Ahmet ERDOĞDU


SARIKAMIŞ - KAFKAS CEPHESİ


Değerli okurlar,

Bu hafta sizlere, Türkiye’de Sarıkamış konusundaki tarihi bilinçlenmeye büyük katkı sağlayan, Sarıkamış Dayanışma Grubu Kurucu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez tarafından en az 20 yıllık bir bilgi birikimi ve 5 yıllık bir çalışma ile yazılan. “Sarıkamış-Kafkas Cephesi” adlı kitabı tanıtacağız.

Sayın Sönmez’in kitabının Önsöz’ünde de belirttiği gibi “Rus, Alman, İngiliz, Amerikan, Fransız Genel Kurmay arşivleri, daha önce yayınlanmış eserler, makaleler, tez çalışmaları ve anılardan yararlanılarak hazırlanan bu eser, umarım “Sarıkamış- Kafkas Cephesi” konusunda yapılacak çalışmalara kapsamlı bir kaynakça olur” demektedir.

880 sayfalık hacmi ile adeta bir ansiklopedi gibi olan eser, sadece 22 Aralık 1914 ile 15 Ocak 1915 arasını değil, 4 yıllık dönemi anlatan bir belgeseldir.

Geçmiş yazılarımızda da anlattığımız üzere Sarıkamış Savaşı, Osmanlı Donanması’nın Sivastopol baskınından sonra Rusların sınırı aşarak Osmanlı topraklarına girip, 1 Kasım 1914’te Sarıkamış üzerinden saldırılarıyla başlar. Köprüköy ile Azap Savaşları ile devam edip, Enver Paşa komutasında Sarıkamış Harekâtı başlamıştır. 22 Aralık 1914 ile 15 Ocak 1915 tarihleri arasında yapılan savaştan sonra bir duraklama dönemine girer.

3. Ordu’nun 9, 10 ve 11. Kolordularının kullanıldığı savaş sonunda Sarıkamış’a girilmesine rağmen, Sarıkamış alınamaz ve 3. Ordu perişan bir halde savaş öncesi sınırlarına çekilir. Savaş bundan sonra da devam edecektir.

Bu savaşla ilgili olarak o kadar çok söylenecek söz vardır ki o da bir gazete yazısının sınırlarını aşmaktadır.

Biz yine kitaba dönecek olursak; Sarıkamış taarruzu öncesinde kış şartlarında ordunun ihtiyaçlarının karşılanması için İstanbul’dan gönderilen korumasız üç gemi, 7 Kasım 1914’te Ruslar tarafından batırıldı. Bu gemilerde bulunan en az 100 bin askeri giydirecek kışlık donanım, cephane, haritalar, iki keşif uçağı, askerler ve Teşkilatı Mahsusa tarafından cephe arkasında isyan çıkartmak için özel yetiştirilmiş Çerkes liderler de Karadeniz açıklarında yok edildi.

Sayın Sönmez bu durumu, “Sarıkamış Savaşı gemilerin batırılmasıyla Karadeniz’de kaybedildi” diye açıklıyor.

Daha önceki yazılarımızda anlattığımız gibi Osmanlı 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, Sarıkamış Harekâtını yönetmek istememesi üzerine, Enver Paşa mecburen 3. Ordu Komutanlığını üstlenmek zorunda kalmıştır.

Biraz da 3. Ordu hakkında bilgi verelim:

9. Kolordu (İhsan Paşa komutasında 17., 28., 29. Piyade Tümenleri):  36.784

10. Kolordu (Hafız Hakkı Albay komutasında 30., 31., 32., Piyade Tümenleri): 48.943

11. Kolordu (Galip (Pasiner) Paşa 18., 33., 34., Piyade Tümenleri):  27.019

2. Süvari Birliği- İh. Süvari Kolordusu (Mehmet Fazıl Paşa): 5428

                                                                           TOPLAM: 118.174

Sarıkamış Harekâtı, 22 Aralıkta dehşetli bir tipi ve kar fırtınası ile başladı. Fevzi Çakmak Paşa’ya göre “…22 Aralı 1914 günü 3. Ordunun 75 bini muharip olmak üzere genel insan mevcudu, 112 bini buluyordu. Sonradan Erzurum’dan alınan 6 bin er ile ordunun insan sayısı 118 bine ulaşmıştır. Takviye birlikleriyle bu sayı 120 bini buluyordu.”

