"FELEK HANÇERİNİ ALMIŞ DESTİNE
ÖMRÜMÜN SİPERİN DELMEK KASTİNE" -KÂTİBİ
Genç yaşta yitirdiğimiz şairlerin etkisinden kurtulamadım son günlerde. RÜŞTÜ ONUR o şairler arasındaydı. Sonra anımsadım, daha önceki bir yazımda ondan uzun uzadıya söz etmişim. Yine de Salâh Birsel'in bir şiiriyle anmak istiyorum.
Ne güzel ölmek bir kez
İnsanın yaşamında
Rüştü Onur gibi
Muzaffer gibi
Ayağı kayıp da
Dönmemek gerisin geri
Ölüm olurdu yoksa
Ölmeyenlere de dünyada
O şanlı köprüden
Langa lunga boyuna
Şöyle düşünün bir kadın
Âşıksınız sırılsıklam
Dur durak dinlemeden
Ölüyor ha bire - SALÂH BİRSEL
MUZAFFER TAYYİP USLU'yu da unutmamış Salâh Birsel; gerçi, birini anınca ötekini anmamak olası değil... Bir de Behçet Necatigil'i anmamak...
Behçet Necatigil, büyük öğretmen, usta şair Zonguldak Çelikel Lisesi'nde 09.10.1941 ile 01.03.1943 tarihleri arasında görev yapmıştır. R. Onur, M.T. Uslu gibi şairlerle birlikte Zonguldak'ta bir sanat çevresi oluşturmuşlardır.
Yılmaz Erdoğan'ı da anmam gerek... "KELEBEĞİN RÜYASI" filmiyle ONUR ve USLU'yu milyonlara tanıtmıştı. Behçet NECATİGİL ustayı tanımayan yoktur zaten. Necatigil ustayı kendisi canlandırmıştı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak'ta yaşayan genç şairleri de Mert Fırat ve Kıvanç Tatlıtuğ canlandırmışlardı. 2013 yapımı bir filmdi. Anımsadığınızı düşünüyorum.
-MUZAFFER TAYYİP USLU-
"Yanlış gömütlüklere
Koymayın ölüleri.
Yaşarken ve sonra çok kısa ılık su
İnce ipek kaynaşma anları--
Kaynatmaya gelmez
Sıkmayın ölüleri" -BEHÇET NECATİGİL
Behçet Necatigil, ölüleri doğru değerlendirin, yanlış sınıflandırmayın, oldukları gibi sunun onları diyor. Çünkü, ölümden sonra sağ olanlar, eleştirmenler, şair hakkında istedikleri gibi değerlendirme yapabilirler:
"Bana günün birinde
İstediğiniz şeyi
Söyleyebilirsiniz
Ölülere hükmetmek madem sağların elinde
İstediğiniz gibi
Görebilirsiniz
Beni günün birinde." -BEHÇET NECATİGİL
MUZAFFER TAYYİP USLU, (D. 1922, İstanbul - Ö. 3 Temmuz 1946, Zonguldak). Babası polis olduğu için çocukluğu Anadolu’nun değişik yerlerinde geçer. Zonguldak Çelikel Lisesinde okur. Liseden sonra girdiği İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü yoksulluk nedeniyle bitiremez.
Zonguldak’a dönerek burada memur olarak çalışmaya başlar. Ancak şair arkadaşı Rüştü Onur gibi o da zatürre olur ve hastalığı bakımsızlıktan dolayı vereme döner. Bir sanatoryumda yatıp tedavi görmek istediyse de ilgisizlik yüzünden bunu başaramaz sonunda vereme yenilerek yaşamını yitirir.
1945 yılında "Şimdilik" adlı tek kitabını yayımlar. Ölümünden on yıl sonra Necati Cumalı, şairin bütün şiirlerini ve onun için yazılanları Muzaffer Tayyip Uslu başlıklı küçük bir kitapta toplar.
TURGUT UYAR, "Bir Şiirden" adlı inceleme kitabında:
“Muzaffer Tayyip, Orhan Veli’nin şiire önerdiği ya da şiirini yaptığını söylediği ‘küçük adam’ı ondan daha iyi tanır. Taşrada, tam küçük adam yaratan ortamda yaşamasının verdiği güdüyle daha saf durumunda bulup sunar onu. Ne var ki Muzaffer Tayyip’in 'küçük adam’ı biraz yalınkattır; sadece para sıkıntısı çektiği için küçük adamdır. Hemen her şiirinde parasızlıktan yakınır; bu yakınmada belli belirsiz bir ‘durumundan hoşnut olma’ hattâ övünme payı da bulabiliriz. Bu övünme payı onun hiç yitirmediği, yitirmemeye çalıştığı ‘yaşama sevinci’nden çıkartılabilir" diye yazar.
Selahattin Tuncer de Türk Dili Dergisi'nde:
“Türk şiirinde en zor ve en az rastlanan özellik lirizmdir. Muzaffer’in yaşadığı dönemde ‘lirizm’ akım olarak bilinmiyordu. Fakat şairimiz bilinçaltı bir sezi yakalamış ve Türk şiirine getirmiştir. Belki de Muzaffer Tayyip Uslu’nun büyük özelliği onun gerçek lirik bir şair olmasıdır. Kırk kuşağının bu talihsiz şairi bugün bile yeniyse, hâlâ okunup beğeniliyorsa bunun gizi işte bu özelliğindedir.” diye değerlendirmiştir şairi.
NECATİGİL, "Lirizmin ilk şartı hüzün, ıstıraptır." der. USLU'nun yaşamında da, hüzün ve acıdan bol ne var!..
