Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,


Bilim İnsanları Mustafa İnan ve Mahmut Sayın HocalarınDil-Matematiksel Düşünme İlişkisi Konularındaki Benzerlikleri


Eflatun (Platon)'un MÖ 4. yüzyılda ders verdiği ve tarihteki ilk akademi olarak kabul edilen Atina Akademisinin girişine "Geometri Bilmeyen Giremez" uyarısını duyduk/okuduk. Ancak Eflatun ne demek isteniyordu? Sorusunu çoğumuz çok derinlemesine analiz etmedik. Eflatun diğer ismi ile Platon neden “geometri”üzerinde duruyordu çok irdelemedik. Bununla ne anlatmak istiyordu? Eflatun'un, öğrencileri ile matematik, dil ve doğa bilimleri ilişkilerinin ve yöntem biçimlerinin anlaşılması için geometrinin yani soyut düşünmenin önemini felsefi olarak belli bir arka plan okuması ile soyut düşünme becerisi ilişkisi bilgisi aradığını çok sonraları fark ettim.Geometri/matematik, dil, felsefe ve müzik ilişkisi kurabilen bilim insanı, filozof ilişkisi eskiden beri hep bilinir ve konuşulur. 

Üniversite sınav sonuçları analizlerimde dikkatimi çeken konulardan biri öğrencilerin geometri ve fizik sorularını yeterince çözemedikleridir. Halen hiç geometri ve fizik bilmeyen analitik ve soyut düşünme becerisi kazanmadan Liseden üniversiteye gelen öğrencilerin derslerde ne denli zorlandıklarını görüyoruz. Matematik, dil felsefe ilişkisini çok sonrada yaşamın içinden öğrenmeye çalışan öğrenciler olarak derslerini aldığım Prof Mahmut Sayın ve Oğuz Atay’ın romanından hayat hikayesini okuduğum Prof. Mustafa İnan hocaların bilimsel bakış açıları ve sorun çözme benzerliği zihnimde oluştu. Keşke birbirlerini tanısalardı. 

Bir Bilim Adamının Romanı

Oğuz Atayın kaleme aldığıgünümüze kadar çok defa baskısı yapılan“Bir Bilim Adamının Romanı” bilim insanı olmayı amaçlayan her bireyinmutlaka okuması gerekenler listesinde bulunması gereken bir yapıt. Hocası Prof.Dr. İnan gibi mühendis olan Oğuz Atay ülkemizin romancılık tarihinde önemli bir başarıya sahiptir. Kısa süre gelenbiyolojik yaşam döngüsünesığdırdığı kitaplarındaki anlatım tarzı, dil tekniği ve merak uyandıran sürükleyiciliği eleştirmenler ve okuyucuların gözünden kaçmamıştır.Oğuz Atay hocasının hayatını kaleme aldığı bu eserde Prof.Dr. İnan’ın çok erken yaşlarda hocalarından daha erken dil ve matematiği kavrama, öğretme konusundaki doğal yeteneğini ve çabalarını sık sık vurgulamıştır. Bu eseri okurken Prof. Dr. Mahmut Sayın hoca ileProf. Dr. İnan hocanın benzer özelliklere sahip olduğunu keşfettim. İki bilim insanı arasında hayata ve bilime bakış açıları, bilime olan tutukluları, öğrencileri ile olan ilişkileri ve çok yönlü kişilikleri aralarında ki benzerlikler kitabı yeniden esaslı olarak okumama yol açtı.

Yaratıcı Bilim İnsanlarının Dil, Matematik, Felsefe Merakları ve Benzerlikleri

Geçmişyıllardaokuduğum Oğuz Atayın romanı geçen yıltesadüfen yeniden elime alma fırsatı bulduğumdaOğuz Atay’ın hocası olan ve kendi kaleminden kendi anlatım tarzı ile yazmış olduğu Prof.Dr. Mustafa İnan’ın (Malatya kökenli-Adanalı) otobiyografi romanını yeniden okurken geçmişte kitabı çok yönlü analiz etmediğimi fark ettim. Prof.Dr. Mustafa İnan romanı gibi Prof. Dr. Mahmut Sayın romanı da yazılabilir mi? düşüncelerinden alı koyamadım kendimi. Ancakböylesi bir durumu öncelikli olarak yakınları ile paylaşıp Mahmut Sayın hoca hakkındaki bütün bilgileri edinmek gerekir.Rahmetli Hocam Mahmut Sayın’ın (Elazığlı) ölümü sonrası kaleme aldığım bu yazıdabilime ve insana olan bakış açısını “örnek bilim insanı” olarak etkileşimde bulunduğum ya da bulunabileceğim her bireyle paylaştım. Mahmut hocanın öğrencisi olarak birlikte geçirdiğimiz süreç boyunca edindiğimiz öğreti ve gözlemler;çalışma şekli, dil bilgisine olan düşkünlüğü ve matematiğin önemini sürekli vurguluyor olmasıarkadaşları ve biz öğrencilerinin açık bir şekil de dikkatini çekmişti