Yapılan plan gereği Hafız Hakkı Bey komutasındaki 10. Kolordu, 23 Aralıkta Oltu’yu aldıktan sonra Bardız’a (şimdiki adı Gaziler) gitmesi gerekirken 30 ve 31. Tümenleri ile Kosor Boğazı’nda Rus artçıları takip ederek Allahuekber Dağı eteğine 25 Aralıkta ulaşır. Bu hata 10. Kolordunun planının kırılma noktasını oluşturdu. Ayrıca 23 Aralıkta 31. Ve 32. Tümenlerin Oltu Boğazı’nda olumsuz hava şartları ve iletişimsizlik nedeniyle birbirine ateş açması sonucu 2000 şehit ve yaralı verilmişti. Oltu’dan sonra 32. Tümen ise Bardız’a 26 Aralıkta gelmesine rağmen hiçbir zaman Sarıkamış’a ulaşamadı. 

SİR ALINAN ALBAY KUTALEDZE VE HAMAS’LI HAFIZ’IN  YAPTIKLARI UYARI DİKKATE ALINMADI!

31. Tümen Komutanı Albay Vasfi Bey, Narman yakınlarında 1150 Rus askeri ve Albay Kutaledze’yi esir alır. Esir Albay, “Bu çarıklarla, giysilerle nereye gidiyorsunuz? İleride müthiş bir kış ve kar var” diye uyarmasına rağmen, Hafız Hakkı Bey bu sözleri dinlemez.

 

9. Kolordu ile hareket eden Enver Paşa, Bardız’da evine misafir olduğu Hamaslı Hafız tarafından uyarılır: “Paşam bu mevsimde dağlar geçilmez. Şubat bitene kadar evimizde misafir olun” diye söyler. Enver Paşa’nın cevabı çok serttir: “Hafız, Hafız dua et ki evinde misafirim, yarın sabah kahvemi Sarıkamış’ta içeceğim” diyerek kaldığı evi terk eder. Sonunda Enver Paşa, 9. Kolordu ile Sarıkamış önüne geldiğinde 36 bin askerden 300 asker kalmıştır.

       KÖPRÜKÖY- OLTU- BARDIZ DEPOLARINDA ELE GEÇEN YİYECEK VE HAYVANLAR

KÖPRÜKÖY: Sarıkamış Savaş’ı başlamadan önce 11 Kasım 1914 günü, Köprüköy mevzilerinin tümü ele geçirilir. Burada ele geçirilen yiyeceklerle ilgili Tuğgeneral Ziya Yergök anılarında “öküz, inek, manda ve koyu gibi hayvanlar ahırlarda olduğu gibi duruyordu.  Kilerlerde de hububat dışındaki yağ, peynir, kavurma ve turşuları ile kış sebzeleri bol miktarda vardı. Eğer Köprüköy ambar ve kilerlerindeki gıda ve hububat israf edilmemiş olsaydı, orduya haftalarca yeterdi.”

OLTU: 23 Aralıkta ilk olarak 30. Tümen Oltu’ya girer, mevcut ambarlara el konur ve Oltu deposunda Ruslardan kalan ne varsa talan edilir.

BARDIZ: 24 Aralıkta 9. Kolordunun öncüsü 29. Tümen Bardız’a girer. Çok büyük bir köy olan Bardız’da bulunan ambarlar, bir kolorduyu günlerce idare edecek giyecek ve yiyecek doluydu. Oltu’daki durumun aksine, ambarların kontrolü sağlanmış ve geriden gelen birliklerin yararlanması için önlemler alınmıştır.

