, bu düşüncenin Avrupa’da yeniden canlanmasında başlıca etken oldular (Özakıncı, 2000).

Her şeye rağmen, antik Yunan bilimi, antik dünyanın ve hatta insanlığın en büyük başarılarından biridir. Antik dünyada bilimin temellerini atmak bile muhteşem bir başarıdır. Antik Yunanlıların bakış ve amaçlarındaki netlik gibi, dünyanın anlaşılabilir olduğu ve akla dayanan yollarla açıklanabileceği konusundaki azmi de nadir bulunur türdendir. Bilimin unsurlarını yakalamalarından itibaren teorilerinin karmaşıklık düzeylerinin hızlı artışı hayret vericidir. İnsanoğlunun zihinsel gayretiyle ortaya çıkan, bilimsel devrim, Rönesans ve Aydınlanma gibi, büyük dönemlerle kıyaslanabilecek düzeydedir. Antik Yunanlılar fiziksel dünyanın yapısı hakkında, çoğu bilimin gelişmesinde önemli rol oynayan ve bazıları günümüzde de yer bulan etkileyici fikir ve tezler bırakmışlardır. Her şeyden öte, bize bilimin temel yapılarını ve yaklaşımlarını kazandıran onlardır. Bu kalıt, yaşadığımız evren hakkında giderek daha çok bilgi edindikçe bizimle yaşamaya devam edecektir. Bu gün geriye baktığımızda, bu bilimde “bilimin ideali”nin  -siyasi veya dini sınırlamalarla engellenmeyen bilim arayışının- bugünkü bilim kültürümüzün temellerini görmekteyiz.

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22