Mustafa İnanın ortaöğretim öğrencilik yıllarından itibaren değişik dillere merakı, doğal matematik zekâsı ve problem çözme becerisi odöneminöğretmenleri tarafından da fark edilir. Edebiyata matematiğin penceresinden bakabilmesi sebebi ile en karmaşık soruları bilegerek ortaöğretimde gerekse üniversiteyaşamında çok kolayca anlatabilirmiş.Sayın İnan “Düşünen ve yeni bir şey ortaya koymak isteyen her insan matematikçidir” der. 

Matematiğe olan yoğun ilgisi ilebilinen Prof. Dr. Mustafa İnan, edebiyatın işleyiş biçiminde matematiğin ilkelerini bulduğunu belirtmiş ve bu durumu “sayıların soğuk yüzünü sevmeyen öğrenciler, gerçekte matematiğin ne ifade ettiğini bilmiyorlar” söylemi ile açıklamıştır. Ayrıca derki “Sayıların ve Eski Yununca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, o zaman matematik sizin için sınıfı geçmek amacı ile çalışılmış olur”. Anlaşıldığı kadarı ile dil ve matematiğin ayrılmaz parçaları oluğunu savlıyor. Nihayetinde temel bilimin anlatım şekli matematiğe dayanır. 

Mustafa İnan’ın matematik için söylediklerine“sesler” düzeni içinde bakarsanız edebiyat, felsefe, müzik ilişkisinin nasıl bir matematiksel ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır. Rakamların ve formüllerin arkasındaki canlılığı hisseden ve onu anlatmasını bilen başarıyı yakalamış olacaktır. Ses-rakam-müzik oluşumuna bakarsakSayınMustafaİnan ile Sayın Mahmut Sayın arasında inanılmaz bir benzerlik olduğugörülmektedir. Hocam Prof. Dr. Mahmut Sayın’da değişik dilleri birlikte çalışarak diller arasındaki ortak dil kökü ve akrabalık ilişkilerini araştırıyordu. Romanda Sayınİnan’ın benzer kelimekökleri, ekleri ve kavramlarınıayrıştırarak analizler yaptığını öğreniyoruz. Benzer şekilde Mahmut hocanın da çizgili defterine birkaç dilden benzer çalışmalar yaptığını biliyoruz. Rahmetli MahmutSayın hocam Pi sayısı üzerinde çok duruyordu. Cumhuriyet Bilim Teknik ekinde yazdığı makale de “Pi” sayısının önemini orada öğrenmiştim.Mineraloji dersinde minerallerin altıgen, sekizgen şekil almasını anlatıyordu. Bal arısı peteklerinin oluşum şekli ile mineral oluşum şekillerinden bahsederdi. İnsanın yüzey genişliği ve insan ömrünün uzunluğu arasında ki ilişkiyisürekli olarak araştırırdı. 

Dil ile MatematikArasında Ne Tür İlişkiler Bulunmaktadır? 

Matematik doğanın dili olduğu için yaşamı anlamada ve anlatmada dile hakim değilsenizdoğanın kurallarını anlayamayacağınız gibi anladığınızı da anlatamasanız. Tahir Nejat Gencer’in Liseler için hazırladığı Dil Bilgisi ders kitabındaki hecelerin oluşumu ve kelime köklerine bakınca bir akışkanlık ve ilişkiler bütünü olduğu görülmektedir. Sanıyorum ki bu bağlamda matematik, dil, şiir, felsefe ve evren arasında ki bütüncülilişkileri somutlaştırmak zor ancak zevkli bir iş gibi geliyor bu insanlara. 

