Eğriliğin adı, DOĞRU YOL,
Fasa fisonun adı FAZİLET,
Haksızlığın ve hukuksuzluğun adı ADALET’tir bizde.
Nihayet seksin de adı “aşk” oldu.
Ve böylece, aşkın içi
banka hortumlar gibi boşaltıldı,
boşaltılmadı, oyuldu.
Magazin basını özellikle
Karşılıksız sevgiyi,
Yani
Kendi kendine gelinliği güveyiliği
Ya da birkaç günlük birlikteliği;
Kaşla göz arasında
Dil birliği yapmışçasına
El birliğiyle
El çabukluğuyla
Okus pokusla
Aşk diye sürdü piyasaya.
Başardılar da.
Aşk olsun vallahi!
Bilmem hangi artist,
Bilmem hangi futbol magandasıyla
Yaşadığı iki aylık aşkı dün bitirmiş.
Böyle yazıyor muhabircik.
Sürede yanılmayasın.
Kadın “hayır, iki ay değil elli gün oldu” deyip
Mahkemeye verse seni,
Nasıl savunacaksın kendini be adam?
Sabah akşam kirli ağızlarda
Bayat bir sakız gibi çiğnenip
Pis kalemlerin uçlarından
Beş on binlik traj için
Dökülüverdi harf harf
Çıplak manken bacaklarının
resim altı yazılarına aşk.
Kendini ve haddini bilmez beyazcam hokkabazları
Ve yeniyetme boyalı basın madrabazları
Dejenere ettikleri gibi bazı değerleri
İşte bunu da ettiler adi çıkarlarının uğruna.
Ama,
İnci gibi sıralı dişlerini aşkın
Ellerindeki paslı berber kerpeteniyle
İstedikleri kadar çekmeye çalışsınlar,
Zahmetleri boşuna.
Ne yaparlarsa yapsınlar
Zarf ve mazruf olduğu gibi kalacak
Ve hiçbir zaman halel gelmeyecektir
helal süt emmiş olan aşkın iffetine,
zarafetine.
Hiçbir şey
aşk kadar hızlı ve hızla tüketilmedi ülkemizde.
Ama şu da bir gerçek ki
Çoğunluk,
Bu yüce duygunun
Her zaman tazimle önünde eğilmeye;
Adını nerede duyarsa orada
Ceketini iliklemeye devam etti,
devam edecektir.
Çünkü aşk,
Tüm bencilliklerden soyunma,
Tüm sencillikleri giyinmedir.
Sevinçte ve kederde ortaklık,
bağlılık,
anlayış;
Sevgiyi ve saygıyı hücre hücre kavrayış demektir aşk
tam tamına.
Aşk,
Feragat ve fedakarlığın yürekteki kan dolaşımı,
Bütün güzelliklerin imbiği,
Heyecanın tenceredeki süt taşımı,
Bir gönül ve dil,
Ten ve beden birliğidir.
Duyguların kanat çırpmasıdır maviliklerde.
Ve tempo tutmasıdır,
kendinden geçmiş kızıl derili
bir kalabalığın tamtamına.
Aşk,
Bir düşünce kumaşını aynı makasla biçmek,
Aynı zeka ve espri mekiğiyle dokumak,
Aynı duygu cibinliği altında
Koyun koyuna uyumak ulviliğidir.
Aynı bardaktan içme serinliği
Ve aç kurtlar gibi iştahla yeme dirliğidir aynı yemeği;
Başbaşa bir sofrada
Yürekten kopan kahkahalarla
Gözlerle konuştuğunu onaylatarak dudaklara
ve kadehlere.
Gönül bir kuş, kalp de ökse.
Aşkın adı geçmez bunlardan biri eksikse.
Aşk,
Samanyolunda bir göl,
Ferhat’ın deldiği dağ,
Mecnun’un öldüğü çöldür.
Zühre’nin adı ya da
Tahir’in dudağındaki dildir.
Mutluluğun soyadıdır da diyebilirsin…