Libya’da seçim sürecine dair endişeler artıyor

Libya’da seçim sürecine dair endişeler artıyor

Libya’nın batısındaki beş seçim merkezine gerçekleştirilen silahlı soygun, bir çalışanın kaçırılması ve bir cumhurbaşkanı adayına yönelik ölüm tehdidi, ‘yaklaşan seçim kazanımlarını koruyamama’ endişelerini artırdı

Teorik açıdan ülke, uluslararası ve bölgesel desteğin ortasında, on yıllık kaosun ardından uzun siyasi geçiş döneminde ileriye doğru büyük bir adım atmaya hazır görünüyor. Ancak pratik ve saha açısından durum (cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerinin 24 Aralık’ta yapılmasını öngören bir yol haritası temelinde) seçim sürecinin, yaklaşık bir yıl önce başlayan siyasi belirsizliğin sonunun kestirilemeyeceği bir ‘mayın tarlasından’ geçtiğini ortaya koyuyor.

Libya Medya Kurumu’nun eski Başkanı Muhammed Ömer Bayou, Yüksek Seçim Komisyonu tarafından nihai aday listesi yayınlanmadan önce “2,5 milyon Libyalı, seçim kartlarını fotoğraf çekmek için değil, belirlenen vakitte sandık başına gitmek için aldı” çıkışını yaptı. 3 Aralık’ta gazetecilere açıklamada bulunan Bayou, “Seçimleri manipüle etmek Dibeybe hükümetinin işi değil. Seçimleri güvence altına almazsa derhal yeni bir hükümet kurulmalıdır” dedi.

Ulusal Birlik Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Halid Mazin de daha önce ‘bakanlığı tarafından belirlenen güvenlik planını tehdit eden olağanüstü faktörlerin’ ortaya çıktığını söylemişti. Bakan, açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı:

“Bugün, sürekli bir şekilde tekrarlanan ihlallerin ve artan saldırıların güvenlik planının tüm çabalarına zarar vereceği uyarısında bulunuyoruz. Bu durum, seçim sürecinin yürütülmesini ve belirlenen vakitte yapılmasını doğrudan etkilemektedir. Seçim sürecinin çöküşü korkuları artmıştır.”

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre cumhurbaşkanı adayı Süleyman el-Bayoudi’nin kampanyasından da geçen perşembe günü Başsavcı Sıddık es-Sur’a ‘kendisinin ve kampanya ekibinin ölüm tehdidi aldığına dair’ bir şikâyette bulundu.

Diğer yandan cumhurbaşkanı adayı Büyükelçi İbrahim ed-Dabbaşi gazetecilere şu açıklamayı yaptı:

“Tüm adaylar için eşit fırsatlarla özgür, adil ve şeffaf seçimler yapmak ortak hedefimiz ve sorumluluğumuzdur. Ancak cumhurbaşkanı adaylarından birini desteklemek için devlet kurumlarının ve fonlarının açıkça kullanılmasına, yargının adalet yolundan ve ülke çıkarlarından sapmasına karşı durmamız gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı adaylarının nihai listesinde herhangi bir sapma tespit edilmesi durumunda, ‘bazı adaylar hakkında sunulan itirazları incelemek üzere tarafsız bir uluslararası yargıçlar mahkemesi kurulana kadar’ bu kazanımlardan yararlanma hakkının askıya alınmasını ve listenin ertelenmesini talep ediyorum. Ülkenin ve vatandaşların çıkarlarını güvence altına alacak, zorbaların ve kamu parası hırsızlarının açgözlülüğünü durduracak, adil seçimler ve iyi bir yönetim ile sonuçlanacak yegâne duruş, kolektif olandır.”

Dabbaşi’nin boykot çağrısı diğer politikacılar ve adaylar tarafından da desteklendi. Ancak cumhurbaşkanı adaylarının nihai listesinin beklenmesi tercih edildi.

Aralık ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) dönem başkanlığını yürüten Nijer’in BM Büyükelçisi Abdu Abari, Libya’da yapılacak seçimlerin gidişatı konusunda daha karamsar görünüyordu. Öyle ki BMGK Başkanı olarak değil, Libya’ya komşu bir ülkenin büyükelçisi sıfatıyla konuştuğunu vurgulayan Abari, yerel basına yaptığı açıklamada, “Libya’ya barış ve istikrarın geri dönmesinin temeli olan özgür, güvenilir, demokratik ve mutabakata dayalı seçimlerin yapılmasının şartları henüz yerine getirilmemiştir” dedi.

Siyasi Diyalog Forumu üyesi Zehra Langi de seçimlerin, yeni bir hükümet oluşturulana kadar durdurulması çağrısında bulundu. Langi, çağrısına, İçişleri Bakanı’nın hükümetin seçimleri koruyamaması konusundaki açıklamasının yanı sıra ‘Abdulhamid Dibeybe’nin, seçim sürecini denetlemek için foruma verdiği taahhütlere ve kendisine verilen görev ve yetkilere aykırı olarak adaylık konusundaki ısrarını’ gerekçe gösterdi.

Zehra Langi, ‘Libya’daki Seçim Sürecinin Ufukları ve Zorlukları’ konulu bir seminerde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“BM’nin Libya misyonuna yeni bir temsilci atanması ve paydaşların ve adayların sonuçları kabul etmesi için seçim sürecinden önce ulusal bir tüzüğün geliştirilmesi gerekiyor. Bu kazanımların tamamen yok olması halinde durum, 1 Eylül 1969’da anayasal meşruiyete karşı yapılan darbe öncesine dönüşecektir.”

Langi bu sözleriyle, devrik lider Muammer Kaddafi tarafından gerçekleştirilen ve Kral Sidi Muhammed İdris es-Senusi’nin yönetimini deviren ‘darbeye’ atıfta bulundu.

Aynı şekilde ‘Libya’da bağımsızlık anayasasını canlandırma ve meşrutiyetin geri dönüşünü’ için Ulusal Konferans Hazırlık Komitesi Başkanı Eşref Boudvara “Şu an Libya’da yaşananlara bakacak olursak bağımsızlık anayasasını canlandırma ve meşruiyetin Libya’ya dönüşü seçeneği, ulusu kurtarmak için son dayanak noktası olmaya devam edecektir.”

Boudvara ayrıca bu önerinin ‘Libya krizini çözmenin, Libya’nın bağımsızlığını, egemenliğini, doku ve toprak bütünlüğünü korumanın en kısa ve önemli yolu olmayı sürdüreceğini’ vurguladı.(Kaynak Şarku’l Avsat)(CO)


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