Mustafa İnan’agöre “Düşünen ve yeni bir şey ortaya koymak isteyen her insan matematikçidir”. İnan’ın “Dil ve Matematik” başlıklı makalesinde dil ve matematik arasındaki ilişkiyebir de matematiksel bakış açısıyla yaklaşmayı dener. 2018 yılında Prof. Dr. Ali Nesine verilen  Leelavati Ödülü'nün ana nedeni Matematiği toplumun her düzeyindeki insana sevdirmesi ve yaşamı sayılar üzerinden açıklamasına verildiği belirtildi.

Prof. Dr. İnan çalışmalarında, dil ve kelimelerin kökleri üzerinde yoğunlaşmışve matemetikselleştirilmiş dil anlayışı ile matematiksel birdil felsefesi kurma yoluna girdiği görülmektedir. 

Mustafa İnan ‘Dil ve Matematik’ adlı makalesinde dilin anlam modelinin çıkarılamamasının zorluğundan bahseder. Aynı zamanda bir kültür insanı olarak da “üslup” soruncuda önemsiyor. Özellikle matematik gibi bir konuda insanlara bir şeyler öğretmek isleyenler için anlatımüslubuçok önemli bir sorun olarak görürü.

Ülkemizde bir türlü öğrencilere sevdirilemeyen matematik dersinin anlatım sorununda kaynaklandığını düşünerek dil-matematik ilişkisine büyük önem vermiş olduğunu anlıyoruz.   

İnan, edebiyata da matematiksel düşünme yöntemi ile bakmayı benimsediğini belirtiyor. Prof. İnan sayıların soğuk yüzünü sevmeyen öğrenciler, gerçekte matematiğin ne ifade ettiğini bilmiyorlar diyerek:

“Matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. Sayıların re Eski Yununca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz. Sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın, tek amacı sınıf geçmek olur”.

Yaratıcı Bilim İnsanlarımıza Sahip Çıkalım 

Sonuç olarak bilim felsefesini kavramış bilimdeki nedensizlik ilişkisini doğru kurarak, dil, felsefe ve matematikilişkilisini kuran insanların sorun çözme yaratıcılığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Eflatun’dan günümüze dil, matematik, felsefe, müzik ve yaşam arasındaki ilişkiyi kurabilen ve insanlığın ve çağların gelişimine katkı koymuş olan bu ve benzeri düşünme biçimine sahip insanlaradır. Birçok yönden hepimiz bu insanların doğanın gizemlerini çözümleyerek/deşifre ederek yaşamı kolaylaştıran teknikleri geliştirmelerine borçluyuz ve minnettarız.   

Mahmut Sayın hocadan ders alırken öğrendiklerim ve Mustafa İnan hocanın yaşam hikâyesindenokuduğum/gördüğüm benzerlikler bilimsel eğitimi hangi eksende yürütmemiz gerektiğini işaret etmektedir. Türkiye gibi gelişmek isteyen ülkelerin insanlığın tecrübelerinden yararlanarak enerjisini, temel bilimlere, analitik düşünmeye ve çağın gereklerine yönelik eğitime öncelik vermesi gerektiği kaçınılmaz görülüyor.

Bilgi çağında yaratıcı düşünce, soyut düşünme ve eleştirel okuma yanında sentez ve analiz edebilme beceresininöğrencilere kazandırılması gerekiyor. Dil-düşünme ve matematiksel ilişki kurma becerisinin felsefi boyutunun da öğrenilmesi ve aktarılmasınıntopluluklar için önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Sanat eğitiminin felsefe ile birlikte verilerek soyut düşünme beceresinin kazandırılması gereksinimi ortaya çıkmaktadır. 

Hepsinden öte bilim insanlarının özgür ve bilimsel çalışma döngülerini olumsuz etkileyecek her tür etkiden arındırılması, uygun çalışmakoşulları sağlanarak içinde bulundukları topluma veinsanlığa hizmet etme süreçlerine destek olunmalıdır.

