ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

Aslına bakılacak olursa bu tür meydan okumayı uzun süredir yapmakta idi Erdoğan… Taaa “Bay Kemal…” diye başlayan  belki yüzlerce kışkırtıcı suçlama ve küçük düşürücü sözlerini nerede ise her konuşmasının bir yerine sıkıştırmakla

Recep Tayyip Erdoğan çok açık biçimde CHP Genel Başkanına meydan okudu geçen gün ve şunları söyledi:

"Bay Kemal'e diyorum ki, artık kaçak güreşmeyi bırak. Artık ipe un sermekten, sürekli bahane üretmekten, lafla peynir gemisini yürütmeye çalışmaktan vazgeç. Havaya bakıp ıslık çalarak, etrafta gezinmekle bu iş olmaz. Adaylık meselesini daha fazla geçiştiremezsin.

Biliyorum ki 2023 seçimlerinde aday olmak, karşıma çıkmak için can atıyorsun. Gel, kendine ve partine daha fazla eziyet etme Bay Kemal. CHP'ye oy vermiş vatandaşlarımızın başını daha fazla yere eğdirme. Cesaretin varsa, yüreğin yetiyorsa bugünden tezi yok ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla.”

Aslına bakılacak olursa bu tür meydan okumayı uzun süredir yapmakta idi Erdoğan… Taaa “Bay Kemal…” diye başlayan  belki yüzlerce kışkırtıcı suçlama ve küçük düşürücü sözlerini nerede ise her konuşmasının bir yerine sıkıştırmakla… Zira kendisi için en uygun,  başedebileceği bir rakip olarak görmüştü onu. Çekindiği daha çok, CHP’nin tarihsel yapısından gelen ve  seçmen kitlelerinin içerisinde kemikleşmiş tabanı ile  birlikte  canlanıp, toplumda Cumhuriyet rejiminin tüm kurum ve kurallarına sahip çıkabilecek kadrolarının çok ciddi bir karşıt güç olarak çıkma olasılığı idi.

Erdoğan hemen fark etti ki ‘Bay Kemal’ bu tehlikeyi uzaklaştıracak en iyi faktördü CHP içinde. Zira göreve getirildiği günden itibaren CHP’nin öz düşünce sistemini ve hatta geçmişini zamanla silmeye gönüllü görünüyordu.  Örneğin ‘Dersim isyanı’ tartışmalarının ortaya atıldığı günlerdeki, “Artık 1930’ların CHP’si değiliz,” girizgahı ile başlattığı operasyonu hızla yükseltti. ‘Atatürk Ulusçuluğu’ işleyişlerini savunan isimleri  tasfiye etti. Özellikle Laiklik konusunu tam amiyane deyişle ‘tu kaka’ ilan etti. Öylesine ki 12 Eylül Anayasa değişiklikleri için düzenlenen referandum öncesi bir genel merkez yetkilisinin Adana’da , “Ne yapacakmışız, laiklik lafını ağzımıza almayacaksınız,” öğüdünü parti örgütüne verir hale getirdi.

Daha ilk mitinglerinden itibaren konuşmasının tümünü, Cumhuriyet rejiminin kazanımlarından ve Atatürk Devrimlerinden söz etmeyi aklına bile getirmeyip, sadece yolsuzluklar ve halkın yaşam zorluklarına hasretti. Bunu tüm grup toplantılarının nerede ise tek gündemi haline soktu.

CHP örgütünü o geleneksel sorgulayıcı, kendi yöneticisinden bile hesap sorar, atılımcı reflekslerinden  kopuk hale getirdi. Bir genel başkanının partinin görüş ve politikalarını açıklamakta yetkili olması halini, ‘Parti Kararları’ adı verilen ve hangi parti organlarının oluşturduğu belli olmayan buyruklar verebilme ‘tek adamlığı’ pozisyonuna taşıdı.

Bugün yürürlükteki ‘TEK ADAM’ rejiminin esintilerine kapılıp bu işleyişi örgüt ve hatta Meclis grubu bünyesine de taşıdı. CHP de artık kongreler çoğunlukla eleştirisiz tartışmasız hata tek aday ve tek liste ile yapılıyor. Son örneklerden birisi de CHP Grubu ile ilgili. Bilindiği gibi çok tepkilere yol açan  Diyanet Akademisi teklifi meclis komisyonunda görülürken CHP milletvekilleri muhalefet şerhi koydular, teklifin Anayasa’nın laiklik ilkesine ve Tevhid-i  Tedrisat Kanununa aykırı olduğunu beyan ettiler. Ancak buna rağmen genel kuruldaki nöbetçi 22 milletvekili teklife kabul oy kullandılar. Nedeni olarak da kaynağı meçhul görünen “Parti Kararı”  gösterildi. CHP’nin yasayı Anayasa Mahkemesine götürmesi yolundaki beklentiler de boşa çıktı. Elbette bunun nedeni de çok açıkça anlaşılacağı üzere Kılıçdaroğlu’nun   buyruğu niteliğindeki o malum Parti Kararı idi.

