Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Yasama Yılı Açılış Toplantısı’na katıldı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Yasama Yılı Açılış Toplantısı’na katıldı

Erdoğan, genel kurulda yaptığı konuşmada, "Siyasi rekabet ile ülkeye ve millete hizmet yarışı arasındaki çizginin en iyi konulduğu ve korunduğu yerin Meclisimiz olması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Yasama Yılı Açılış Toplantısı’na katıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 27. Dönem 4. Yasama Yılı Açılış Toplantısı’na katıldı.

TBMM’ye gelişinde, Başkanvekili Celal Adan tarafından törenle karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Onur Kıtası’nı selamladıktan sonra Genel Kurul Salonu’na geçti.

TBMM, Meclis Başkanı Mustafa Şentop tarafından açıldı. Şentop'un açış konuşmasından sonnra kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan meclis genel kurulunda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Sayın başkan, değerli milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularımla, hürmetle, muhabbetle, selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27'nci Dönem Dördüncü Yasama Yılının ülkemize, milletimize, bu yüce kuruma, tüm milletvekillerimize hayırlı olmasını Allah'tan diliyorum.
Açılışından bugüne, Büyük Millet Meclisimizin üyesi sıfatıyla, ülkemize hizmet eden tüm milletvekillerimizi, saygıyla yad ediyorum. Bir asırdır bu çatı altında görev yapmış milletvekillerimizden, darı-ı bekaya irtihal etmiş olanlara, Allah'tan rahmet, hayatta bulunanlara, sağlık ve afiyet diliyorum.
Meclisimizin ilk başkanı ve cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ülkemizin gelişip kalkınmasında emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Bin yıldır üzerinde yaşadığımız bu toprakların, vatan hâline dönüştürülmesi için cansiperane mücadele veren aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle, hürmetle anıyorum.
Hâlen sınırlarımız içinde ve dışında, bu mücadeleyi sürdüren güvenlik ve istihbarat güçlerimize başarılar temenni ediyor, rabbim hepsini muhafaza etsin, muzaffer eylesin diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu mücadelenin kıyamete kadar süreceğini bilerek daima hazırlıklı, daima güçlü, daima tedbirli olacağız. Cumhuriyetimizin 100'üncü sene-i devriyesinde, İstanbul'un fethinin 600'üncü senesi, Malazgirt zaferinin 1.000'inci senesi gibi sembolik yıl dönümlerine, ecdadın maddi ve manevi mirasını yaşatmak için önem veriyoruz. Tarihimizi ne kadar iyi bilir, ona ne kadar iyi sahip çıkarsak geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Tüm adımlarımızı işte bu anlayışla atıyoruz.

dönüşümler de, hep Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gerçekleştirilmiştir.

 

Nice darbelere ve darbe girişimlerine, muhtıralara, vesayetin sinsi oyunlarına rağmen bu kutlu çatı, daima temsilcisi olduğu milletin onurunu korumuştur. Elbette burada hatırlamak istemediğimiz kimi müessif hadiseler de yaşanmıştır. Ama bu durum, Meclisimizin temsil ettiği değerlerin yüceliğine halel getirmez. Özellikle 15 Temmuz gecesi bu Meclisin ortaya koyduğu cesur ve kararlı duruş, dünya demokrasi tarihine geçmiştir. Türkiye'yi "demokrasiye bedel ödemeden sahip olmuş bir ülke" diye itham edenler, umarız 15 Temmuz gecesi bu bühtanlarından dolayı utanç duymuşlardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimizin yaşadığı veya savuşturduğu her sıkıntının ardından millî iradenin tecelligâhı olan Meclisimiz üstlendiği sorumluluğun gereğini yerine getirmeyi bilmiştir.

