SÖYLEŞİ: DUYGU HARMANCI KARAGÜLLE
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 5.05.2022 11:56:00 1795 0

SÖYLEŞİ: DUYGU HARMANCI KARAGÜLLE

POLAT ÖZLÜOĞLU İLE YAZMA SERÜVENİ, KİTAPLARI VE EDEBİYAT ÜZERİNE...

“…Görünenin altında yatanı, perdenin gerisindeki, pusların ardındaki, anlatılmayan, dillendirilmeyen, saklanan, hasır altı edilen köklerde, diplerde neler olduğunu bulmaya, tahmin etmeye çalışıyorum. Dayatılan doğruları değil bizden saklananları önemsiyorum.”

Son kitabı Can Yayınları tarafından okurla buluşturulan Peri Kızı Af Buyrun ile büyük bir okur kitlesine ulaşan Polat Özlüoğlu ile çocukluğundan başlayıp yazma serüvenini konuştuk, iyi ki de konuştuk. Yazıyla derdi olan herkesin gıptayla izlediği bir yolculuğun başkahramanı olan Polat Özlüoğlu’na samimi yanıtları için teşekkür ediyoruz.

Bizim bildiğimizin, tanıdığımızın ötesinde Polat Özlüoğlu kim? Edebiyatla bağınızın tohumları ilk nerede atıldı? Kökleri nereden geliyor?

Çocukluk en doğru cevap sanırım. Okumayı söküp kitapların dünyasına daldığımda her şeye başka gözlerle bakacağımı bilmiyordum. Sessiz ve hayalperest bir çocuktum. Kitaplar sayesinde yaşadığım, bildiğim, gördüğüm daracık duvarların, kilitli kapıların ardındaki dünyadan başka rengârenk dünyalar olduğunu öğrendim. Edebiyat çocukluktan emanet geldi bana. Masallarla başlayan macera, Redkit, Alis, Pinokyo, Hansel ve Gratel, Zagor, Ayşegül vb. çocuk kitapları ve çizgi romanları ile devam etti. Okumayı söktükten sonra Pal Sokağı Çocukları, Şeker Portakalı, Küçük Prens kitapları ile edebiyat dünyasına adım attım. Ve sonra da artık kitaplardan başka dünyam olmadı. Çocukluk güzel bir memleket çok çabuk sona erse de ve geri dönüşsüz sürgün edilsek de o dünyadan, çocukken ne öğrenip gördüysek ne işlediyse belleğimize sonrasında bütün hayatımız bunun üzerine kuruluyor. Yazarlık çocukluktan yadigâr bana.

 

Birçok kitaba katkılarınız dışında okuyucuyla buluşan üç kitabınız var: Günlerden Kırmızı, Hevesi Kirpiğinde ve Peri Kızı Af Buyrun… İnsanın soluğunu kesen, kalbini sıkıştıran, bazen elinden kitabı bırakıp uzun uzun ağlatan şeyler yazıyorsunuz. Görünmeyeni insanların gözüne sokan şahane öyküleriniz var. Bu kitapların her birinde kendini daha da aşan bir Polat Özlüoğlu çıkıyor karşımıza. Bunu tam olarak nasıl yapıyorsunuz? Yazarken vazgeçilmezleriniz neler?

Keşke bunun bir formülü olsa ve ben bunu açıklayabilsem. Ama nasıl yaptığımı, nasıl bir ruh hali ile yazdığımı inan ben de bilmiyorum. Tek bildiğim bir defter ve kalemim varsa yazacak bir şey buluyorum. Ne gelirse aklıma, içimde ne birikmişse o ana kadar, neyi dert ettiysem kendime, ne takılmışsa belleğimin ağlarına (okuduğum bir gazete sayfasından, izlediğim bir filmden, bir fotoğraf karesinden, bir şarkı sözünden, şiirden) onları kağıda döküyorum. Gündemi yakından takip etmek, görünenin ardındakini araştırmak, merak etmek, sorgulayan gözlerle bakmak her şeye yazarlığıma etki ediyor eminim. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki haber ve bilgi kirliliği içinde doğru kaynağa bir türlü erişemiyoruz. Her şey çarpıtılıyor, tek tipleştiriliyor. Hayatımız yalanlar üzerine inşa ediliyor. Böyle bir ortamda daha dikkatli okumak, izlemek ve yazmak gerekiyor. En önemlisi sürekli yazmak, yeniden yazmak, okumak ve yeniden okumak.

 

Bunu sormadan geçemeyeceğim. Kitaplarınızın isimleri de öykülerinizin başlıkları da sıradan değil, oldukça ilgi çekici. Öykü başlıkları için ayrıca kafa yoran bir yazar mısınız?