 HAFIZ HAKKI BEY’İN YANLIŞLARI

Sarıkamış Harekâtı ile ilgili olarak İstanbul’dan bölgeye gönderilen Hafız Hakkı Bey’in verdiği olumlu raporlar üzerine Enver Paşa, bu harekâtın yapılabileceğine kanaat getirmiştir. Kendisine teslim edilen kolordunun iki tümenini Allahuekber Dağları’na sürmesi, Sarıkamış Harekâtı’nın  kaderini etkileyen en önemli faktör olmuştur. 30 ve 31. Tümenin 26 bin askerinden Allahuekber Dağı’nı aşabilen 3200’nün yüzde 20’sinin de ayaklarındaki donuklar nedeniyle yaralı ve subaylarını kaybetmişlerdir.

Hafız Hakkı Paşa’nın bir başka yanlışı da 23 Aralıkta 30. Tümen ile birlikte yürüyüş kolu yavaş gidiyor diye, Fethi Bey müfrezesinin de sırt çantalarını ve kaputlarını Kaleboğazı kuzey sırtlarında bıraktırmış olmasıdır. Bir başka olay da 30. Tümen Kurmay Başkanı Nasuhi Bey’in üzerinde bulunan tüm kuşatma planlarıyla Ruslara esir düşmesidir.

Hafız Hakkı Paşa bu harekât sırasında, Enver Paşa’ya gönderdiği raporlarda devamlı surette olumlu görüşler bildirerek, onun da yanılmasına neden olmuştur.

               90 BİN ASKER BİR GECEDE TEK KURŞUN ATMADAN DONDU EFSANESİ!

Değerli okurlar, Sarıkamış gündeme geldiğinde, 90 bin askerin bir gecede tek kurşun atmadan donduğu birçok kaynakta belirtilmektedir. Bunun yanlışlığını ifade eden Sayın Sönmez, 90 bin askerin kurşun ata ata, süngü süngüye savaşarak şehit düştüğünü anlatır.

Bu savaş 15 gün, 15 gece süren bir savaştır. 18 Aralık 1914 tarihi itibari ile 3. Ordu birliklerinin subaylarından 73 şehit, 137 yaralı, 1 esir ve 4 firar olmak üzere 218 kayıp vermişti. Askerden ise 1830 şehit, 6039 yaralı, 10 tutuklu, 2 esir, 6704 kayıp, 3 idam ve 2254 firar olmak üzere toplam 13.842 kayıp er rapor edilmiştir. Görüldüğü gibi daha Sarıkamış Savaşı başlamadan Köprüköy ve Azap Muharebeleri sonunda 14-15 bin civarında kayıp bulunmaktadır. (Buraya kısa bir notta biz düşelim: Anlatılanlar ışığında 3. Kolordu Komutanı Hasan İzzet Paşa orduyu geri çekmeyip ilerlemeye devam etseydi Sarıkamış alınış olacak, Aralık sonunda başlayacak Sarıkamış taarruzuna gerek kalmayacağı gibi, bu nedenle sivil halktan ölenler de korunmuş olacaktı.)

Bu arada şunu da ifade etmek gerekir ki; Allahuekber Dağları’na giren 10. Kolordunun30. ve 31. Tümenleri buraya kadar savaşa savaşa gelmişler, soğuk ve tipinin yol açtığı hava şartları dolayısıyla donarak şehit olmuşlardır. Bunların da sayısı 10 bin civarındadır. Bu nedenle bir gecede 90 bin askerin şehit olması mümkün değildir.      11. KOLORDU KOMUTANI GALİP PAŞA

Prof. Dr. Bingür Sönmez, Galip Paşa’nın Sarıkamış’taki ölüm kalım mücadelesine inançlı olarak destek verecek şekilde hareket etmediğini, geri çekilen düşmanı yakından takip etmesi durumunda şiddetli kışın bütün dezavantajlarına rağmen Sarıkamış önünde 9. ve 10. Kolorduların üzerindeki baskıyı azaltacağını, dolayısıyla zayiat miktarının çok daha az olabileceğini ifade etmektedir.