Ülkemizin elde ettiği tüm kazanımlarda en büyük pay sahibi Meclisimizdir. Sadece son on sekiz yılda bu çatı altında gerçekleştirilen reformlar, yapılan düzenlemeler, alınan kararlar, sergilenen takdire şayan tutumlar özellikle, hayranlık verici bir başarı hikayesidir. İnşallah önümüzdeki dönemde Meclisimiz, çok daha büyük başarılarla tarih yazmayı sürdürecektir. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşma yolculuğunda, Meclisimize düşen daha çok görevler var. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, diğer kurumlarımız gibi Meclisimizin de kendi alanına yoğunlaşabilmesine imkân sağlamıştır. Elbette böylesine köklü yönetim sistemi değişikliklerinin ideal uygulama seviyesine gelmesi vakit alacaktır. Eski alışkanlıklarla yeni bir sistemi sürdürmenin zorluklarını her alanda yaşıyoruz ama her geçen gün, yasama, yürütme ve yargının yeni sistem doğrultusunda kendini geliştirdiğini görüyoruz. Yeni reformlarla, hukuki ve icrai olarak tespit ettiğimiz aksaklıkları gideriyor, çıtayı sürekli yukarıya taşıyoruz. İnşallah, Türkiye bu konuda da dünyaya örnek olacak başarılara da imza atacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Meclisimizin, yeni yasama yılında bu çerçevede çok önemli çalışmalar gerçekleştireceğine inanıyorum. Siyasi rekabet ile ülkeye ve millete hizmet yarışı arasındaki çizginin en iyi konulduğu ve korunduğu yerin Meclisimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Yeni dönemde Meclis çalışmalarına katkı verecek her partiden milletvekillerimize şimdiden teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, sizlerin de dikkatini çekmiştir; millet olarak son dönemde her yılımızı, geçmişte on yıllar boyunca yaşanan gelişmelere ve daha fazlasına şahit olduğumuz bir kesafette geçiriyoruz. Bu durumun iki önemli sebebi vardır. Birincisi, Türkiye'nin istikrarsızlıklar, çekişmeler, kavgalar, krizler sebebiyle uzunca bir süre ihmal ettiği demokratik ve ekonomik atılımları bu dönemde hayata geçirmiş olmasıdır. Tabii bu atılımların her biri, içeride ve dışarıda çıkarları zarar görenlerin çok büyük direnişleriyle, çok büyük saldırılarıyla karşılaştı. Milletimizin ve onun temsilcisi olan Meclisimizin desteğiyle, karşımıza çıkan engelleri birer birer aşarak -hamdolsun- bugünlere geldik. Gelişmelerin bu derece hızlanmasının ikinci sebebi, dünyanın geldiği yeni yol ayrımıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, galipler tarafından kurulan siyasi ve ekonomik uluslararası düzen artık her alanda çatırdıyor. Salgın döneminde yaşananlar bu yıkılışın çok daha açık şekilde görülmesini sağlamıştır. Birleşmiş Milletlerden başlayarak, mevcut küresel düzenin tüm insanlığı kucaklayacak şekilde işleyişinden sorumlu kurumların hemen tamamı tıkanmıştır. Dünyanın karşılaştığı yeni sınamalar, yeni krizler, yeni ihtiyaçlar karşısında etkisiz kalan bu kurumlar kırılganlığı daha da artırıyor. Gelişmiş denen ülkelerin, gerçek bir kriz durumunda kendi vatandaşlarına dahi hayırlarının dokunamadığı görülmüştür. Velhasıl, koskoca yer kürenin bir avuç muhterisin ipoteği altına alındığı bu çarpık düzenin aynı şekilde devam etme şansı kalmamıştır. Bir süredir, her platformda dile getirdiğimiz "Dünya 5'ten büyüktür." tespiti, işte bu gerçeğin ifadesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ya mevcut kurumlar güvenliği, istikrarı ve refahı insanlığın tamamına yansıtacak şekilde yeniden yapılanacak ya da bu ihtiyacı karşılayacak yeni kurumlar inşa edilecek. Biz, her şeye rağmen mevcut kurumların hakkaniyete uygun şekilde yeniden yapılanmasıyla bu ihtiyacın karşılanabileceğini düşünüyoruz. Küresel düzenin işleyişinin değişmesi gerektiği tespitimizi ilk söylediğimizde konuya mesafeli yaklaşanlar bulunuyordu. Salgın sürecinde ortaya çıkan tablonun ardından bu kesimlerin de bize destek vermeye başladıklarını görüyoruz. Burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Dünyanın doğusu ve batısıyla, kuzeyi ve güneyiyle her köşesinin güvenliğe ihtiyacı vardır. Dünyanın, nerede yaşarsa yaşasın tüm insanların huzuruna ihtiyacı vardır. Dünyanın herkese yetecek kaynaklarının adaletli şekilde dağılımına ihtiyacı vardır. Dünyanın Rabb'imizin bize emaneti olan havasının, suyunun, ağacının, tüm güzelliklerinin korunmaya ihtiyacı vardır. Bunları sağlayacak bir küresel yönetim düzeni kurmamız şarttır. Aksi takdirde dünyanın dört bir yanında ucu gelişmiş ülkelere de dokunacak şekilde çatışmaların, acıların, zulümlerin, yağmaların yeniden başlaması kaçınılmaz hâle gelecektir. Türkiye olarak insanlığı işte böyle bir tehditten kurtaracak çözümleri gündeme getirmenin, tartışmanın ve inşallah neticeye ulaştırmanın gayreti içindeyiz. Bu çerçevede Meclisimizin de üzerine düşenleri bihakkın yerine getirdiğini görmekten memnuniyet duyuyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülke olarak küresel krizlerin en çok yaşandığı coğrafyanın tam merkezinde yer alıyoruz. Balkanlarda yaklaşık otuz yıl önce yaşanan trajik katliamların ve çatışmaların izleri hâlâ tazedir, bölgenin kalıcı barışa ve huzura kavuşamadığı da ortadadır. Karadeniz'de Kırım'ın işgaliyle başlayan kriz, her an yeniden tırmanma potansiyeline sahiptir. Kafkasya, her karış toprağıyla yeni çatışma potansiyelini bünyesinde barındıran bir kriz alanı olma vasfını sürdürüyor. Nitekim Dağlık Karabağ'ı işgal eden Ermenilerin Azerbaycan'a saldırısıyla başlayan çatışmalar bunun en somut örneğidir. Burada bir kez daha Azerbaycanlı kardeşlerimizin işgal altındaki topraklarını kurtarma ve vatanlarını koruma mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Özellikle Minsk 3'lüsü denilen Amerika, Rusya, Fransa ve bunların hâlâ otuz yıla yakın zamandır bu sorunu ihmal ettikleri için bugünlere yansıyan bu olumsuz gelişmeler karşısında ateşkes arayışı içinde bulunmaları her şeyden önce kabul edilebilir bir şey değildir. Bir şey mi isteniyor? O zaman işgalcilerin, bu topraklardan çıkmaları gerekir ki burada bir çözüme ulaşırız. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