Bu bağlamda,   ‘6’lı Masa’ olayına da Kılıçdaroğlu’nun tutum ve davranışlarına yeni bir zemin oluşturması  açısından bakmak gerekiyor.  Son yerel seçimlerde oluşturulan seçim ittifakının bir sonucu olarak  kazanılan büyükşehir başkanlıkları  o güne kadar girilmiş hiç bir seçimde başarı elde edememiş Kılıçdaroğlu için önemli bir aşama oluşturdu. Gerçi daha önce MHP ile yaşanan  birliktelik  çerçevesinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı sırasında benzer bir ittifak söz konusu olmuştu. Ama bunun  başarısız olduğu da ortaya çıkmıştı. Muharrem İnce’nin partinin adayı olarak katıldığı seçimde yetmeyen ama yine de başarı sayılacak oranda oy kazanılmış olsa ve ittifakların ötesinde de CHP adayının oy alabileceği gerçeği ortaya çıkmış bulunsa da son  yerel seçimlerde yine ittifak girişimi gündeme geldi.   Bu kez seçimlere asılmayan ve hatta birçok yerde girmeyen HDP’nin kimi emanet oyları ile kazanılması sonrasında bu son denemenin başarı örneği olacağı varsayıldı. Bu yüzden Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimlerde partisinin öz gücünü seferber etme yerine yine bir ittifakla seçimlere hazırlanmayı yeğledi. Bu kez ittifak, “GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM” i yeniden kurma hedefini amaçladıklarını beyan eden  6 partiden oluşuyor. CHP dışındaki partilerin   sağ eğilimlilerden ötürü  Kılıçadaroğlu da “6’lı Masa” adı ile anılmaya başlanan bu oluşuma büyük önem ve güç atfediyor.  Ve de bu yapıyı  CHP’de öngördüğü değişimin temel alanı olarak kullanma yolunu seçiyor.. CHP’nin gücünün tek başına yetmeyecek olması varsayımına sarılarak  5 partinin seçmenleri ile büyük başarı elde edileceği umudunu taşıyor. Buna zemin hazırlamak adına  son zamanlarda kendi partisini açık açık eleştirdiği konuları artırıyor, CHP tarafından yapılmış gördüğü kimi yanlışların mağdurları ile helalleşmenin,   beklediği başarının  şansını artıracağı  umudunu taşıyor. Böylece  CHP’nin gerçek kimliğinin  daha silinmesi yolunda adımlar atıyor. Örneğin Diyanet Akademisi Yasasının Anayasa Mahkemesine taşınması girişimini bu yüzden ihmal ettiriyor.

Laikliğe ‘Özgürlükçülük’ yaftası ilave  ederek, asıl amacından sapmasına adeta özen gösteriyor.  CHP’nin laiklik konusunda geçmişteki kendince sert bulduğu  uygulamalara girilmeyeceğinin kefili olarak Karamollaoğlu’nu gösteriyor.  Ekonomi politikalarını, bir zamanların “Erdoğan’ın baş ekonomisti” olduğunu ve bugünkü yıkımın temellerinin onun zamanında atıldığını görmezden gelerek yeni dönemde  Ali Babacan’a emanet edeceğini vaad edebiliyor.

Bu noktada 6’lı Masa’nın zaaflarını ve de barındırdığı çelişkileri dikkate almak gerekiyor aslında.  Millet İttifakı giderek kalıcı bir “koalisyon” yapısına dönüştürülmek isteniyor. Peşpeşe yapılan komisyon toplantıları sonrasındaki  açıklamalarda iktidara gelindiğinde başedilecek sorunların uzun listeleri  dikkat çekiyor. İttifakın ana amacının, yürürlükteki başkanlık sisteminin yaşanan mahzurlarını ortadan kaldıracak bir Anayasa değişikliğini sağlayabilecek meclis çoğunluğuna erişmek olduğu unutuluyor. Bu alanda seçmenin daha fazla bilinçlendirilip,  halk katmanlarına bu hedefin kabul ettirilmesi çabaları ne yazık ki hiç görülemiyor. Dolayısı ile bu  yönüyle ittifak,  ciddi bir heyecan ve beklenti yaratamıyor. Bu ana amaç sadece İYİ Partinin zaman zaman demeç ve söylemleri gündeme geliyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun ve partisinin sözel birkaç örnekten başka bu konuyu alanlara taşıdığının bir örneği bulunmuyor. Kendisine MİLLETİN SESİ sıfatını ekleyerek çıktığı kürsülerde ve grup toplantılarında yukarıda da değinildiği üzere sadece ülkenin ve yurttaşın perişanlığı, zamlar ve tüm dünyanın hayretle izlediğti yolsuzluklar ve hukuksuzluk örnekleri anlatılıyor. Önümüzdeki seçimlerde asıl konu olan ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiği sorunsalı ve çözümleri değil, kimin seçileceği ya da seçilmesi gerektiği tartışma konusu ediliyor. Başkanlık sisteminin ülkede hızla bozulan düzenin ve ekonomik çöküntünün temel nedenlerinin başında geldiği hususuna gerektiğince vurgu yapılmıyor.

