“YÜZÜNCÜ YILINDA KURTULUŞUN TANIĞI YENİ ADANA’DA AHMET REMZİ YÜREGİR O GÜNLERİ ANLATIYOR”
GÜNDEM 4.01.2022 09:10:00 1014 0

“YÜZÜNCÜ YILINDA KURTULUŞUN TANIĞI YENİ ADANA’DA AHMET REMZİ YÜREGİR O GÜNLERİ ANLATIYOR”

Ahmet Remzi Yüregir’in Torunu ve Yalçın Remzi Yüregir'in Kızı T. Zeynep Yüregir tarafından gazetede yayımlanmış anılarını kitaplaştırdığı Adana’nın Kurtuluş günü ile ilgili bir bölümünü yayınlıyoruz:

 

KUTLU GÜNDE BİR BAŞYAZI

Adana’nın Kurtuluş Günü’nde, 5 Ocak 1922 tarih ve 197-13 sayılı Yeni Adana gazetesinde yer alan bir başyazıyı aşağıya aktarıyoruz:

BAĞIMSIZLIK

1918 Aralık ayının yirmi birinci günü, Yarbay Romieu’nun kumandasındaki Ermeni gönüllülerinden oluşan bir askeri birlik Adana’mızı işgal etmişti.

Bu tarihten sonra yüzyıllardan beri bayrağımızın gölgesinde kaygısız, mutlu yaşadığımız günler yavaş yavaş kayboldu.  Her gün dert, yas arttıran, boğazlarımızı tıkayan binlerce acı ve üzüntü içinde kıvrandık.  Bunların günahı kime ait olursa olsun, kuşkusuz ki, bu acıları biz çekiyor; biz tadıyorduk.

Bir gecesi bile yüzyıllar gibi uzun süren o zamanlarda bir kez daha anladık ve gördük ki, bağımsızlığına sahip olmayan uluslar ne kadar mutsuz ve ne kadar talihsizdirler.

Bütün uğursuzluk patırtısını tarihe bıraktığımız o acı ve ateş dolu geçmiş, bugün bizden sonsuzluğa kadar uzaklaşmış, arkasında kıskanç, bağımsızlığına son derece sadık bir kitle bırakmıştır.

Binlerce evlat ve kardaş kanının üzerinde yaşam bulan, içimizi daima tutuşturan, bağımsızlık aşkının bize verdiği şu cennet topraklarda, hiçbir yabancı gölgenin dolaşıp bize sataşmasına artık olanak yoktur.

Çünkü; bu memleket bağımsızlık, özgürlük ve bayrak yoksulluğunun ne olduğunu bizzat zehir gibi tatmış, bu uğurda ne can acısı, ne mal kaygısı güdememiştir.  Buzlu dağların tepesinde, kaya kovuklarında, ıssız kuş uçmayan yerlerde bıraktığımız şehitçikler, sefil kalan talihsiz anacıklar, aç kalan midelerine taş basarak, ölen evladını, kardeşini çalı diplerinde kurdun kuşun ağzına yem bırakarak dolaşırken onların içlerini ısıtan, uçarak ruhlarına teselli veren güçlü bir şey vardı: O da bu ölüm yollarının sonunda kavuşacağı bağımsızlığı…

Yüzyıllardan beri insanlar hep bu amacın, bu umudun uğrunda can vermişlerdir!  Dünya hep bu tutkunun delisi olmuştur.  Namuslu, alnı açık uluslar bağımsızlık yolunda yüzyıllarca kan dökmüşler, ya başarılı olmuşlar veyahut dünya ile ilişkilerini kesmişlerdir.

Silah Bırakışmasından sonra Anadolu’nun talihsiz fakat namuslu ve kahraman çocukları da bağımsızlıklarına kundak konulduğunu gördü.  Henüz kanı dinmeyen yaralarına tuz basarak, dulların, çaresizlerin gözyaşlarını akıtarak bu amaçlara karşı kin ve nefretle haykırdı.

