Geçen yüzyılın edebi hayatına damgasını vuran başyapıtlardan, Nobel ödüllü Norveçli yazar Knut Hamsun’ın sosyo psikolojik romanı ‘’Açlık’’ bir dönemi derinden etkileyen sefaleti anlatmıştı.
..Sokaklarda zihin bulanıklığı içinde hayaller görerek dolaşır, yerde bulduğu portakal kabuğunu, olmayan köpekleri için kasaptan istediği kemikleri kemirerek yaşamaya çalışır. Açlık duygusunu bastırmak için dilinin altına çakıl taşı yerleştirir, parmağını ısırıp kanını emer..
Roman, bir kentin arka sokaklarında yaşanan bireysel açlık çaresizliğinin ulaştığı boyutu tüm çıplaklığıyla anlatır.
Günümüzdeki açlık ise insanlığın geleceğine tehdit oluşturan kitlesel bir dram.
BEKAMIZ
Küresel açlık, insanlığın bekasını tehdit eden en somut tehlikedir.
Yılların gayretiyle yavaş yavaş azalmaya yüz tutan açlık eğrisi 2014 yılından itibaren yeniden tırmanışa geçmiş olup Pandemi bu tabloyu daha vahim hale getirmiştir.
Açlıkla mücadele eden küresel kuruluşların tespitleri acil önlemler alınmazsa geri dönüşü olmayan insanlık dramlarının eşiğine gelindiğine işaret etmekte.
Buna göre, Dünyada her 15 saniyede bir çocuk olmak üzere günde 15 bin çocuk açlıktan ölmekte.
Bir milyara yakın insan açlık çekerken bunlardan 45 milyonu açlıktan ölümü sınırında.
700 milyon insan yatağa aç gitmekte.
Üç milyar insan, mali gücü sağlıklı bir diyet sürdürmeye yetmediği için eksik beslenmekte.
SIFIR AÇLIK
Birleşmiş Milletler, açlıkla mücadeleye ivme kazandırmak yönünde en geç 2030’a kadar yeryüzünde açlığın sonlandırılmasını öngören acil tedbirler önermiştir. Ancak, ‘’ 2030’a kadar sıfır açlık’’ olarak ilan edilen hedefin son yıllardaki olumsuzluklar nedeniyle daha ileri bir tarihe öteleneceği anlaşılmaktadır.
Savaşlar, iç çatışmalar, ekonomik buhranlar ve beceriksiz yönetimlerin yanı sıra doğa felaketleri, kitlesel göçler, küresel üretim-tüketim zincirini zayıflatmış olup, pandemi çaresizliği de gidişata tuz biber ekerek, gıda krizini had safhaya ulaştırmıştır.
Pandeminin başta ekonomi olmak üzere sağlık, eğitim ve kitle ruh sağlığı gibi birçok alanda boyutu öngörülemeyen sonuçlara yol açabileceği sıkça dile getirilmişti.
Halen asimetrik varyantları ile etkisini sürdüren salgının ne kadar derinleşeceği kestirilememekte.
İki yıllık süreçte şimdiden küresel gıda sistemlerinin kapasitesi daralırken, ziraat, gıda üretimi, dağıtım ve tüketim süreçleri sekteye uğramaya başlamıştır.
GIDA KRİZİ
Birleşmiş Milletler projeksiyonları dünyada her geçen gün daha fazla sayıda insanın açlığın pençesine düştüğü yönünde.
Son beş yıl içerisinde on milyonlarca kişi kronik yetersiz beslenme sınırına dayanmıştır. Üç milyarı aşkın nüfusun sağlıksız beslendiği, bunun uzun vadede yarattığı gizli maliyetin tahminlerden kat kat olduğu rapor edilmekte.
Uzmanlar, her yıl tüm dünya nüfusunu doyuracak kadar gıda üretildiğine işaretle ciddi üretim-tüketim planlamaları ve israfın önlenmesi ile insanlığın geleceği açısından korkutan rakamlara ulaşan açlığın üstesinden gelinebileceğini dile getirmektedir.
Dünyada her yıl üretilen gıdanın üçte biri israf edilmekte. Bir karşılaştırmaya göre sadece ABD’de israf edilen gıda, açlık çeken Afrika ülkelerinin üretebildiği toplam gıdaya eşit.
BM Dünya Gıda Programı, açlık sınırındaki yaklaşık 95 milyon insana acil gıda yardımında bulunmakta.
Afrika, gıda tedariki açısından Dünyanın en istikrarsız bölgesi. Buna en büyük neden olarak iktidarların açlıkla savaşta görevini yapmaması ve genel siyasi irade eksikliği gösteriliyor.
Kıtlık, ekonomik kriz, salgın hastalık ve savaşların neticesi olan açlık yeni insanlık dramları yaratma potansiyeline sahip.
Birleşmiş Milletler Güney Sudan, Nijerya, Somali ve Yemen’de kıtlık ilan etmiş ayrıca 12 ülkenin kıtlık sınırında olduğunu kaydetmişti.
Tespitlere göre 43 ülke açlık ve kıtlıkla yüz yüze olup, Orta Afrika ve Afrika Boynuzu coğrafyaları açlıktan en çok etkilenen bölgeler.
Knut Hamsun’ın geçen yüzyıl milyonlar üzerinde derin izler bırakan bireysel açlığı günümüzde yüz milyonların muzdarip olduğu bir insanlık sorunu.
Zengin fakir demeden tüm ülkelerin dayanışma içinde ellerini taşın altına koymak zorunda olduğu kritik küresel bir mesele ile karşı karşıyayız.
