YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

AKP iktidarı 24 Haziran´da son derece yaşamsal ve kritik bir seçime hazırlanırken Osmanlı´nın yıkılışı ve Kurtuluş Savaşımızın etkisiz kılınması yolundaki çabaları dikkate alındığında ülkemize ve ulusumuza husumet göstermekle öne çıkan bir İngiltere´nin

Şöyle bir 15-16 yıl öncesine bakalım. O zaman da Türkiye´nin dış politikası ve buna bağlı olarak güvenlik kaygıları pek ?aman aman´ denilecek sağlıklı düzeyde değildi ama hiç değilse çiğnetmeye yanaşmadığı kırmızıçizgileri ve ulusal duyarlılık alanları vardı. Örneğin Ecevit, Kıbrıs ve Irak konusunda Batılı ?dost ve müttefiklerimizin´ hilebaz yaklaşımlarına karşı durmaya çalışıyordu.  En büyük sıkıntı dış borçlar ve ekonomik krizler yüzünden çekiliyordu. Kemal Derviş olayına neden olan büyük çöküş bir açıdan dış odakların Türkiye´yi hizaya getirme planları doğrultusunda başımıza musallat edilmişti. Buna rağmen Ecevit´in sıkıntılı bir koalisyon başbakanı olarak Türkiye´nin klasik ulusal politikalara bağlı kalabilme çabaları sürdü.  Nitekim bu ?uyumsuzlukları´ sonunu getirdi Karaoğlan´ın ve ?hop´ diye yapılan erken seçimle AKP iktidara getirildi.

Son 16 yılın dış politika ve ulusal güvenlik gereksinmeleri çerçevesinde yürütülen icraatın özet bilançosunu bile şu satırlara sığdırmanın olasılığı yok.  Kıbrıs´tan ve Avrupa Birliği Macerasından başlanarak arada ABD´nin Irak Saldırılarının yarattığı bunalımlı ilişkileri;  BOP eş başkanlığı döneminin gözü kara Batı severliğini de dikkate alırsak nereden nerelere geldiğimizi belki bir nebze anımsayabiliriz. Bu arada basiretsiz AB´ye uyum çabalarının, bu sayede siyasal kimlik kazandırılan PKK´nın ve siyasal uzantılarının giriştiği etnik ayrışmaya yönelik kalkışmaların tetikleyicisi olduğunu da unutamayız.

Bir de fazla uzatmadan son yıllara bakarsak heyula gibi bir Suriye sorunu çıkıveriyor ortaya.  Önce kardeş gibi bağırlara basılan Esad´ın bir gece içinde neden can düşmanı haline gelişine akıl sır erecek gibi değildir çoğu zaman. Ama nedeni hangi faktörleri içeriyor olsa da ortada Güney sınırlarımızın ötesinde her an dünya savaşına dönüşüverecek bir cadı kazanının kaynadığı yadsınamaz. Batı, artı İsrail, artı Arap dünyasının iç düşmanlıkları ve ARTI mezhep çelişkilerinin AKP iktidarının önyargılarına dayalı hedeflere yönlendirilmesi gibi dinamikler bu ülkeyi yerle bir eden bir kanlı savaşa sürüklemiştir. Türkiye´yi yönetenlerin bu karmaşada sorumlulukları da büyüktür. ?Şam´da namaz kılma? hedefi ile girişilen macera sonuçta Güney hudutlarımızda teyakkuzla yaklaşmamız gereken savaş öncesi Suriye´nin yerine bizlere istikrarsız bir coğrafya parçasından öte bir tehdit hediye etmiştir.  Bu bağlamda yüzyılların ezeli MOSKOF düşmanının bir daha sökülüp atılması nerede ise olanaksız varlığı ile birlikte yaşama zorunluğumuz doğmuştur.  

İsrail ise başlı başına ayrı bir sorundur. Bir yandan ekonomik ilişkiler düne kadar tıkır tıkır işler, Kuzey Irak petrolleri limanlarımızdan buralara sorunsuz taşınırken, Filistin´e yönelik zalimane tavırları yüzünden İsrail hükümeti ile kanlı bıçaklı bir kavga, karşılıklı açıklamalar, ticaret ambargoları ve ?van münit´ uyarıları ile sürüp bugünlere gelmiştir.  Gazze´ye yapılan son saldırısı ile İsrail artık en büyük düşmanıdır Türkiye´nin? Olay sadece Filistinlilerin mağdur Müslümanlar olmasının ötesine geçmiştir ve Batı Emperyalizminin İran üzerinden Asya içlerine sarkma operasyonunda kanlı bir köprübaşı olma işlevi ile İsrail, Türkiye için daha da güçlenen bir askeri tehdit konumuna gelmiştir.

Ancak karikatürize edilir  biçimde anımsatabildiğimiz bu tablonun dışında bir de Türkiye´nin yöneticileri, iktidarın başındakiler kendi elleriyle yarattıkları paralel devlet yapısının FETÖ unsurları ile savaşımı dış politikamızın bir bileşeni haline getirmişlerdir. Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bu nedenle bozuşulmadık ülke kalmamış gibidir. FETÖ kaçaklarının sığındığı savlanan ülkeler, elbette en başta çete başı Fethullah efendinin mekan tuttuğu Amerika bu rahatsızlıktan fazlası ile payını almıştır. Öylesine ki kişiselleştirilmiş husumet yüzünden kimi ülkeler ile siyasal ve ekonomik ilişkiler gerilmiş, kopma noktasına gelinmiştir.

