İsmail Biçer
henüz çok erken münzevi bir ev için
gidilmemiş şehirler semiriyor içimde
git gide arkaik bir heceye dönüşüyor zaman
tellerin geçtiği yerlerde taşlar silkeliyor üzerini
kırılıp dökülüyor renk atıyor dünya
bir ufkun her sabah değişen eğriliği bundan
papatya işini bilir demiştin
uzak duruyorum papatyalardan
ağaçlar ve dar vadiler rüzgârlardan sorulur
bu değişmez bir kuraldır
ayrılıklar ve yaralar emanettir şiire
şiir ait değildir hiçbir sınıra
sesi demliyor dil
bu şarabi ve uhrevi uzam ondan
tüm patikalar eni konu bir dağın eteği
dağ ki seyrediyor hayatı bir denizin locasından
bir çengi kendine suskun dışarıya gürültü
bir utku aynada sorguluyor kendini
bağını akşamdan çözüyor gündüz
ağır aksak kendi sonuna yürür her aşk
pıhtılaşan güneş
kanını sulandırıyor bir nehrin ortasında
içimdeki çölden kurtulmak için
kendini bir meme gibi daya ruhuma
*Şairin Şer Zaman Mezmurları adlı kitabından…