CENGİZ ARCAN


BÜYÜMEK


Çocukken hep büyüklere özenir ve onlar gibi olmak isterdik.
İlk idolümüz babamızdı, yürüyüşümüzle, hal ve tavırlarımızla onu taklit ederdik. Kızlar da anneleri gibi olmak ister, bebek bakar, taranır, yanaklarını ve dudaklarını boyar, mutfakta yemek yapmak isterlerdi.
Anne veya baba, evde namaz kılıyorsa erkek veya kız çocuğu safta yerini alır ve namaz kılardı.
Baba ve anne kitap okuyorsa çocuklarda bir kitap alır ve okur gibi yapardı. Hoş, henüz okuma yazma bilmediği için kitabı ters tutarlardı…
Erken yaşta sakal tıraşı olmaya başladık. Sanki kılda bir keramet varmış gibi! Büyük adam olacaktık ya!
Sonra mahallenin abisine, okuyan abilere ablalara, meşhur film yıldızlarına, şarkıcılara, topçulara popçulara özendik.
Hep büyüklere özendik, ta ki kendimiz olana dek.
Sonra kendimiz olduk (mu?), o da bir muamma! Kimimiz okudu; doktor, mühendis oldu. Kimimiz işçi, ırgat, iş adamı ya da devlete memur oldu. Kimi okuyamadı, fakir kaldı, ya da gangster oldu. Kimi de siyasete girdi, mahalleye muhtar, milletvekili ya da daha yukarlara çıkıp zenginleşti ve büyük adam oldu.
“Büyük adam oldu” diyorum çünkü bizim memlekette makam, mevki ve para sahiplerine büyük adam deniyor. Parası olmayana da “adam mısın?” diye soruluyor!
Ve bir baktık ki çok büyümüşüz ama çok şey kaybetmişiz. Çocukluğumuzu, paylaşım ve adalet duygumuzu, sevgimizi ve insanlığımızı kaybetmişiz. Maddi zenginliklere ulaşmışız ama gerçek gücümüzü kaybetmişiz.
Şimdi çocuklara ve gençlere özenme zamanı geldi. Ama kirlenmiş gönüllerimiz, eskimiş ve son kullanma tarihi yaklaşmış bedenlerimizle gençler gibi olamayız artık.
Boşuna özenmeyelim onlara, hayallerimizi yapabileceklerimiz üzerine yoğunlaştırarak “Yine de yapılacak bir şey var!” diyebilmeliyiz.
Büyürken yaptığımız hatalardan edindiğimiz tecrübeleri gençlere aktarabiliriz hatta onlara geçmişi öğrenmeleri için danışmanlıkta yapabiliriz. Çünkü geçmişi bilenler geleceği öngörebilir ve bugünü en iyi bir şekilde organize edebilir.
Tabii ki bunu yapabilmek için geçmişteki hataları kabullenerek dersler çıkarmış yüce gönüller gerekli; egoyu yenmek, kendini aşmak gerekli…
Bir söz vardır: Genç bilebilse, yaşlı yapabilse.
Yaşlılar artık yapamaz ama eğer bilgileri varsa, yaşamdan kazanmış oldukları deneyimlerini gençlere aktarabilirler.
Gençlerin cesaretine, enerjisine ve kararlılıklarına güvenerek onları her yerde ön saflara geçmeleri için teşvik edebilirler.
Ya da çocukluğumuzda bir an evvel büyümek isteyerek yaptığımız hataları şimdi altmışından sonra kendimizi otuzunda bir genç adam zannederek ve yeniden bir çok hata yaparak kendimizi gülünç duruma düşürebiliriz.  İşin kötüsü de, gençlerin ve toplumun gelişimini engelleriz!
Büyümek, adam olmak, haddini bilmekle ilgili bir şey.
Çocuksa, çocukluğunu yaşamalı insan!
Gençse, delikanlıysa, taşı sıksa suyunu çıkaracak yastaysa üretmeli! Kendisi için ve çevresi için! Hizmet etmeli, sorumluluk almalı, liderliğe soyunmalı!
Unutmamak gerekir ki en önemli ibadet insana yapılan hizmettir. Tabii ki insana hizmet, kendi hizmetini yapamaz duruma düştükten sonra yapılamaz.
Yaşının adamı olmak, haddini bilmek gerek!
Bizim memlekette “Kırkından sonra azanı teneşir paklar” derler.
Kırkından sonra liderlik olmaz, hovardalık hiç olmaz. Yaparım dersen; yüzüne gözüne bulaştırıp rezil olursun.
Bu konuda bir siyasetçimiz örnektir. Hovardalık yaptığı kadını milletvekili yaptı ve halâ millete baktırıyor sevgilisini. Kendisini de bitkisel hayattayken milletvekili seçtirdi ya! Utanmayana ayıp yok!..
Utanması olmayan adamın partisinden ve dininden bana ne!
Buna benzer durumları yaşadığımız küçük çevrelerde de gözlemleyebiliriz.
Bizim memleketimiz gariplikler ülkesi.
Sivil toplum örgütlerinde 35 yılını doldurmuş başkan var. 25 yıllığı var. Seçim bitince hastaneye koşturan, bir dahaki seçimde tekrar ayılıp gelen, hastanede yatarken aday olup seçilen var. Ve bunlara oy veren seçmenler var!..
Oturduğu koltuğu bırakmak istemeyen utanmazlar olduğu kadar onları oralarda oturtmaya devam eden fanatik bir tayfa var... Ve bu tipler her partide, dernekte ve odalarda varlar.
Maalesef düşünce üretmeyen bireyler ve toplumlar fanatik olurlar.
Mezarlıklardakilere oy kullandırılan memlekette mezarlıktan aday çıkarsa hiç şaşmamak gerekir!
Ne diyelim?
Egosunun esiri olmuş, kendini aşamamış seksenlik adamların söz sahibi olduğu memlekette bir şey söylenebilir mi?
Dünya’ya bakarsak, çeşitli ülkelerde de böyle adamlar  var. Estetikli ve yön duygusunu yitirmiş kukla seksenlikler…
Bunlar herhangi bir ideolojinin veya herhangi bir din ve cemaatin gölgesine sığınarak bir hiç olduklarını saklayamazlar. Vazgeçilmez olduklarını zannedenler unutmasın; öyle bir zaman gelir ki, insan kendi kendinden bile vazgeçmek zorunda kalır…
Neden bunları yazdım bilemiyorum. Oysa ülkemizin, insanlarımızın ve dünyanın o kadar çok sıkıntıları var ki! Nüfusun azaltılması, zamanda yolculuk, topsuz tüfeksiz bir dünya savaşı yaşanıyor!.. Yazan yok, dinleyen de yok...
Ben yazsam ne olur? Diplomasız halimle beni kim dinler?
Yine de hiç üzülmeye gerek yok. İnsanlığın çökertildiği bir dünyada insanın yok edilmesinin hiçbir önemi yok..
Sağlıcakla kalın

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04