KAN
Önce öksürüverdim
Öksürüverdim hafiften,
Derken ağzımdan kan geldi
Bir ikindi üstü durup dururken.
Meseleyi o saat anladım,
Anladım ama, iş işten geçmiş ola!
Şöyle bir etrafıma baktım,
Baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ.
Mesela gökyüzü,
Maviydi alabildiğine.
İnsanlar dalıp gitmişti
Kendi âlemine. -MUZAFER TAYYİP USLU
RÜŞTÜ'DEN GELEN MEKTUP
- OKTAY RİFAT`A-
Önce bütün şairlere selam,
Sonra şunu söylemek isterim:
Ölüm hiç de güzel değil!
Ne sabah var ne akşam.
Sokakların ellerinden öperim,
Bana yaşamasını öğretmişlerdi.
Dost olsun düşman olsun,
İnsanlara iyi günler dilerim.
Söyle sarı saçlı daktiloya;
Ben yokum artık.
Vefasız dostlara hatırlat,
Kimseye kalmaz o dünya.
Nasıl unuturum güzeldi yaşamak.
Fakat hakkı varmış Oktay`ın
"Hatıralar da dal istiyor
Kuşlar gibi konacak." -MUZAFFER TAYYİP USLU
ÖLÜMÜ DÜŞÜNMEK
Mümkün mü ağlasın annem
Mezarımın başucunda
Ben sesimi çıkarmıyayım
Hayırsız bir evlat gibi.
Bir bulut uçsun da
Ben başımı kaldırmıyayım
Yağmur dindikten sonra
Gezinmiyeyim caddelerde.
Ah, mümkün mü bir güzel kadın
Geçsin de yanımdan
Ben seyretmiyeyim
İçimi çekerek. -MUZAFFER TAYYİP USLU
ÖLDÜKTEN SONRA
Diyecekler ki arkamdan,
Ben öldükten sonra;
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi.
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan,
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan. -MUZAFFER TAYYİP USLU
Turgut Uyar incelemesinde, "Bu çeşit şiirlerde 'parasızlık' bir 'leit motive'dir. Karşılık görmeyen sevgi, vazgeçilmez bir durumdur; el ele tutuşmak büyük mutluluktur." diyor.
Sevgili Uyar, çok sevgili şairim, parasızlıktan doğru- dürüst bakılamamışsa ve sonunda kan kusmuşsa, "iş işten geçmiş"se farkına varıncaya kadar; yine yoksulluk- parasızlık yüzünden girdiği üniversiteden ayrılmak zorunda kaldıysa, şiirlerinde parasızlık temel sebep olmayacaktı da ne olacaktı? Parasızlıktan "İmanı gevremiş"tir.
M.T. USLU, yaşadığı tüm olumsuz koşullara karşın, ölümün ayak seslerini yanında yöresinde duya duya yaşama sevincini hiç yitirmez; yitirmemeye çalışır.
BAHARA KASİDE
Bir ben bilirim
Bir de ayaklarım
Baharın bana ettiğini.
Ah yalnız ben değilim
Şaşıran evin yolunu
Ve unutan
Kitaplarını masada
Yatağını bilhassa
Bahar gelince.
Her bahar böyle olurum
Bir kızı severim muhakkak
Sarı saçlı.
Ve ceplerimi arasanız
Metelik bulamazsınız. MUZAFFER TAYYİP USLU
BİR SEVDA ŞİİRİ
Sen eski bir sevda şiirisin.
Bir koku var sende,
Sıcak yaz akşamlarına mahsus.
Ellerinde mi,
Saçlarında mı,
Gözlerinde mi
Bilmem
Bir koku var sende,
Sıcak yaz akşamlarına mahsus. -MUZAFFER TAYYİP USLU
EVADOKSİYA
İnkar etmiyorum ki,
Öpmesine öptüm Evadoksiya'yı,
Hem de Zeyrek yokuşunda öptüm.
Sinemaya da götürdüm;
Fakat ben o zaman
Deli gibi seviyordum onu.
Sanırsam, o da beni seviyordu.
Sevmese ıslık çalar mıydı
Saat ondan sonra
Çabuk gel diye. -MUZAFFER TAYYİP USLU
M.T. USLU, delikanlıdır; her şeye karşın dünyayı tanımanın, bu dünyanın güzelliklerini görmenin, bahar ve aşkın tadını duymanın sevinci içindedir. Çok şiir okumuştur. Sezgileri güçlüdür. Şiiri de delikanlıca sever. Erken, çok erken gitmiştir bu dünyadan...
Yaşasaydı... Yazgısı izin verseydi... Neler yapardı bilemiyorum; ama, onun şiir yazdığı dönemde, Orhan Veli, şiir üzerine düşüncelerinin, kuramlarının tümünü söylememiştir henüz. Belki o da Orhan Veli gibi derin izler bırakacaktı Türk şiirinde. Çok genç, şair olarak kişiliğini tam kuramadan, yeteneğini daha da geliştirme olanağını bulamadan ayrılmıştır şiirini sevenlerin arasından. Ruhu şad olsun.
Çok uzun ömürlüdür lirik şiir, senin de o kısacık yaşamına sığdırdığın şiirler ve sen hep yaşayacaksın şiiri sevenlerin belleğinde...
Senin için, keşke böyle olsaydı, böyle yaşasaydın demeden bitiremiyorum yazımı. Ah! Keşke! Ah!
GENÇLİK
"Çokları ilk gençliğinde
Hülyalı olur, sevdalı olur
Ekmek elden, su gölden
Evin parası cebinde
Karun misali olur" -BEHÇET NECATİGİL
HOŞÇA KALIN.