Çünkü, dünya ile birlikte yaratılan ve o günden beri efendi yaşayan Türk, esir, köle olamazdı.  Bundan sonra dün ölmeye layık bir ulus olduğumuz söylenirken bugün yaşamayı hak eden bir ulus olduğumuzu söylüyorlar.  Dün yeteneksiz, duyarsız, tembel olduğumuzu sananlar bugün güçlü, duyarlı ve her şeyi yapabilir olduğumuzu öğrendiler.  Hep bunlar bağımsızlık ve özgürlüğün değerinibilir ve bu uğurda her türlü özveriyi yapabilir olmamızdandır.

Bu sabah güzel zümrüt ovamızın üzerine doğan taze, özgür güneş gözlerimizi parlatıp, ruhumuzu ısıtırken şunu da unutmayalım ki, bu kanlı emekleri bir bayram günü ile ödemezsek, doğan bu güneş dünya çöküp yıkılıncaya kadar bize aynı varlığı duyurmaz.  Ve bunun için yapılacak şey, geçmişi her gün düşünüp geleceğe hazırlanmak...  Kavuştuğumuz bağımsızlığı yaşatmak...  Onun özgürlüğüne hiç bir el uzandırmamak, en büyük borcumuz olsun.

Şu kırmızı bayraklar, neşeli ve şen haykırışlar, çocukların cıvıltıları, davul sesleri, sokakları ve caddeleri doldurup insanları güldürürken zavallı İzmir, İstanbul, Yeşil Bursa, Edirne’nin esir hayali gözlerimize diken gibi batıyor.  Onun talihsiz çocuklarının zulüm altında derinden derine inleyen haykırışını, boğulan seslerini, yüreklerini kanatan zehirlerin acılarını duyuyoruz.  Orada titreyen genç kızların gölgeleri yüreğimize bir yangın dumanı gibi çöküyor.  Onların “Bağımsızlık! Bağımsızlık!” diye çırpındıklarını görüyoruz.  Evet, Türk’ün Cennet yuvaları!  Siz de yakında şu içinde bulunduğumuz günlere kavuşacaksınız...

Çünkü Anadolu buna yemin etmiştir.  Yabancı elinde bir karış toprağını bırakmayacaktır.

                                                                  YENİ ADANA

 

ADANA’NIN KURTULUŞ BAYRAMI NASIL OLMUŞTU?

 

Bilindiği üzere Adana’mız 5 Ocak 1922 gece yarısından sonra tümüyle işgal güçlerinden temizlenerek kesin olarak bize teslim edilmişti.  İşte bütün Çukurovalılar bu tarih ve saati, kurtuluş bayramı olarak kabul etmişler ve öylece her yıl, bu büyük bayramı kutlamayı sürdürmüşlerdir.

Bu bayramın ilk kutlanması nasıl olmuş, büyük bayrak nasıl hazırlanmış ve nasıl çekilmişti?  Bununla ilgili olarak o zaman Yeni Adana gazetesinde çıkan haberleri 8 Ocak 1922 tarih ve 198-14 sayılı nüshasından aşağıya aktarıyoruz:

 

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK BAYRAĞINI ADANA ÇEKTİ

 

Adana, 5 Ocak büyük bayramını kutlarken o günü en çok anımsatacak bir şeyi başlattı: O da büyük bayraktı.

Silah Bırakışmasından sonra, memleketimiz işgal altına girmişti.  Her gün bilmediğimiz şenlikler ve donanmalar sürüyordu.  Bu bakir şehirde, otuz devletin bayrağı birden çekiliyordu…  Biz güzel sancağımıza çoktan veda etmiş, onu evlerimizde, sandık içlerinde korka korka saklıyorduk.

O gün memleketin talihsiz gençlerinden birçokları Şafak’ın[1] bir köşesinde düşünüp dertleşiyorlardı.  İçimizden, kim olduğunu bilemiyorum, birisi büyük bir bayrak hayal etti!  Bu konuda çok heyecanlı, çok özlemli sözler söylendi: Sonunda, birbirinden üç yüz metre kadar uzakta bulunan Saat Kulesiyle Ulucami’nin minaresi arasına çok büyük bir bayrak çekecektik.  Bu kararımızı, cephelerde, yoksulluklar içinde, dağ başlarında dolaşıp savaşırken sürekli yineledik.  En sonunda bu fırsat doğdu.  Belediyemizin yardımıyla bu bayrak Adana’nın başı üzerinde dalgalandı.

BAYRAĞIN DÜZENLENMESİ VE YAPILMASI

Bayrak, 140 arşın[2] kumaştan yapıldı.  Yalnız, hilalin içinde dört dikişçi çalışıyordu.  Hükümet binasının büyük salonu bu işe ancak yetmişti.

Bayrağın gerçekten güzel ve pürüzsüz bir biçimde düzenlenmesinde başarılı olan Milli Eğitim müdürü Rafet Bey ile diken Terzi Nuri efendinin çalışmaları övgüye değerdir.

Türkiye’de ilk kez olarak bu kadar büyük bir bayrağı çekmek onuru Adanalılara kısmet olmuştur.  Bu bayrak, Türkiye’nin ilk büyük bayrağıdır.

BAYRAK NASIL TAŞINDI?

Bayrak, önceki sabah tümüyle bitmişti.  Törenle Hükümet Konağından indirildi.  Binlerce halk tarafından, yatay bir biçimde tutularak caddelerde gezdirildi.  Bu çok büyük dikdörtgeni en az iki yüz kişi taşıyordu. Önde Dabbağların mızıkasıyla bayrak büyük bir coşkuyla alkış tufanları içinde gezdirildi.  Caddelere sığmayan bu kalabalığın başı üstünde yükselen bu Alsancak, ayrımsız herkese tatlı gözyaşları döktürüyor, çevresindeki insanları çılgın bir biçimde sürüklüyordu.

BAYRAĞIN ÇEKİLİŞİ

Bu tören pek heyecanlı oldu.  Her şeyi önceden hazırlanmıştı.  Bu şanlı büyük sancak her iki kuleden[3] makaralarla göklere doğru çekilirken, heyecanlı dalgalarla yükseliyordu.  Orada bulunanlardan hiç birisi kendinde değildi.  Herkesin aşırı heyecandan gözleri kararmış ve herkes kendini başka bir aleme taşımıştı.  Dünyada daha bundan sevimli, bundan sevinçli, bundan daha güzel bir şey olamazdı.  Şehrin tepesinde kırmızı bir deniz ortasında beyaz köpüklü bir dalga gibi salınan bu büyük hilali seyretmeye hiç bir kimse doyamıyordu.

BU GÖRÜNTÜNÜN ALTINDA ÖLMEK İSTEYENLER

Alkış tufanları arasında bir ihtiyar bu bayrağın altında ellerini yukarıya kaldırmış:- “Allahım, artık benim gözlerimi kapa…  Bu dünyada artık başka bir şey görmek istemiyorum.  Kalbim bu heyecanla dursun!” diye bağırıyordu.

ADANA’NIN KURTULUŞ BAYRAMI NASIL OLMUŞTU?

Bilindiği üzere Adana’mız 5 Ocak 1922 gece yarısından sonra tümüyle işgal güçlerinden temizlenerek kesin olarak bize teslim edilmişti.  İşte bütün Çukurovalılar bu tarih ve saati, kurtuluş bayramı olarak kabul etmişler ve öylece her yıl, bu büyük bayramı kutlamayı sürdürmüşlerdir.