En zor kısmı öykülere isim vermek. Öyküyü yazıp bitirdikten sonra günlerce öykünün isminin gelmesini bekliyorum. Öyküyü taşıyacak, merak uyandıracak, bir yandan ipucu verecek, bir yandan da öykünün gizini ele vermeyecek bir isim bulmak inan bazen öykü yazmaktan daha yorucu ve yıpratıcı oluyor. Ama bu kadar üzerinde düşününce de sanırım olabildiğince güzel ve isabetli isimler bulunuyor. Teşekkür ederim öykü başlıkları ile ilgili olarak söylediğiniz güzel sözler için.

 

Öykülerinizde baş köşeye kurulmuş toplumsal olaylar, gazetelerin arka sayfalarında kendilerine iki satırlık yer bulabilmiş haberlerdeki umursanmayan hayatlar, arka sokaklar ve bolca kadınlar var. Müthiş bir gözlem yeteneğinin içinden damıtılıp gelmiş kahramanlarınız var. Bu sizin oldukça güçlü empati yeteneğinizin yanında biraz da gazetecilik eğitiminden geliyor diyebilir miyiz?

Çok haklısınız. Gazetecilik okumuş olmanın avantajlarını da inkâr etmiyorum. Bir olay, bir durum karşısında ilk verdiğim tepkilerden biri kendimi o anın içinde hayal etmek. Ben olsam nasıl tepki verirdim, ne yapardım diye kendime sormak oluyor. Kendimi o kişinin -kadın, erkek, ihtiyar, çocuk, aşık, yalnız, ucube, divane demeden- yerine koyuyorum. Ve ikinci olarak da merak ediyorum. Görünenin altında yatanı, perdenin gerisindeki, pusların ardındaki, anlatılmayan, dillendirilmeyen, saklanan, hasır altı edilen köklerde, diplerde neler olduğunu bulmaya, tahmin etmeye çalışıyorum. Dayatılan doğruları değil bizden saklananları önemsiyorum. Tuhaf bir dönemde yaşıyoruz. Hafızasız bir toplum yaratılmaya çalışılıyor. Belleksiz bir insan topluluğu haline gelmemiz için her şey yapılıyor. Unutmak bir meziyet haline geldi. O kadar çok travmatik olaylar yaşıyoruz ki unutmamak mümkün değil. Her güne bir acı, her güne bir anma düşüyor. Onca kadın cinayeti, kadına şiddet, çocuk ölümleri, doğa, hayvan katliamı yaşanıyor ki gazetelerde bir kaç satır haber olmaktan öteye geçemiyor. 2022’de iki ayda elli sekiz kadın cinayeti olmuş. Ve çoğu şüpheli diye geçiyor. Failler elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolanıyor. O kadınların isimleri bir kaç gün sosyal medyada paylaşılıyor. Vicdan temizliği yapılıyor ama sonrası yok. Çok çabuk eskiyor, unutuluyorlar. Haber değeri bile taşımıyorlar bir zaman sonra. Ben hatırlamaya, hatırlatmaya, rahatsız etmeye, kurcalamaya çalışıyorum. Yaraların kabuklarını bir çocuk gibi kaldırıyorum ne çıkacağını bilsem bile. Gördüğünüz gibi yine çocukluğa bağlanıyor yani her şey. Çocukken ne biriktirdiğimizle alakalı biraz da yazdıklarımız, okuduklarımız.

 

Ben sizin masallardan beslenen şiirsel dilinizi çok seviyorum. En sevdiğiniz şiiri ve şairi de merak ediyorum bu yüzden. Kurduğunuz dili sağlamak için nasıl çalışıyorsunuz? Sizin yazma ritüeliniz nedir?

Bütün şairler kutsaldır ve sevilir, şiirlerde. O yüzden sıralama yapmak hepimize haksızlık olur ama bazı şairlerin, şiirlerin yüreğimizdeki, belleğimizdeki, kişisel tarihimizdeki yeri başka oluyor. Dizeleri, kelimeleri, sesleri, solukları içimizde başka duygular, başka dünyalar uyandırıyor. İlk aklıma gelenler Didem Madak, Birhan Keskin, Murathan Mungan, Nilgün Marmara mesela. Edebiyatımızın usta şairlerini okumayan ve sevmeyen yoktur diye düşünüyorum. İyi ki şairler var. Yazarken onları sırtlanıp kalemi öyle elime alıyorum.

 

Son olarak hem benim hem de okuyucularınızın merakla beklediği o soruyu sorarak kapatmak istiyorum. Sırada ne var? Bizi bir öykü kitabıyla mı yoksa sürpriz yapıp bir romanla ya da başka bir projeyle mi buluşturacaksınız?

Yeni kitap yine öykülerden oluşacak. Başka dünyalara kapı araladığım, yazmaktan kaçındığım, kendi duvarlarıma çarptığım, yüzleştiğim bir öykü kitabı. Bekleyelim ve görelim. Teşekkür ederim.


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli