Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


KUŞATILMAYA ÇALIŞILAN ÜLKE TÜRKİYE (II)


Türkiye’nin, potansiyel dinamiklerinin farkında, küresel dengeleri de etkileyen bölgesel politikalar geliştirerek, kararlı duruşla yürütmeye başladığı, stratejik konumlanmaya yönelik eylemsel davranış şekillerinin, küresel güç odaklarının emperyalist düşünsellikle eyleme dönüştürmeyi amaçladığı belirlenmiş hedefler üzerinde tehdit olarak algılanmasıyla birlikte, ABD, AB, Arap Ligi ve her ne kadar halen ikili ilişkilerde bir konsensüs sağlanmış gibi görünse de Rusya ve hatta Uzak Asya’dan bölgeye uzanmaya çalışan Çin tarafından, yeniden etki altına alma maksatlı, oldukça geniş kapsamlı bir kuşatma manevrası başlatıldı.   

ABD, Yunanistan üzerinden, bir taşla birkaç kuş birden vurma hedefine yöneldi ve Yunanistan’ın Girit Adasında bir üs tesisiyle, Akdeniz’de en uygun konumlanmayla, üç kıtada etkin kontrole yönelik kazanım elde ederken, Dedeağaç bölgesinde tesis ettiği üs ile de Ege’yi ve Karadeniz’in dış dünyaya çıkış noktaları olan Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrol altına aldı. Bu hamleleriyle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Karadeniz üzerinde yeniden güç kazanırken, Türkiye’nin tamamen kuşatılabilmesi için gerekli, yeni stratejik konumları da elde etmeyi başarmış oldu. Bu yeni konumlanmayla, İncirlik üssünün bölgesel etkinlik konumu daraltılırken, daha geniş alanda manevra imkanıyla, Rusya’ya karşı, gerektiğinde güçlü hamle imkânı da sağlanmış oldu.

Türkiye, Azerbaycan’ı destekle ivmelendirdiği Kafkas bölgesi gelişmelerinde, Ermenistan’ı sıkıştırır konuma gelirken, esasen, Ermeni ve Yahudi lobileri üzerinden başlatılan ve hem İsrail’in İran üzerinden hedeflerine hem de ABD’nin, Ermenistan üzerinden, AB güç dengesinde kontrol maksatlı Fransa’yı önleme ve Çin’den AB’ye uzanan ticaret yolları ile Orta Asya ve Kafkaslardan, AB uzanımındaki enerji hatlarını kontrol maksatlı hamlelerine karşı ön almaya başladı.

ABD, bir yandan Girit ve Dedeağaç üzerinden konumlanırken, bir yandan da Suriye kuzeyinde, Cizre’nin hemen güneyinde ve hâkim bölgede bir üs kurma çalışmasıyla, yeni bir konum elde etmeye yönlendi. ABD, bu hamlesiyle Türkiye’yi kuşatma manevralarından birini daha devreye sokarken, bir kazanımı daha hedefledi: Dicle Nehrinin kontrolü. Zaten daha önce Menbiç-Rakka-Deyrizor hattında, enerji kaynaklarını Suriye rejiminden ayırırken, Fırat Nehrini de güneyden kontrol altına almıştı.  Ayrıca, İsrail destekli politikalarında, Golan tepelerini İsrail toprağı olarak kabul ederek, tüm bölgesel su rezervlerini de kontrol altına almış oldu. Bu arada, ABD’nin, Kuzey Suriye’de, ısrarlı bir terör yapılanması kurarak, denetim altında kullanması maksatlı senaryoyu, bölgede kurduğu tali görünümlü ancak büyük uçakların inişine imkan veren hava meydanları, kritik konumlarda bulundurduğu üsler ve devam eden silah konvoylarıyla açıkça görülüyor. 

Bu arada, Ermenistan’da bir iç siyasi çekişme başlatılarak, dikkatler bu ülke üzerine yoğunlaştırılırken, gelişebilecek bir askeri darbe senaryosunun maksadından hareketle, yeni oluşabilecek illegal yönetimin, Azerbaycan’a saldırganlığa devamı ya da Türkiye’nin, darbeler karşısındaki haklı, kararlı duruşunda, bu ülkenin meşru hükümet cephesinden gelebilecek, uluslararası hukuk ilkelerinde, legal bir yardım çağrısına verilebilecek alternatif tepkilerle oluşabilecek konjonktüre göre bir beklentiyle, kaotik bir ortam hazırlığı yapıldı.