Değerli okurlar, burada gerek yazarın gerekse bizim Enver Paşa’yı temize çıkartmak gibi bir düşüncemiz yoktur. Enver Paşa’nın yanlışlarını bugüne kadar okuduk. Konu ile ilgili olarak kendisi de esir düşen Köprülülü Şerif İlden Bey, Enver Paşa için şunları söylemektedir: “Gelecek kuşaklara ibret olsun ki biz tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.”

                          SARIKAMIŞ FELAKETİNDEN SONRA SİVİL HALKIN DURUMU           

Erzurum Sıhhiye Müdürü Doktor Şerif (Soylu) anılarında şöyle yazmış: “I. Dünya Savaşı Erzurum’un üzerinden bir kâbus ve fırtına gibi geçti. Gençler sınır bölgelerine savaşmaya giderken, ihtiyarlar yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldı. Şehirde kalanlar ise Ermeni satırından geçtiler. 1 Şubat 1919’da bölgede yapılan bir incelemede sadece Erzurum’dan göç edenlerin 448.607 kişi olduğu, bunlardan 207.105’i yollarda hayatını kaybetmiştir.”

Trabzon’dan da 354.142’si memleketini terk etmek zorunda kalmıştı. Gazetelere yansıyan bir başka haberde ise, Rus istilasına uğrayan vilayetlerden göç eden muhacir sayısı 1. 604.031 kişi olup bunların 701.166’sının çeşitli sebeplerden dolayı göç esnasında veya sonrasında hayatını kaybettiğidir. Memleketini terk etmek zorunda kalan muhacirlerin yüzde 43,7 si yollarda hayatını kaybetmiştir.

Cemil Kutlu’nun araştırmalarına göre, göç etmeyip kalan siviller için bekleyen acımasız sürgündü.  3 yaşındaki çocuk ve 80 yaşındaki ihtiyarlar dahil kadın, erkek Türkler tutuklanarak Sibirya’ya sürgüne gönderilmişlerdir.

                                    SARIKAMIŞ SAVAŞI’NIN NE FAYDASI OLMUŞTUR?

Bu sorunun cevabını veren Sönmez, “Tek teselli Çanakkale Savaşı’nda Rusların İstanbul’a saldırmaları, 2100-2200 metre yükseklikte Soğanlı Dağları ve 3150 metre yükseklikteki Allahuekber Dağları’nda savaşan kahramanlar sayesinde önlenmiştir” demektedir.

Değerli okurlar, Sarıkamış’tan 1 yıl kadar sonra Ruslar 16 Şubat 1916’da Erzurum’a girmişlerdir. 17 Şubat 1916’da Muş, 2 Martta Bitlis işgal edilmiş, 12 Nisan tarihinde de Trabzon, Rusların işgaline uğramıştır. Ruslar daha sonra Erzincan’ı da alarak Tirebolu-Kemah-Kiğı-Muş-Bitlis hattına ilerleyerek Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını işgal etmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa’nın 2. Ordu 16. Kolordu Komutanlığına atanması ve Diyarbakır’da 27 Mart 1916’da göreve başlaması sonucunda, Ruslar Bingöl’e girememişlerdir.                SARIKAMIŞ ALINSAYDI NE OLURDU?

Sarıkamış’ın alınması konusunda en doğru soruyu sorup cevaplayan Ziya Yergök’tür: “…Öyle sanıyorum ki daha büyük felaket olurdu; Sarıkamış’ın alınması belki askerimizin moralini yükseltirdi, civar Türk köylerinden yardım görürdük.  Ancak yenilgiyi içine sindiremeyecek olan Ruslar, Alman cephesinden getirecekleri üstün kuvvetlerle ilkbahar da üzerimize saldırır, bizi çok daha ağır bir felakete sürüklerlerdi. Bunun böyle olacağını 4 yıl süren muharebe bize göstermiştir.”

