Cumhuriyet Halk Partisi 24 Haziran ?da sadece iki seçim kaybetmedi. Ülkeyi ve kurulmasında görev aldığı Cumhuriyeti de kaybetti gibi görünüyor. Gürer´in ve İnce´nin iş işten geçtikten sonra yakınmaları buna çok talihsiz örnekler oluşturuyor.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ülke sorunlarını gündeme getirmek için cumhurbaşkanının da yanıtlamasını istediği soru önergeleri hazırlamış ve bunları TBMM Başkanlığına sunmuş. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´a yöneltilen soru önergeleri, TBMM Başkanlığı tarafından Gürer´e iade edilmiş.
TBMM Başkanı Binali Yıldırım imzasıyla, Gürer´e gönderilen iade yazısında, ?Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 98. maddesi beşinci fıkrasına göre ?yazılı soru; yazılı olarak en geç on beş gün içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir. İlgili soru önergeleriniz, Anayasa´da öngörüldüğü şekliyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı ya da bakanlara yönetilmesi halinde işleme konulabilecektir? ifadelerine yer verilmiş.
Ancak buna tepki gösetren ve 16 Nisan referandumu ile Anayasanın değişmesi sonucu ülkemizin parlamenter sistemden, tam anlamıyla ?tek adam´ yönetimine geçtiğini belirten Gürer, ?Böylesine geniş yetkilerle donatılan Cumhurbaşkanına yazılı soru önergesi bile verilemiyor. Parlamento ise adeta komisyon salonlarına dönüştü. Yeni düzenlemeye göre, milletvekillerinin soru ve önerilerini muhatap alacak bakanlar parlamentoda yok? diye konuşmuş.
Bu konudaki haber gazetemizde de ?CUMHURBAŞKANINA SORU SORAMAZSINIZ?? başlığı ile yer aldı. Ancak Gürer´in bile bile zorladığı ve ardından yeni rejimi eleştiren bu çıkışı akıllara 24 Haziran´ın hemen sonrasında CHP´nin ?rozetsiz´ cumhurbaşkanı adayının yaptığı bir açıklamayı getirdi.
Şu saptamaları yapıyor Muharrem İnce:
"Bugünden itibaren yeni rejimin Türkiye için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu söylemeliyiz. Devlet ile partinin hatta bir tek kişinin hem yasama, yürütme ve yargı haline gelmesi beka sorunudur. Bunu yaşayacağız ve bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. Türkiye demokratik değerlerle ağını koparmıştır. 143 yıldır sürdürdüğümüz parlamenter sistemle bağını koparmıştır. Toplumsal barışımızı tehdit eden faktörler iş başında olmaya devam edecektir. Tam anlamıyla tek adam rejimine gelmiştir. Sistemin içinde bir mekanizma yoktur. Geleceğimize dair her zaman büyük endişelerimiz olmaya devam edecektir,?
Şöyle sürdürüyor kaygılarını İnce:
?Halkımızla bütünleşmeye mücadele etmeye devam edeceğiz. Her 3 vatandaştan birinin onayını almış birisi olarak tüm vatandaşların taktirini kazanmayı sürdüreceğiz. Aday olduktan sonra ortaya çıkan inanç birlik olma arzusu devam edecektir. Seçimde birlikte yaşadığımız heyecanı, inancı büyüyerek devam ettirmeliyiz. Türkiye Erdoğan kadroları ve yönetim anlayışıyla yaşamını sürdüremez. Kendileri sorunlarımızın nedenidir.? Sorunların nedeni olanlardan yaşadığımız sorunları çözmelerini beklemek işin doğasına aykırıdır. Halkımızla buluşmaya devam etmeliyiz. Eksikliklerimizi tamamlamak zorundayız. Yapılan her şeyde yanlışlar bulunabilir. Bize düşen yanlışları düzeltmek olmalıdır. Türkiye herkesin Türkiyesi olana kadar mücadelemiz sürecektir. Bu süre içinde birbirimize güvenmek en büyük gücümüz olacaktır. Ülkemizin geleceği için hissettiğimiz kaygıları daha fazla hissetmeye devam etmeliyiz. Geleceği kazanmak için aynı kaygılarda beklentilerde buluşmaya devam etmelidir."