Diğer küresel güçlerden Çin de hem Rusya ve İran üzerinden ürettiği politik hamlelerle hem Yunanistan’la yaptığı ticaret antlaşmalarıyla, Yunanistan’ın en önemli limanı üzerinde söz sahibi olarak hem de Türkiye ile yürüttüğü ticaret yolları ağları projeleriyle, bölgede etkin olarak bulunmak maksatlı, Türkiye yakınlaşmasını hedeflemiş durumda. Çin, Türkiye ile ikili ilişkilerini, Rusya ile birlikte tesis etmeye çalıştığı ve önemli gelişmelerle yoluna devam ettiği gözlenen Şanghay İşbirliği Örgütü üzerinden bağlantıyla güçlendirmeye çalışırken, dikkate alınması gereken önemli bir sorun da bu bağlamda sanki ötelenmiş gibi duruyor: Doğu Türkistan.

Rusya, Çarlık Rusya’sının hedeflerinden en büyüğünü gerçekleştirerek, etkin olarak Suriye üzerinden ama İran ve Afrika politikalarıyla da sıcak denizlere inmeyi başardı. Rusya, özellikle Türkiye ile yürüttüğü bölgesel politikalarda, kazan-kazan prensibine uygun kazanımlarla Türkiye’yi destekler pozisyondayken, Karadeniz hamleleriyle Kuzeyden, Kafkaslar ve İran politikalarıyla doğudan, Suriye’de YPG/PKK üzerinden yürüttüğü politikalarla da güneyden Türkiye’yi çevrelemiş bir konum elde etti. Üstelik oluşan konjonktürde, Rusya’nın, Suriye’de kalıcı olduğu ve etkin bir Doğu Akdeniz gücü haline geldiğini de göz ardı etmemek gerekiyor.

Bu arada güç odaklarınca yürütülen, stratejik konumlanma ve ağırlıklı olarak Yunanistan ama Fransa da devreye sokularak ve arada Almanya ile İtalya’nın da devreye girmesiyle, Türkiye’ye müdahale ortamı oluşturma maksatlı bir gerginliği tırmandırma süreci devam ederken, bir yandan da S-400, F-35 suni gündemi yaratılarak, muhtemel bir Türkiye-Yunanistan savaşı öncesi, her iki ülke silahlı kuvvetlerinin, güç dengesinin Yunanistan lehine gelişmesi hedefleniyor. 

Tüm bu gelişmelere yoğun şekilde odaklanarak, her hamlesinde kararlı bir duruşla mücadelesine devam eden Türkiye, aynı zamanda dış odaklarca destekli ve teşkilatlandırılmış, ülke içinde konumlanmış terör örgütleriyle de yoğun bir mücadele yürütmek zorunda bırakılarak, her yönden hamlelerle, zayıf bir konumda tutulmaya çalışılıyor.

Türkiye, kuruluşundan bu yana, güç odaklarınca Lozan sürecinde dikte ettirilemeyerek ötelenmiş, ertelenmiş, bu zaman sürecinde her fırsatta güncellenerek, geliştirilmiş sorunları, değişen dünya düzeninin değişmeyen emperyal düşünce yapısının etkisinde, yeniden ve daha güçlü kurgulanmış olarak önünde buluyor.

Görülüyor ki Türkiye, bu mücadeleden kazanımla çıkabilecek azim ve kararlılığa sahipken, geliştirmeye devam ettiği savunma sanayi ve oluşturmaya başladığı etkin stratejik hedefli, küresel etkili bölgesel politikalarıyla, başarıya ulaşabilir yeterlilik ve kararlılıkta görünüyor. Ancak küresel güçlerce sürdürülen kuşatma manevraları, yapılan karşı hamlelere rağmen, değişip gelişerek devam ettirilir ve önemli bir tehdit olarak Türkiye’nin önünde dururken, Türkiye, mümkün olduğunca dikkatli ve dinamik konumda bulunmak zorunda. Bu nedenle de ülke içinde, her boyutta ama özellikle ülke çıkarları doğrultusunda devam eden uluslararası ilişkilerde alınması gereken tüm kararlarda, mümkün olduğunca birlik ve beraberlik içinde hareketle davranışlarına yön vermesi gerekiyor.   

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51