Sarıkamış konusunda başka bir değerlendirmeyi de Rus araştırmacı Aleksey Oleynikov yapmıştı. “Moskova’nın Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’a mezar olduğu gibi, Sarıkamış’ın da Enver Paşa’ya mezar olduğudur.”S                        ARIKAMIŞ’TA ŞEHİT SAYISI

Çok farklı rakamlar ifade edilse de bu konuda Mareşal Fevzi Çakmak, 1935’te Harp Akademileri’nde verdiği konferansta, verilen şehit sayısını 60. Bin olarak ifade etmiştir.

Genel Kurmay 1993 tarihinde yayınlanan “I. Dünya Harbinde Türk Harbi- Kafkas Cephesi” adlı kitapta; “Bizim kendi arşivlerimizden ve yazarlarımızdan edinilen bilgilere göre Ruslar muharebe esnasında 7 bin esir aldıklarını ve muharebeden sonra 23 bin ölü gömdüklerini resmi yayınlarda bildirmişlerdir. Bu aynen kabul olunmaktadır. 11. Kolordu bölgesinde 10 bin, muharebe hatları gerinde donma ve hastalık nedeniyle 20 bin daha erin öldüğü sanıldığından kayıpların toplamı 60 bini bulmaktadır.”

Bu konuda Sayın Sönmez’in ifadelerini de belirtmekte yarar var: “60 bin rakamı Genel Kurmayın kurumsal olarak şehit kabul ettiği, dolayısıyla kayıtları tutulabilenleri ifade etmektedir. Bu rakamlar, kaydı olmadan cepheye gönderilen gönüllüleri, Teşkilatı Mahsusa milislerini, 11. Kolorduya ihtiyaç oldukça Erzurum-Sivas Depo Taburlarından gönderilen askerleri, geri çekilme sırasında köylerde kalan yaralıları ve hastaları, hasta ve yaralı olarak evine döndükten sonra yaşamını yitirenleri, esarete gidip dönmeyenleri, Erzurum-Sarıkamış arasındaki 150 km boyunca ve Van’dan Trabzon’a çekilen 300 km’lik sahada dağlarda kalan şehitlerin tamamını ifade etmemektedir.  Ayrıca Sarıkamış şehitleri rakamları verilirken yaşlı, kadın, çocuk, yerli sivil halkın kayıplarına hiçbir zaman yer verilmemiştir. Sivil göçler arasındaki kayıplar, sayıyla ifade edilemeyecek kadar çok olup başlı başına bir dramdır.”

                                                                            ESİRLER

Baştan belirmeliyiz ki, aşağıdaki sayılar sadece Sarıkamış’tan esir alınanlar değildir.  Harbin başladığı 1914-1917 sonu itibariyle Yusuf Akçura’nın 1917 yaz sonlarında Osmanlı Kızılay Derneği Delegesi olarak İskandinavya’ya gönderilmesi ve oradan Rusya’ya geçen Akçura’nın, Rusya’daki Türk esirlerinin sayısını 60 bin olarak bildirmesiyle ortaya çıkar.

Üsera (Esir) Şubesi Müdürü İzzet Bey’de devrimden sonra esirlerin bir kargaşa ortamında kaldığını, sayıları 70 bine ulaşan Türk esirlerin durumunun iyi olmadığını belirtmiştir. Bu sayı, Rus tarihçi Abdula Mardanoviç Şamsutdinev’in yazısında 65 binden fazla şeklinde geçer.

Cemil Kutlu’nun Doktora Tezinde, I. Dünya Savaşı sırasında Rusya’da bulunan Türk sivil esirlerin 100 binden çok olarak tahminde bulunmuştur. Askeri esirlerden 20-25 bin kadarı muhtelif metot ve yollarla Türkiye’ye dönebilmiş, geride kalanı maalesef çok kötü şartlarda Rusya’da vefat etmiştir” demektedir.