Her iki bilim insanı Anadolu’nun kırsal kesiminden yoksul ailelerden gelmiş olup, her ikisi de doğal yetenekleri ile kendilerine bilim dünyasında yer bulmuş vekatkı sunmuşlardır. Prof. İnan çok erken dönemde hastalanarak, Mahmut Sayın hocada çok erken yaşta arabasının sık arıza yapması nedeniyle üniversite kavşağında bozulması sonucu kötü bir kazayla yaşamları sonlanmıştır. Türkiye’nin bir birine çok benzeyen iki değerinin yaşamları üzerinden bizlere verdiği mesajıçok iyi okumalı ve ülkemizin farklı üretim yeteneğine sahipnitelikliinsan kaynağını arttırmamız gerekliliğini kabul edip daha çok okumalı-çalışmalıyız.Ülkemizive insanlığı ancak bu tür değerli insanlar ileriye taşıyacağı için bu tür insanlara sahip çıkmak ve korumak gerekir. 

Yazı 24 Ocak 1990 yılında kaybettiğimiz Pro. Dr. Mahmut Sayın hocamıza atfen yazılmıştır.

***Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı, İletişim Yay.1994 (5.baskı; ilk baskı:1975. 2017’de 51.baskısına ulaşmış)

 

Salih KOÇ
25.01.2023 07:42:58
Değerli Hocam, Yazınızı ilgi ile okudum. Ben, emekli bir sınıf öğretmeninin. Ülkenin çok da olmasa değişik bölgelerinde çalıştım ve tam da ile yarayacak, daha az hata yapar bir kıvsma geldiğimizde yaşam koşullarının gün be gün zorlaşması nedeniyle emekli (2004) oldum. İlkokul öğretmenliğinin ilk beş yılı cinayettir. Yanlış yapa yapa işi öğrenmeye bsşkarsınız. Biraz olgunlaşmaya başladığınızda ( tecrübe anlamında) sizi başka sorunlar bekler. Kendimizi yenileme düşüncemiz ve eylemimiz her geçen gün törpülenmeye başlar. İşi iş içinde öğrenirsiniz veya öğrendiğinizi zannedersiniz. Tam da belli bir kıvsma gelirseniz bu seferde başka sorunlar çıkar. Asıl konununuz olan öğretmenlik mesleğinizde daha kolay ve pratik nasıl öğretebilirim sorusunu sorsanız da sizi teşvik eden veya bu konuda eleştiren olmaz. Artık emeklilik hesapları yaparsınız ama geçmişe dair mesleiinizin icraası aşamasında bir muhasebe yapmaxsınız. Bunu ne zaman yaparsınız? Emekli olunca... Geçmiş olsun! İş işten geçmiştir. Köy Enstitüleri ve akabinde İlköğretmen Okullarından sonra öğretmen okumsmaya başlamıştır. Gelelim matematik öğretimine; en büyük yanlışlık somutlaştıtılmış örneklere yer vermemektir. Tane kavramı ona kadar verilip sonrasında ritmik saymaya geçilir. Bunun bir adı da ezbere saymadır. Köy Enstitülerinde olduğu gibi çatı da yapılmadığı için açı da yaşayarak, yaparak öğretilemez. İlkokullarda on metrelik bir halatı sınıfa taşıyıpda uzunluk ölçülrrini öğreten öğretmen sayısı mevcut öğretmen sayısının on binde biri kadar bile yoktur. Keza geometri derslerinde şkrtki pergel kullanan da çok azdır. Özellikle ilkokul yıllarında somut lastiği kanayan matematik öğretimi öğretme alanındaki cinayetin ilk örneklerinden bştidşr. Geniş anlamda dğşğnüldüğünde bu tam da bir matematik katliamdır. Okuma yok, kendini yenileme yok! Somut kaldırılmadan öğretilmeye çalışılan matematik; ezber yeteneği güçlü çocuklarca öğrendiği zannedilerek liselere, hatta üniversitelere kadar gelirler. Öğrendiği ezbere formüller ile problemi çözer. Sonucu bulur. Çok az matematik öğretmeni bunu ilkokul seviyesinde çocuklara (bizim yumurta hesabı dediğimiz) izah edemez! Neden? Şimdiye kadar matematiğin somutunu görmedi, gösterilmedi, hatta bunu bir zaman kaybı saydı veya sayıldı. Değerli hocsm, balık baştan koktu. Bu yöntem ile matematik sevdirilemez, öğretilemez. Mış gibi olur ve matematik en başarısız olduğumuz alan haline gelir. Matematik deney ysşsm demektir. Matematik öğrenmedeki bsşsrı ile ysşsm kalitesi arasında bir ilişki vardır. Saygılarımla.... Oğux Atay'ın kitabını merak ettim temin edeceğim...

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00