Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


PANORAMİK BAKIŞLA GÜNDEM


Türkiye uluslararası ilişkilerde önemli bir dönüm noktasındayken, ülke üzerindeki baskılar da giderek artıyor. Baskıların artış nedeninin, Türkiye’nin, küresel ve bölgesel güç dengelerinin yeniden yapılanma mücadelesinde söz sahibi olabilmek ve kendine etkin stratejik bir konum yaratmak için yaptığı ve tamamı başarıyla hedefine ulaşmaya başlayan hamleler olduğunu değerlendirmek yanlış olmaz. Her ne kadar iç siyasette oldukça kaotik bir görünümle, siyasi liderler arasında bugüne kadar görülmemiş ve pek de hoş olmayan bir siyasi söylem ağzı oluşmuş görünümü ortaya çıksa da Türkiye, iki binli yılların başlarında yaptığı jeopolitik hataları biraz geç de olsa anlayarak, dış siyasi hamlelerinde, tüm milli güç unsurlarının mümkün olduğunca ortak hedeflerde odaklanmasıyla, önemli bir atak yaptı. 16 Nisan 1964, Time Dergisinden: “Müttefikler tutumlarını değiştirmezlerse Batı ittifakı yıkılabilir…Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur.” Bülent ECEVİT. Ve yeniden kurulmaya başlanan küresel dengelerde, Türkiye, ben de varım diyor.

İç siyasette görüşler ve ideolojiler hangi doğrultuda olursa olsun, konu ülkenin bekası, güvenliği olduğunda, yani dış müdahaleler karşısında ve dış siyasi eylemsellikte birlik ve beraberlik görünümü vermek önemli. Burada önemli bir kıstas var. Karar verici konumundakiler ısrarla hatalı davranış sergilediğinde, doğru olan, birlik ve beraberlik uğruna ülkeyi yanlışlarla felakete götürmek değil, doğru olanı lanse ederek, hataların düzeltilmesini sağlamak. Bu da sorumluluğunun bilincinde olması gereken muhalefetin, en önemli görevi. 

Türkiye, Irak, Suriye, Libya, Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında tavizsiz başarılı hamlelere devam eder ve Azerbaycan desteğiyle Kafkaslarda da yeniden etkinleşirken, bölgede etkin olmayı hedefleyen ve bugüne kadar izlenen politikalarda genelde uyumlu bir müttefik konumunda, kendisine uygun görülen rolü itirazsız oynayan bir Türkiye görmeye alışkın Batılı müttefiklerinin lideri konumunda olan küresel güçler, orta ve uzun vadeli planlamalarında bozguna uğramak konumunda kalmalarıyla biraz şaşkınken, aldıkları tedbirlerle, Türkiye’yi istedikleri, hedefledikleri konumda tutabilmek adına yeni planları devreye sokmaya çoktan başladılar.

Karadeniz havzasında bulunan doğal kaynaklar, SİHA teknolojisiyle kendini etkin olarak gösteren ancak Milli Gemi Projesi, ASELSAN ile gelişen milli silahlar, TUSAŞ ile edinilen know-how, zırhlı araç geliştirme çalışmalarıyla askeri teknoloji ve hepsinden önemlisi vurucu gücü ve her türlü muharebe tecrübesi yüksek bir silahlı kuvvetler, Türkiye’yi kesinlikle bölgesel güç tanımı kapsamına almışken, Türkiye, Kafkaslardan itibaren Libya ve diğer Afrika ülkeleri ile daha geniş bir açılıma yönlenirken, iyi kullanıldığında muhteşem bir fırsat olabilecek, stratejik bir konum da yakaladı. Ancak bu konumda kalarak, başarılı olabilmenin riskleri oldukça fazla.

Yeni stratejik konum, ABD’nin çekilmesi ardından, Kabil Havaalanındaki konumun korunması, gerekli desteğin sağlanması ve gerekli yeniden konuşlanmalarla, Afganistan’daki Türkiye varlığının sürdürülmesi. Bu durumda Türkiye, Orta Asya’ya uzanımında hem Türkmenistan ve Özbekistan ile hem de Sincan özerk bölgesinde bulunan Uygur Türkleriyle çok daha etkin iletişimde, etkileşimde ve destekte bulunma imkanına ulaşabilir. Tabii ki her ne kadar tarihi süresince Türkiye ile her durumda gerçek dost görünümü veren ancak kendi dış siyasetinde, gerektiğinde ani ve etkin değişimler gösterebildiği değerlendirilen Pakistan’ın ve etkin bir girişimle, gönderdiği para yardımıyla Millî Mücadelemize destek veren Hindistan’ın da desteğini almak ve mümkün olduğunca NATO şemsiyesinden faydalanmak kaydıyla.

Böylesine aktifleşen ve küresel güçlerce tehdit kapsamında değerlendirilmeye başlandığı gözlenen Türkiye karşısında, son dönemde yoğun istihbarat ağları ile birtakım göz dağı verme maksatlı faaliyetlerinin başlamış olması oldukça doğalken, konusunda bilgili, bilinçli, tedbirli, deneyimli akılların bu gelişmelere hazırlıklı olmasının gerekliliği de çok açık. Arı kovanına çomak soktuğunda, arıların sana bir şekilde saldıracağını öngörmen ve tedbirli olman gerekir.

Son dönemde, özellikle TSK’ya karşı, sınır ötesi konuşlandığı bölgelerde yapılmaya başlanan müstakil görünümlü saldırıların sıklaşması ve verdirilen kayıplar, sosyal yapının en zayıf noktalarından olan göçmen, geçici sığınmacı sorunu ve demografik yapının değişimiyle gelişebilecek sorunların yüksek sesle dillendirilerek, hem sosyal medyaya hem de siyasi söylemlere sertlik derecesinde yansıtılması  ve hemen ardından ülkenin farklı yerlerinde eş zamanlı izleniminde başlayan orman yangınlarının, bir anda ama doğal başladığını değerlendirmek büyük bir hata olur ki hemen ardından, TSK’nın Kandil, Gara, Hakurk ve Zap’da kırk hedefi vurması, bunların terör eylemi olduğunu fakat Türkiye’nin, TSK unsurlarıyla gereken cevabı verdiğini gösteriyor. Tek sıkıntı, bugüne kadar alınması gereken tedbirlerin yeterince yerine getirilememesiyle, yangınların kontrol altına alınması ve söndürülmesinde yaşanılan sıkıntılar ve yerleşik halkın uğradığı zararlar ki bu çok önemli bir eksik ve hata. Çünkü Türkiye konumunda bir ülkenin, her türlü sabotaja karşı korunma planlarının çoktan tamamlanmış ve karşı koyma materyallerinin de temin edilmiş, eğitimlerinin yapılmış olması gerekirdi.

Türkiye oldukça zorlu bir süreçten geçerek, yeniden şekillenen güç dengelerinde kendine kalıcı bir konum sağlama mücadelesinde iken, tüm devlet mekanizmalarının kendi görev alanlarına yönelik tehditleri kapsamlı olarak ve bilgili, birikimli, öngörülü yetişmiş beyinlerle değerlendirerek, derhal tedbirlerini geliştirmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Türkiye, bunu başarabilecek güç ve kudrete de sahip. Tek koşul liyakat.

 

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00