Türkiye, 3,7 milyondan fazla geçici koruma altındaki Suriyeli’ye, ve uluslararası koruma altında bulunan, diğer milliyetlerden yaklaşık 330.000 kişiye ev sahipliği yapmaya devam ediyor. AB’nin bu yeni desteği, acil koruma ihtiyacı içindeki Suriyelilere ve diğer milliyetlerden mültecilere – ki Geçici koruma altındaki Suriyeliler ve Afgan, İranlı, Iraklı ve diğer milliyetlerden uluslararası koruma başvuru ve statü sahiplerini kapsamaktadır - yardım amaçlı kullanılacak.
Bu destek, öncelikle özel ihtiyaç sahiplerinin koruma hizmetlerine erişimine, sürekli kayıt uygulamasının devam ettirilmesine ve mültecilerle sığınmacıları hakları, yükümlülükleri ve ülkede erişebilecekleri hizmetler konusunda bilgilendirmek için düzenlenen faaliyetlerin geliştirilmesine katkıda bulanacak.
Ayrıca devam eden COVID-19 pandemisinin ülkedeki etkileri göz önüne alınarak kaynaklar, Türkiye genelinde hassas durumda olan mülteci ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere COVID-19 nakit yardımı şeklinde de kullanılacak.
UNHCR Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc şu açıklamalarda bulundu:
“UNHCR olarak AB’nin devam eden desteğinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız. Bu destek, Türkiye’de hassas konumda bulunan ve COVID-19 pandemisi sürecinde ihtiyaçları daha da artan mültecilerin büyük ihtiyaç duyulan yardım ve koruma hizmetlerine erişmeye devam edebilmelerini sağlayacaktır. Bu, uluslararası toplumun dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ve yardım sağlayan Türkiye’ye desteğini artırması anlamında olumlu bir örnektir.”
Avrupa Komisyonu’nun Kriz Yönetiminden Sorumlu Üyesi Janez Lenarčič ise şunları kaydetti: “AB, dünyanın hâlihazırda en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan Türkiye’deki mültecilere destek olma kararlılığını muhafaza etmektedir. Uzun süredir ortaklaşa çalıştığımız UNHCR, AB’nin insani yardım fonları sayesinde, kimseyi geride bırakmayarak, sürekli olarak mültecilerin bilgiye, yardıma ve hizmetlere erişimini sağlamak için gayret göstermektedir. Bu destek, en hassas durumda olan ve özellikle COVID-19 pandemisinden olumsuz etkilenenler için hayati bir önem taşımaktadır.”