Bu bayramın ilk kutlanması nasıl olmuş, büyük bayrak nasıl hazırlanmış ve nasıl çekilmişti?  Bununla ilgili olarak o zaman Yeni Adana gazetesinde çıkan haberleri 8 Ocak 1922 tarih ve 198-14 sayılı nüshasından aşağıya aktarıyoruz:

BİR KAVUŞMA

4-5 Ocak Geceyarısı

Adana ve yöresini 4-5 Ocak günü gece yarısında boşaltma ve teslim işlemi tamamlanarak sevgili yurdumuz anavatana tümüyle katılmış bulunacağından, saat tam 12 kavuşmanın başlangıcı kabul edilmişti.  Belirtilen saatte tüm mabetler[4] kandillerle aydınlatılmasıyla, temcit[5] ve tehlillerle[6] bu büyük gün kutlanmaya başlandı.  Elektrik lambalarıyla aydınlatılmış olan Ulucami ve diğer camilerden yükselen Tanrısal yankılar bütün yürekleri özlemli heyecanlara sokmuştu.  Bir yandan minarelerde naatışerif[7] ve kasideler okunurken diğer yandan mabetlerde sabahlara kadar ibadet sürdürüldü.

Sabah saatleri

Yüzyıllardan beri özgür ve egemen yaşamaya alışmış olan özverili ve kahraman ulusumuzun esaret zinciri altında boğulmayacağını algılayamayanlara karşı güzel bir delil olan hazırlıklar ve düzenleme gerçekten herkese mutluluk verdi.

Havanın çok şiddetli yağmuruna rağmen haftalardan beri hazırlanmış olan, ipekli, yünlü ve pamuklu binlerce bayrak, yeşil ağaç dalları ve birçok yerlerde değerli halılar arasında dalgalanmaktaydı.

Hükümet konağı önündeki tüm gazinolar ve dükkanlar çok özenli süsleri, İstikamet Eczanesinin zafer takı, daha ileride Saathane caddesindeki dükkanların özellikle Osmanlı matbaasının düzeni dikkat çekiyordu.  Büyük Çarşı içine doğru ilerleyip de Kapalıçarşı’ya dalındığı zaman geride ve ileride dalgalanan binlerce bayrak arasında insan heyecanına engel olamıyordu.  Yağcami’den sonra gelen ve Kuruköprü’ye kadar devam eden ulusal ve yabancı tüm kurumlar, Osmanlı Bankası hariç olmak üzere, bu mutlu güne katıldıklarını ispat etmekteydiler.

Yarbaşı[8] semtindeki en iyi süslenmiş bina buranın polis karakoluydu.  Bütün mahallenin evleri, nehir sahilindeki evler, Belediye binası, Köprübaşı’ndaki gazinolar coşkun duygularla dopdolu olarak bu mutlu gün onuruna süslenmişti.

Öğleden sonra

Düzenleme kurulu tarafından hazırlanan program gereğince saat 12’den başlayarak okulların kız ve erkek öğrencileri ve bütün halk coşkun sevinç içerisinde Kumluk[9] alanına doğru ilerlemekteydi.  Milli Eğitim müdürünün çabaları ile büyük bir düzen içinde öğrenciler sınıf sınıf birleştirildi.  Bu sırada ulusal törende daima önde yürüyen ve memleketimizin en eski bir sınıf sanatkarı olan Dabbağ esnafı mızıkalarıyla hoş ve ulusal havalar çalıyordu.  Bir aradan sonra derin bir dindarlıkla tüm tekke deflerinin sesleri tınlayarak işitiliyordu.

Başyazarımızın konuşması

Tüm öğrencilerden oluşan dikdörtgenin ortasında yer almış olan Belediye Başkanı ve üyeleri, şehrin ileri gelenleri, aydınları, üst düzey yöneticileri arasından çıkan başyazarımız hazırlanan kürsüye gelerek konuşmaya başladı.  Önce bizleri bugüne kavuşturan Tanrıya şükretmemiz gerektiğinden, bu uğurda yaşamlarını feda eden kahramanlarımızın ruhlarının kutsanmasından söz etti.