Türkiye’de bulunan Rus esir sayısı ise: 164 subay ve 15 bin er olmak üzere 15.164 olup bunlardan 2500’ü esaret sırasında yaşamını yitirmiştir. Rusça bir belgede, Rus Devlet İstatistik Kurumu, Anadolu’da bulunan esir sayısını 19.795 olarak vermektedir.

Prof. Dr. Bingür Sönmez’in dedelerinden ve yakın akrabalarından 25’i Sarıkamış Savaşı sırasında Ruslar tarafından esir alınmış; bunlardan 12’si değişik zamanlarda geri dönmüş, 11’i esarette yaşamını yitirmiştir. Geriye kalan 2’sinden bir yaşlı olduğu için, diğeri orada evlendiği için dönmemişlerdir.

Esir düşen 85. Alay, 1. Tabur Tabibi Yüzbaşı Remzi Efendi’nin döndükten sonra verdiği raporda çok dikkat çekici bir bilgi daha bulunmaktadır. Buna göre: 1916 senesi Ağustosuna kadar Lekeli Humma (Tifüs) teşhisi ile hayatını kaybeden esirlerimizin sayısı tahminen 64 bin idi.

                       BULAŞICI HASTALIK OLARAK TİFÜS’ÜN VERDİĞİ ZARAR

Stanford Jay Shaw, Osmanlı askeri birliklerinin aktif fertlerinin neredeyse yüzde 50’sinin hastalık nedeniyle etkin olamadığını belirtmektedir. Ziya Yergök’te, “Hastalık askerin sayısını yarı yarıya azalttı” demektedir. Liman von Sanders, 2 Haziran 1915’te Erzurum’da Alman Konsolosluğuna çektiği telgrafta: “Erzurum’daki ordugâhta toplanan askerlerin 3te biri hastadır” demiştir. Tutulan raporlara göre harekât bittikten 2 ay sonra Mart ayında bile neredeyse 2 askerden biri, askerin yüzde 43’ü Tifüsten yatmaktadır.

                                     SARIKAMIŞ SAVAŞI VE SONRASINDA ERMENİLER

Ruslarla birlikte Ermeniler, büyük katliamlar yapmışlardır. Şevket Süreyya Aydemir, Türk ordusunun 12 Mart 1918 tarihinde verdiği bilgide: “Dağılan Rus ordusunun boşalttığı yerlerde Ermeniler, Müslüman Türk halka karşı katliamlara giriştiler. Katliamları durdurmak için ordumuz, 12 Şubat 1918 günü yürüyüşe geçti. Yol üzerindeki köyler katliam kurbanları ile doluydu. Ordumuz 12 Mart 1918’de Erzurum’a girdiğin de nüfusun yarısından fazlası öldürülmüştü.”

Değerli okurlar, I. Dünya Savaşı süresince Ermenilerin yaptıkları katliamlar Van, Erzincan, Erzurum gibi ülkenin birçok kentinde, çok ciddi boyutlarda yaşanmıştır.

Yazımıza son vermeden 22 Aralık- 5 Ocak Sarıkamış Şehitlerini anma haftası nedeniyle, aziz şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyor, “SARIKAMIŞ- KAFKAS CEPHESİ” adlı kitabı bizlere kazandırdığı için Prof. Dr. Bingür Sönmez’i bir kez daha kutlar, Dr. Reşit Galip tarafından kaleme alınan “GELMEYENLER HANGİ KARA YERDEDİR?” adlı şiiriyle yazımıza burada son verirken  tüm okurlarımızın yeni yılını kutluyorum.

Hürmet Kafkas şehitleri sizlere/ Söyleyiniz açtığınız izlere,

Sizi örten kanlı toprak nerededir/ Gelmeyenler hangi kara yerdedir.

Yol göstersin rehber olsun bizlere/ Sizi örten kanlı toprak nerededir?

Gelmeyenler hangi kara yerdedir.

Coşkun ırmak matemiyle çağlasın/ Size herkes, size dünya ağlasın.

Hep anneler kara yaslar bağlasın/ En sevgili arkadaşlar nerededir?

Gelmeyenler hangi kara yerdedir?

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51