Cumhuriyetimizi kuran ve sonsuza değin yaşatılmasını en kutsal ve birinci ödevimiz olarak emanet bırakan Atatürk’le birlikte diyoruz ki:
“Bir ulusta şerefin, nâmusun, haysiyet ve insanlığın varlığı ve kalıcılığı, kesinlikle o ulusun özgür ve bağımsız olmasına bağlıdır! Bireylerin şerefli, haysiyetli, nâmus ve insanlığa sahip insanlar olması için de üyesi oldukları ulusun özgür ve bağımsız olmasının zorunlu olduğunu biliyoruz.”
Ve bu bilinçle diyoruz ki:
Yargısı bağımsız olmayan bir ülkenin bağımsız ve özgür ülke olması olanaksızdır!
Yargı bağımsızlığının gerçekleşip tam güvenceye kavuşması için ise:
1) Siyasal Partiler yasasının demokratik olması gerekir;
2) Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan basın özgürlüğü için görsel ve yazılı basının patron ve yöneticileriyle köşe yazarlarının ve partilerin üst düzey yöneticilerinin düzenli olarak kamuya açık mal-ve-gelir bildiriminde bulunması zorunluluğu anayasa ve yasayla sağlanmalıdır; çünkü Atatürk’ün de uyardığı gibi, “aşağılık insanların para karşılığında yaptıracağı yayınlardan korkulur; basının bir yabancı devletin ya da uluslararası para dünyasının etkisi altına girmesinden korkulur.”
3) Milletvekilliği ödenekleri maddiyat düşkünlerinin iştahını kabartacak düzeyde olmamalı (kıyak emeklilik, vb.), örneğin en yüksek devlet memurunun ödeneği düzeyinde tutulmalıdır;
4) Toplum genelinde de servet dağılımında “haksız eşitsizlikler” olmaması için, her kazançta tüm toplumun katkısı olduğu gerçeği gözönünde tutulmalı ve örneğin İsveç’teki gibi vergi düzeni “artan-oranlı gelir- ve kazanç-vergileri” temeline dayandırılmalıdır.
Kanımca yurdumuzda da bu düzenlemeler yapılmadıkça:
ne demokrasimiz,
ne yargımız,
ne güvenliğimiz,
ne ekonomimiz,
ne aile yaşamımız ve kadınların (=annelerimizin, kızlarımızın) yaşam niteliği
ne eğitimimiz
ne bilim, sanat, ahlak ve felsefi inançlarımız
çağın gerektirdiği düzeye yükselemez.
...