Kılıçdaroğlu’nun  ise bu önemli konunun geri plana itilmesinin de sorumlusu olduğu kuşkusu son zamanlarda daha çok ortaya çıkıyor. Adaylığını parti içinde de şimdilik dolaylı yollardan bir oldu bitti haline getirmesi dikkat çekiyor. Erdoğan’ın, “Bay Kemal'e diyorum ki, artık kaçak güreşmeyi bırak,” sözleri ile ima ettiği bu durum 6’lı Masa’nın aday açıklamaya hazır olmaması nedeni ile bir kısır döngüye dönüşüyor.  Ancak 6’lı Masa’nın böyle bir işlevi ya da yetkisi olduğu da kuşkulu. Zaten pek gerilerde olduğu oy oranlarında mecliste hedeflenen sonuçlara varmasının bile olanaksız olduğu anlaşılıyor. Buna rağmen Kılıçdaroğlu adaylığa olan hevesinin desteklenmesi konusunda ittifak ortaklarının onayını beklediği görünümüne girmeyi yeğliyor.

Anlatılmaya çalışılan bu süreçte şu durum ortaya çıkıyor:

Cumhuriyet Halk Partisi gerek temel ilkelerine ve geçmişteki Cumhuriyet kazanımlarına, gerekse Atatürk Devrimlerine sahiplenme görevinden giderek uzaklaştırılmış bulunmaktadır. En büyük oy potansiyeline sahip olarak başında bulunduğu Millet İttifakına dahil partiler nezdinde Kılıçdaroğlu, oy desteği uğruna her türlü ödünü vermeye hazır görüntü vermektedir. Kılıçdaroğlu’nun liderliği altında kapıldığı oportunizm rüzgarında CHP’nin ise başta rejim sorunu olmak üzere ülkenin yaşamsal anayasal yapısında herhangi bir mücadeleye girişecek gücü ve daha kötüsü iradesi bulunmamaktadır aksine  son getirildiği haliyle Genel Başkanı sıfatını taşıyan Kılıçadroğlu’nu şu ya da bu şekilde aday olmak istediği Başkanlık mücadelesinde desteklemekle görevli kılınmıştır.  Dolayısı ile  her türlü parti içi demokratik işleyişlerden mahrum bırakılarak cumhurbaşkanlığı adayını saptama inisiyatifi dahi elinden alınmış bulunmaktadır. Bu arada seçilme şansının olduğu gözlenen olası adaylar adeta yine malum parti kararı ile bu yarışın dışında tutulmak istenmektedir.

Böyle bir tabloyu yaratan Kılıçdaroğlu’nun adaylığını nasıl tercih etmez Erdoğan? Zira önümüzdeki yaşamsal seçimin sonuçlarında kurduğu rejimi değiştirecek bir olasılığın ortaya çıkması olanaksızdır. Seçim tarihi yaklaştıkça CHP’nin tarihsel yapısından gelen ve  seçmen kitlelerinin içerisinde kemikleşmiş tabanı ile  birlikte  canlanıp, toplumda Cumhuriyet rejiminin tüm kurum ve kurallarına sahip çıkması beklenen  kadrolarının çok ciddi bir karşıt güç olarak çıkma olasılığı da tümüyle ortadan kalkmaktadır. Erdoğan böylece kendi yöntemleri, kurduğu iktidar mekanizması ve oluşturduğu önemli miktarda oy kitlesinin desteği ile tek başına seçilmesinin güvende bulunduğu  inancına sahip olmuştur.  Hele bir de Kılıçdaroğlu’nun pek ‘kıymet-i harbiyesi’ bulunmayan yapısı ve işlevsizliği ile başını çektiğini sandığı 6’lı Masanın durumunu hesaba katarsak.

Haber Kaynak : ÖZEL HABER


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

CHP’NİN GEÇMİŞİNE DOĞRU BAKMAK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMALI(MI?)

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN CHP'İN SORUMLUKLARINI DA ANIMSAMAK

YURTTAŞLIK MI  KULLUK MU?

CHP’NİN İKTİDAR SORUNU VE ÖTESİ

İŞÇİ SINIFININ OLMADIĞI MECLİS VE CHP’YE DÜŞEN GÖREV 

ATEŞ “ KILIÇDAROĞLU, CHP’DEN İLHAM ALMAMIŞ”

“CHP HER ZAMAN DEĞİŞİMDEN, YENİLİKTEN VE ÇAĞDAŞLIKTAN YANA OLMUŞTUR”

KILIÇDAROĞLU’NUN “ASIL MUHAFAZAKAR OLAN CHP, ÇÜNKÜ DEĞİŞİME DİRENİYOR” SÖZLERİNE TEPKİ

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false