Gerek Gürer´in gerekse İnce´nin kaygılarına katılmamak olası değil elbette. Ancak altı kazındıkça ve Cumhuriyet rejimi ile hiç bir temel bağlantısı bulunmayan yeni sistemin açılıp saçıldıkça daha hangi alanlarda ve işleyişlerde ulusal varlığımız adına daha ne büyük sakıncalar yaratacağı da ortadadır. Zira 16 Nisan Anayasa Değişikliklerinin yaratmaya başladığı kontrolsüz icra/yürütme gücünün ucu açık yetkilerinin ne anlama geldiği daha o değişiklikler meclise sevjk edildiği, görüşülüp hakloyuna sunulduğu zamandan beri bellidir. 24 Haziran´daki seçimlerden sonra anlaşılıp, keşfedilmiş bir durum değildir. Ama gelim görün ki hem Gürer´in hem de İnce´nin bu sakıncaları ve tehditleri seçimler sonrasında telaffuz etmeye başlamış olmaları son derece büyük bir garabet örneğidir.
Anımsayalım. Hem ?rozetsiz CHP adayı´ İnce´nin hem de Kılıçdaroğlu CHP´sinin seçim platformunda bu yeni rejim sorunsalı olması gerektiği konuma hiç bir biçimde layık görülmemiştir. Meclis seçimleri için CHP yüzlerce sayfalık bir bildirge kitabında aksine sanki yeni rejimin işleyişleri gönül rızası ile kabul edilmişçesine ?iktidar programı? daha doğrusu iktidar hayaliyle sıralanmış vaadler uzun uzun anlatılmıştır. Bunun yanında İYİ PARTİ´nin seçime katılmaktan mahrum kalmaması için CHP´nin tarihsel müktesebatına hiç yakışmayan hülle oyunu sergilenmiş, ideolojik olarak aynı cümlede dahi adları geçmemesi gerekenlerle ittifak yapma zaafiyetine düşülmüştür. Seçime adeta saatler kala, rejim meselesi ile ilgili son derece muğlak bir uyarı ve itirazlar deklarasyonu, birax da İyi Parti´nin dayatması ile çalakalem hazırlanıp kamuoyuna sunulmuştur.
Muharrem İnce´nin kampanysaı katılım ve heyecan açısından gerçekten CHP´li kitleler açısından efsane boyutlarına ulaşmış iken bu büyük fırsat cumhurbaşkanı adayının kişisel şovu haline getirilerek tam anlamı ile heba edilmiştir. Alanları dolduran yüzbinler, olasıdır ki milyonlar, günlük polemiklerle avutulup umutlandırılmış, aday İnce´nin hazırlattığı reklamlarda da vurgulandığı gibi seçimler sonrası kurulacak ?Muharrem İnce İktidarı´nın yaratacağı müreffeh ve adil bir toplum modelinin özlemlerine kaptırılmak istenmiştir. Ama CHP´nin meclis seçimleri kampanyasında da eksikliği görülen ?Yeni Rejim´ in oluşturduğu tehditler hiç gündeme gelmemiştir. Sadece birkaç kez İnce iki yıl içerisinde muğlak bir ?restorasyon dönemi´ne girileceğinden söz etmekle yetinmiştir.
Böyle mi olmalıydı? CHP Genel Merkezi, örgütler ve meclis seçiminde aday olanlar 16 Nisan Anayasa Değişikliğinin ülke ve ulus için yaratacağı olumsuzlukları her ortamda ve fırsatta seçmen kitleleri ile paylaşmalı, iş işten geçmiş görünse bile bunun telafi edilecek koşulları ortaya konulmalı idi. Halk kitlelerine yeniden Cumhuriyet Rejimini kurmak adına ön derlik yapılacağı güvencesi verilmeliydi. CHP´nin rozetsiz adayı İnce de, kendisini astığı astık ketiği kestik, apolet söken bir başkan özentisi imajını yakıştırmak yerine, CHP´nin Atatürk ideolojisine uygun bir mücadele önderi olarak Cumhuriyet´i yeniden ayağa kaldırma misyonuna adamalı, o efsane mitinglerde yüzbinlere ve milyonlara umut ve ilham kaynağı olmalıydı.
Cumhuriyet Halk Partisi 24 Haziran ?da sadece iki seçim kaybetmedi. Ülkeyi ve kurulmasında görev aldığı Cumhuriyeti de kaybetti gibi görünüyor. Gürer´in ve İnce´nin iş işten geçtikten sonra yakınmaları buna çok talihsiz örnekler oluşturuyor.
8806,72%-0,01
32,25% 0,26
35,08% 0,67
2270,84% 0,79
3854,72% 0,51