Bana kalırsa bizi Sümerbank’ın ahı tuttu.
Şimdi neye uğradığımızı şaşırmış durumda aval aval etrafımızda gelişen olaylara bakıp duruyoruz.
Gelişen olayların gelişmesinde ya da gelişmemesinde hiçbir katkımız yok; karşı çıkmaya gücümüz de… 1923 koşullarında belirgin bir biçimde balkanlarda ve orta doğuda yarattığımız etkin politika Atatürk’ten sonra yok edildi. Önceleri yavaş yavaş bu günlerde hızla o görüntü yok edildi. Artık Türkiye orta doğunun yoksullarındandır… Gözü ve kulağı o tuhaf kılıklı insanların yönettiği tuhaf ülkelerden gelecek kredilerdedir.
Bu duruma rastlantısal olarak gelmedik.
Bizim ilk gençlik yıllarımız Soğuk Savaş dönemine rastladı. Türkiye bu soğuk savaş dönemini çok sıkıntılı yaşadı. Talihin garip bir cilvesiydi sanki çok partili döneme de o tarihlerde geçmiştik demokrasinin kazığını işte öylece yedik; ne kadar “Kifayetsiz Muhteris” varsa siyasete atılıp parlamentoya girdiler ve Cumhuriyeti kemirmeye başladılar…
Biz bu soğuk savaşı beceremedik üstümüze çöktü! Altında kaldık ve hala çıkamıyoruz! Bu savaşın iki karşıt aktörü 44 yıl süren bu savaş sırasında birbirlerine tek kurşun sıkmadılar! Biz ülkemizde birbirimizi boğazladık yahu! Binlerce insanımız yok yere öldü öldürüldü silahlı kuvvetlerimizden daha çok sivil vatandaşlarımız silahlandırıldı. Neden biliyor musunuz? Ben hala o nedeni bulamadım cevaplayamıyorum.
SSCB dağıtıldıktan sonra tek patronlu bir dünya oluşturuldu. Liberalizm, toplumların yeni dini oldu. Patron, devletlerin küçülmesini ferman eyleyince haliyle ülkeler devletin etkinliğini azaltıcı önlemlere başladılar. Onlar küçülttü biz yok ettik! Anımsıyorsunuzdur: orta boylu şişman gözlüklü ve elinde bir tükenmez kalem olan biri devleti satmaya başladı. Alkışladık. birkaç kez başbakan bir kez de cumhurbaşkanı seçtik… Cumhuriyetin tüm birikimleri bir kalemde yok pahasına olmadık insanlara satıldı!
İşte bu furyada Dünyanın örnek alacağı büyüklük ve işlevsellikteki Sümerbank’ımızı da sattık… Sokaklar işsiz insanlarla doldu gecekondular kalabalıklaştı.
İşte bu örgütsüz işsiz sadaka ve bağış gözleyen kitleler tarikatların ve cemaatlerin kucağına atıldılar. Kitlelerin başka umudu yoktu çünkü…
Şimdi oturup toplumsal analizler yapmaya çabalayın. Ne yaparsanız yapın bu gidişatla bu facianın önünü alamazsınız çünkü bir bataklığı kurutmak zorundasınız. Çünkü toplumu sadakaya ve duaya gereksinme duymaktan kurtarmazsanız bu bataklığı kurutamazsınız.
Beddualısınız, ah aldınız! Sizi, bulunduğu her yerde bir uygarlık ışığı gibi parlayan Sümerbank’ın ahı tuttu.
Sonuçta hep o kurala gelip tosluyoruz: Ne üretirsek nasıl üretirsek her şeyimiz ona benziyor ve benzeyecek. Hiç bir şey üretmeden yaşamaya alışmış toplumlarda 6 yaşında kız çocuklarının evlendirilmesi, sokaklarda kadınların boğazlanması olağan duruma gelecektir. Ülkemiz ne yazık buraya getirilmiştir.
Yani Alt yapı üst yapıyı belirlemeye biçimlendirmeye devam ediyor.
Karl Marx taa 1859 yıllarında yazdığı bir makalede “ İnsanların geçim yolunu bilinci değil, bilincini geçim yolu etkiler” demiş.
ı
