Cezmi DOĞANER


AYASOFYA MÜZE Mİ CAMİ Mİ OLMALI? -2


AKP hükümetleri döneminde yaşadığımız ve de yaşamakta olduğumuz öylesine ilginç birçok şeyler vardır ki, öncesinde ve sonrasında bunlar ne aklımıza ve nede hayalimize gelirdi. Bu çıkmaz hele son yıllarda biraz da dış konjonktürün etkisiyle, öylesine çarpıklıklar sergilendi ki, bu açıkçası tahmin edilmesi bile olanaksızdı. Herkes birbirinin gözünün içine baka baka yalan söyler oldu, en basit gerçekler saptırılmaya başlandı, insanlar eskisinden çok farklı beklentiler içine girdiler. Umutlar karartıldı, değerler manipüle edildi ve bu arada bile bile gerçekler tuz buz edildi. "Suret-i haktan" görünmek isteyen kimileri, "hakkı" ayaklar altına aldıkları gibi insafın her türlüsünü unutturur oldular.

Cumhuriyetimizin temel değerleri ortadan kaldırıldı. Yakın tarihimizi ana hatlarıyla bile bilmeyen bir "cahiller ordusu" türerken, Atatürk'e ve onun eserine saldırdıkça prim yapar oldular. Laik cumhuriyetimizin ve kurucusunun ezeli düşmanı olan şeriatçı ve Osmanlıcı “güruh” her gün yeni bir saldırı ile hedef gösterir oldu…

 

Ayasofya müze mi cami mi

 

Bir önceki yazım da Ayasofya’nın cami olarak açılmış olmasının siyasal oyununa ve de uluslararası çıkmazına işaret etmeye çalıştım. Gerçek şu ki, ibadetin siyasete, dinin çıkar çatışmasına araç yapıldığı ve siyasal tabanın konsolide edilmesi için açık bir tavır alış olduğunu gözlemekteyiz. Sebep noktasından bakıldığından; bunun tek bir sonucu vardır, “dini siyasete”, “siyaseti dine heba etmek” çabanın ülke boyu yol aldığını görmekteyiz. Sonuç olarak şunu açıkça ifade edelim ki; toplumda bir ayrışmanın, kutuplaşmanın ve bir yabancılaşmanın hızla ve de sorumsuzca “dolu dizgin” bir yol aldığı bir memleket manzarasını seyretmemekteyiz. Bu oluşumun kazananını yoktur, bir bütün ülke olarak kaybetmeye muktediriz…

Özetle; çağdaş ve modern toplumlarda din bir alt kimlik olarak hep süregelmiştir. Bu nedenle çoğunluk değil de çoğulcu toplum gerçeği ısrarla hep ön plana çıkmıştır. Bu oluşum içerisinde ki toplum bireyleri ötekileşme veya din yarışı safsatasından kurtulmamanın ve de yalnızlığın dip karanlığında boy göstermektedir.

Klişede olsa, şunu söylemek gerek; din birey tercihi ve kendi ritüelleriyle baş başa bir tercihtir. Düşünebiliyor musunuz? Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi, Hollanda’da 1954 yılından sonra tek bir kilise yapılmamıştır. Bilimsel toplumun algı gerçeği bu ilişki ağına ister istemez yansır olmuştur. Yapılan tek şey, Nazi Almanya’sının yoğun bombardımanı sonrasında tahrip olan kiliselerin sadece onarımı olmuştur. Bunun nedeni ise, o yapıların yüzyıllık tarihi değere sahip olmuş olmalarıdır.

 

(Gel gör ki, günümüzde Avrupa’da birçok kilise Müslümanlar tarafından cami olarak işletip kullanılmaktadır.)

 

Sonuç olarak şunu açıkça söyleyebiliriz ki; din ve dini semboller hiçbir zaman dünya insanlığını birleştiren bir öge olamaz, olsa olsa insanlığı ayrıştıran ve kutuplaştıran sonuçların bir nedenidir. Meseleye sebep ve neden ilişkisi noktasında bakıldığında.  

Bu perspektifle Ayasofya’nın açılışını ve dış dünyaya verdiği mesajı okumak mümkün. Zira gördük ki, dinden kaynaklı olarak işe yaradığı tek şey; halklar arasındaki ayrışmayı ve ötekileştirmeyi dünden daha çok körüklediği olmuştur. Bu nedenle Karl Marx’ın “din bir afyondur” söylemine rahmet okumaktan başka söylenecek bir şey kalmıyor!..

 

Bugün Akdeniz’i çevreleyen İslam ülkelerinin birbirlerine dost olduklarını gösterebilir misiniz? Elbette hayır. Bırakınız dost olmayı, emperyalizmin silahlarıyla birbirinin gırtlağına sarılan ve öldüren komşu İslam devletinden başka bir okuma göremiyoruz! Çünkü Akdeniz’de yerleşik İslam devletlerinin her birinin İslam yorumu ve İslam algısı farklıdır, birbirinden uzak ve yabancıdır, işte bu onların en genel çelişki gerçeği demektir.

 

Oysa İslam dünyasında emperyalizmin egemenliğinden kurtularak özgür bir toplum yaratan, bağımsız ve laik devletini temel alan ve bu amaç uğruna savaşan tek bir isim vardır, o da Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. Kemalizm ile, İslam dininde inanç farklılığı ya da inanmama özgürlüğü noktasında kanın akıtılmadığı tek çözüm olmuştur. Dolayısıyla o çözümün adı “laiklik” ilkesidir ve devletin seküler olma niteliği ile bir olmazsa olmazıdır.

Böyle biline çare buluna...

Bu satırları yazarken, dine bağlı, ona içtenlikle inanan, çıkar konusu olmaktan kendisini koruyan tüm dindar kişilere saygı duyduğumuzu belirtmeliyiz.

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22