Bu konuşmanın ardından suretleri aşağıya alınmış olan ve Belediye Başkanı Mehmet Fuat Bey tarafından çekilen üç telgrafı okudu, alkış tufanları arasında konuşmasına son verdi:

(DEVAM EDECEK)


[1] Şafak Gazinosu: Kalekapısı semtinde Taşköprü’nün hemen güneyinde ağaç kazıklar üzerinde Seyhan ırmağına doğru uzanmış bir kahvehane. 2008

[2] Arşın: Eski bir uzunluk ölçüsü, yaklaşık 65 cm.dir. 140 arşın yaklaşık 91 metredir.2008

[3] Saat kulesi ve Ulucami minaresi. 2008

[4] Mabetler: camiler, mescitler ve tekkeler. 2008

[5] Temcit:  Minarelerde sabah namazından önce belli makamlarda söylenen yakarış ilahileridir. 2008

[6] Tehlil: İslam dininin özünü içeren “La ilahe ill-Allah” sözünün sürekli yinelendiği dua biçimi. 2008

[7] Naatışerif: Hz. Muhammedi övmek üzere yazılmış olan ilahiler. 2008

[8] Yarbaşı: Şimdi Reşatbey mahallesindeki karakolun olduğu yer. 2008

[9] Kumluk: Seyhan ırmağı boyunda Orman Bölge Müdürlüğünün ve İmam Hatip Lisesinin bulunduğu alandır. 2008

(vş)


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

Gaziantep'te Gezilmesi Gereken Tarihi Mekanlar

30 Ağustos coşkusu Çukurova’da yaşandı

TMMOB İKK,‘Ülkede, Bölgede, Dünyada Barış’ Her Zaman Şiarımız Olacaktır"

ÇGC,‘Bağımsızlık tutkumuz hiç bitmeyecek’

Prof. Dr. Süleyman İrvan:“Basılı gazeteciliğin bittiğini ilan etmek durumundayız”

“30 AĞUSTOS; DÜŞMAN DEVLETLERE ŞAPKA ÇIKARTTIRAN BÜYÜK ZAFER”

TGF "30 Ağustos, Türk Milleti için varlık nedenidir"

ÇGC,“Hür doğup hür yaşamak çok önemli”

30 AĞUSTOS ZAFERİNİ KAZANAN BAŞKOMUTAN DEMOKRATTIR; O'NUN CUMHURİYETİNİ YIKMAK İSTEYENLERİN DEMOKRATİK MEŞRUİYETİ YOKTUR

ÇYDD Türkiye Cumhuriyeti'nin 100., Büyük Taarruz'un 101. yılını Afyonkarahisar'da Kutladı

ULUSAL VE YEREL MEDYADA ZAFER BAYRAMI SERGİSİ DÜZENLENİYOR

26-30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ:KUTSAL SAVAŞ

Ankara'dan Uçakla Günübirlik Ziyaret Edebileceğiniz Şehirler

KAYMAKAM ATAMALARI GERÇEKLEŞTİ

ÇYDD'DEN AFYON BULUŞMASI

Jeoloji Mühendisleri Odası'ndan deprem açıklaması

JMO’dan “17 Ağustos 1999 Depremi” Açıklaması

ÇGC’de kaynaşma yemeği

TGC: "Gazetecilik tutukluluk nedeni olmaktan çıkarılmalıdır"

ADANA BAROSU’NDAN ‘HAK İHLALİ’ İDDİASI

Enerjisa Enerji ve TEMSA’nın Oyungezer Otobüsü Deprem Bölgesinde

  • BIST 100

    10155,35%1,09
  • DOLAR

    32,37% -0,32
  • EURO

    34,71% -0,26
  • GRAM ALTIN

    2399,55% -0,94
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00
  • Perşembe 25.8 ° / 16.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 24.1 ° / 17.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Cumartesi 24.1 ° / 16.4 ° Orta kuvvetli yağmurlu