 

1 milyon kilometrekarelik alandan, evet, ayrılmış olan Azeri kardeşlerimiz şu anda topraklarına dönecekleri günü bekliyor, onun hasreti içerisindeler; buna kimse yanaşmıyor, önce bir defa bunu masaya bir yatıralım. Bunları biz, Sayın Putin'le görüştük, Sayın Macron'la da görüştük ama hep oturdular, konuştular netice yok. İşte, şimdi netice zamanı ve Azeri kardeşlerimiz de kendi göbeklerini kesmenin adımını attılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ermenilerin, kadim Azerbaycan toprağı Karabağ'ı işgaline ve gerçekleştirdikleri sivil katliamlarına karşı kör, sağır, dilsiz kalanların, bugün sergiledikleri tavır da ikiyüzlülüktür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşgalcilere sessiz kalıp vatanlarını savunanları ve onların yanında yer alanları suçlayanların sözünün bizim nezdimizde kıymeti yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Türkiye olarak, kendimizi "İki devlet tek millet" olarak gördüğümüz Azerbaycanlı kardeşlerimize tüm imkânlarımızla ve tüm kalbimizle destek vermeyi sürdüreceğiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Karabağ'ın işgal edildiği dönemde, rahmetli Abdürrahim Karakoç'un şu dizelerinde dile getirdiği hissiyatı, bugün âdeta canlı olarak yaşıyoruz:

"Böyle geldi, böyle gitmez bu oyun

Zalimleri iflah etmez bu oyun

Umdukları gibi bitmez bu oyun

Mazlumların ekmeği, tuzu bizdedir

Sizdeki yaranın özü bizdedir." (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Evet, zalimleri iflah etmeyen bu alçak oyun, inşallah, bozuluyor. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu, Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor. Ermenistan yönetimini, her şeyi bir kenara bırakıp ısrarla Türkiye'ye iftira atma gayreti de kurtaramayacak. Bu haydut devlete destek verenleri, kendilerine insanlığın ortak vicdanı önünde hesap sorulacağı konusunda ikaz ediyorum.

Rabb'im Azerbaycanlı kardeşlerimizin yâr ve yardımcısı olsun.

(VŞ)


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