Atatürk 4 Mart 1922 tarihinde meclisin gizli oturumunda, “Ordumuzun kararı taarruzdur. Ama bunu geciktiriyoruz, hazırlıklarımızı iyice bitirmek için daha zaman gereklidir. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten kötüdür…” diyerek bunu açıklamıştı.
Büyük taarruz hazırlığı, Sakarya Savaşı’ndan hemen sonra başlamıştır. 14/15 Eylül 1921 gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere seferberlik ilan edilmiş ve Büyük Taarruz öncesi Batı Cephesinde ilk defa 200 bin civarında asker toplanmıştır. Bunun için Başkomutan Atatürk, 20 Ağustos 1922’de Akşehir’e, 24 Ağustosta Şuhut’a, 26 Ağustos sabahı Kocatepe’ye, 27 Ağustosta Afyonkarahisar’a ve 30 Ağustos’ta Zafertepe’ye giderek savaşı fiilen sevk ve idare etti.
Değerli okurlar, buradan itibaren 30 Ağustos Zaferi ile ilgili olarak Emekli Tümgeneral Sayın Ahmet Yavuz’la yaptığımız söyleşiye geçebiliriz.
Mustafa Kemal Kocatepe’de
Yunan Savunma ve Türk Taarruz Planı
Atatürk’e göre taarruzun planının esası, orduların ana kuvvetlerini düşman cephesinin sağ dış kanadında toplayarak bir imha muharebesi yapmaya dayanmaktaydı. Afyonkarahisar güneyi düşmanın en hassas ve mühim noktası olarak görülmekteydi. Seri ve kesin netice almak, düşmanı bu bölgede vurmakla mümkündü.
Türk Ordusu’nda; 8.658’i subay, 199.283’ü er olmak üzere 207.941 asker, 100.352 tüfek, 2.100 hafif makineli tüfek, 882 ağır makineli tüfek, 340 top, 5.282 kılıç, 198 kamyon, 86 otomobil, 10 uçak vardı.
3.141 at arabası, 1.970 öküz arabası, 2.318 kağnı mevcuttu. Koşum hayvanlarının sayısı 67.974 idi.
Yunan Ordusu’nda; 6.418’i subay, 218.205’i er olmak üzere 224.623 asker, 90.000 tüfek, 3.139 hafif makineli tüfek, 1.280 ağır makineli tüfek, 450 top, 1.280 kılıç, 4.036 kamyon, 1.776 otomobil, 50 uçak vardı.
Yunan Ordusu asker sayısında 1’e 1.08 üstündü. Türk ordusu tüfekte 1’e 1.1; hafif makineli tüfekte Yunan ordusu 1’e 1.5; ağır makineli tüfekte Yunan ordusu 1’e 1.45; topta Yunan ordusu 1‘e 1.3; kılıçta Türk ordusu 1’e 4.1; uçakta Yunan ordusu 1’e 5 üstündü.
Süvari kuvveti olarak Türk Ordusu 1’e 5 üstündü.
Yunan Ordusu tahkimli mevzilerde uzun süredir bulunmanın avantajına sahipti. Mevzilerinin önünde yoğun tel örgüsü vardı.
Moral üstünlüğü Türk tarafındaydı. İşgalciye karşı taarruz etmenin ve düşmanı yurttan atmanın azim ve coşkusu hâkimdi. Beklenen gün gelmişti.
Öte yandan 26 Ağustos sabahı Türk Başkomutanı Kocatepe’de, Türk taarruz mevzilerine birkaç km mesafedeyken Yunan Başkomutanı Yunan savunma mevzilerine 500 km uzaklıktaydı.
İki tarafın kuvvetlerini mukayese ettiğimizde hemen hemen sayısal bir eşitlikten bahsetmek mümkündür. İki eşit sayıda kuvvetten nasıl olup da birinin diğerine üstünlük sağladığını açıklayan yegâne öğe ise, kuvvetleri bir bölgede toplayan manevrada gizlidir. Başarılı yığınak sayesinde Afyon güneyinde Kalecik Sivrisi-Tınaz Tepe arasındaki 13 Km.lik dar bir alanda Türk Ordusu 1’e 6’ya yakın bir üstünlük sağladı.
Bir bölgede toplanan kuvvetlerin ve ateş gücünün üstünlüğü ile savunan üzerinde hem ağır bir baskı oluşturuldu hem de baskın sağlandı. Böylece cephe hızla yarılacak ve süvariler süratle düşman derinliklere akacak ve düşmanın kuşatılması sağlanacaktı. Baskın, sıklet merkezi ve sürat…
29 Ağustos 1922 Yeni Adana Gazetesi; Halaskârımızdan Bir Grup: Gazi Paşa, Fevzi, İsmet, Kazım, Ali İhsan Paşa ve Rauf Bey- Zafer yollarında
30 Ağustos 1922 Durumu
Türk Ordusu: 146 subay şehit, 378 subay yaralı, 2 subay esir düşmüştür. 2.397 er şehit, 9.477 er yaralı, 55 er esirdir. 21’i subay, 1.900’ü er olmak üzere 1.921 asker hastanelerde tedavi görmüştür. Toplam zayiat 546 subay ve 13.829 er olmak üzere toplam 14.376’dır.
Yunan Ordusu: Tam bir bilgi yoktur. 100.000’in üzerinde olduğu çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. Toplam esir 20.826’dır.
Ahmet Özdemir, toplam Yunan esiri sayısını 25.299 olarak vermektedir.
Nilüfer Erdem, Yunanistan’ın toplam kayıplarını yıllara göre tablo halinde vermiştir. Buna göre, 1922 yılı zayiatı esirler hariç olarak 1.330 subay, 45.500 er; toplam 46.830 kişidir.
Değerli komutanım bize verdiğiniz bilgiler için gazetem ve şahsım adına teşekkür etmek isterim.
30 AĞUSTOS ZAFERİNİN ÖNEMİ
Okurlarımıza son olarak şunu ifade etmek isterim ki Büyük Zafer sonunda, Türkiye bağımsızlığına kavuşmuş, Hindistan başta olmak üzere emperyalizmin sömürdüğü milletlerde kurtulma ümidi doğmuştur. Büyük Zaferi İngilizler tarafından hapsedildiği Lucknow hapishanesinde alan Nehru, daha sonra yazdığı “Dünya Tarihi Kesitler” kitabında “Hapishane barakamızı sağdan soldan bulabildiğimiz şeylerle süslemiştik…” diye anlatır.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile ilgili Orgeneral Ali Fuat Erden ise bu zaferin önemini şöyle anlatmaktadır: “Alparslan, Kılıçarslan, Cengiz Han, Timurlenk, Fatih, Yavuz, Kanuni parlak zaferlerini yükselme devrinde kazandılar. Mustafa Kemal ise yenilmiş, yıkılmış, parçalanmış, idam hükmü giymiş bir devlette, mahvolmuş bir orduyu mahrumiyetler ve yoksunluklar içinde yeniden kurarak kesin zafere ulaştı.”
Yukarıda söylenenlere şunları da ilave etmemiz gerekir. Atatürk Büyük Zaferi kazanırken sadece düşmana karşı değil, saraya, sultana yerli işbirlikçilere kısacası “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenlere karşı da kazanmıştır.
Falih Rıfkı Atay’ın dediği gibi “Neyimiz varsa…hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferine borçluyuz.”
Devam Edecek