Kısaca durum şudur: AKP´nin iktidara geldiği yıllarda Türkiye´nin nerede ise tüm kırmızı çizgilerini silmeyi göze alıp, uluslararası destek ve meşruiyet elde edebilmek uğruna sınır ötelerini hoşnut kılma yarışına girişilmiş iken, bugün yeryüzünde diyalog kurulabilecek bir ülke kalmamış gibidir. Davutoğlu´nun stratejik derinlik ilkelerini özetleyen, ?komşularla sıfır sorun´ sloganı bile işe yaramamış, aksine düşmanlıklar ta içlerimize kadar girip canımızı yakmaya başlamıştır.

İşte böyle bir ortamda Erdoğan İngiltere gezisini yapmıştır. İki nedeni var görünmektedir bu sempati tezahürünün. Birincisi İngiltere 15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ ihaneti olduğunu daha o günlerde kabul etmiş ve dile getirmiştir. Bu durum diğer Avrupa ülkeleri için hiç geçerli olmamış, bilakis onlar darbe girişimini kuşku ile karşılar pozisyonlarını bugüne kadar sürdürmeyi yeğlemişlerdir. İkincisi her ne kadar IŞİD´e karşı AB´nin koalisyonunda yer alsalar da, YPG/PYD´ nin terör örgütü PKK´nın bir uzantısı olduğunu kabul eder görünmüştür İngiltere. Bunda ne kadar samimidir, ne kadar iyi polis-kötü polis oyunu vardır geri planda kestirmek zordur  ama sonuçta 24 Haziran öncesinde Erdoğan´ın kırmızı halı ile karşılanıp Kraliçeleri ile görüşmesinde istekli davranmıştır İngiliz hükümeti.

Görüşmeler büyük ölçüde Erdoğan´nın yalnız kalınan dünyada bir dost araması çabalarına umut olacak biçimde yürüdü. BBC´nin haberine göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İngiltere Başbakanı Theresa May, Londra´daki görüşmelerinin ardından düzenledikleri ortak  ortak basın toplantısında bunun örnekleri gözlendi.

Theresa May, Gazze´de yaşananlarla ilgili bağımsız bir soruşturma yapılması gerektiğini, hem ölen Filistinlilerin hem de Hamas´ın protestolardaki rolünün araştırılması çağrısında bulunduklarını söyledi ve "Filistinlilerin barışçıl gösteri hakkı vardır. İsrail´in İşgal Altındaki Filistin Toprakları´nda şiddet uygulaması kabul edilemez," diyerek İngiltere ve Türkiye´nin önemli partnerler olduğunu olduğunu ekledi, 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye´ye teşekkür etti.

May, Türkiye´deki göçmenler için hem Avrupa Birliği mekanizmaları hem de ikili mekanizmalar üzerinden 750 milyon sterlinlik harcama sözü verdiklerini belirtti ; Türkiye´nin TF-X savaş uçağını birlikte geliştireceklerini, motoru ortak üreteceklerini söyledi ve ekledi:

"Türkiye´de darbe girişimi, Suriye´deki gelişmeler ve Kürt terörizmi demokrasiye bir baskı uyguladı.Türkiye´de demokratik değerlerin ve uluslararası insan haklarının uygulandığını görmek istiyoruz. İngiltere Türkiye´nin yakın dostlarından biri olmaya devam edecek."

Bu yaklaşım elbette Erdoğan´ın yüreğine su serptiği içindir ki  May´in ardından yaptığı konuşmasında  yoğun seçim programına rağmen İngiltere´ye geldiğini hatırlatarak iki ülke arasında Ocak 2017´de kurulan yatırım ve ticaret grubunun önemli çalışmalar yürüttüğünü, Türkiye´nin Avrupa´daki en büyük ikinci ihracat pazarı olan İngiltere ile ticaret hacmini 20 milyar dolara çıkarmak istediğini söyledi.

"Birkeşik Krallık ile teröre karşı işbirliğinmizi derinleştirmek istiyoruz" diyen Erdoğan, iki ülkenin içişleri bakanları arasında güvenlik ve istihbarat alanındaki işbirliğini derinleştirmek için niyet beyannamesi imzalandığını da açıkladı.

İki lider, birisi Brexit süreci bağlamında Avrupa´dan kopma noktasına gelmişken, diğeri AB ile ile tüm köprüleri atma sıkıntılarını yaşarken görüşmelerinde ortak bir zemin bulmuş olmalılar. Ama burada yalnızlıktan bunalanın daha çok bu yakınlaşmayı sağlamak için oralara gitmeyi gerekli gören  Türkiye tarafı olduğu anlaşılıyor.

Şimdi durup düşünelim: AKP iktidarı 24 Haziran´da son derece yaşamsal ve kritik bir seçime hazırlanırken Osmanlı´nın yıkılışı ve Kurtuluş Savaşımızın etkisiz kılınması yolundaki çabaları dikkate alındığında ülkemize ve ulusumuza husumet göstermekle öne çıkan  bir İngiltere´nin dostluğuna ve yardımlarına muhtaç mı kalmalıydı? Türkiye yapayalnız kalmakta olmanın umarsızlığı ile dünyadaki her türlü emperyalizm hilesinin ve komplosunun ardındaki düşünce ve eylem merkezinden medet mi umar hale düşmeliydi?

24 Haziran´da oy kullanacak insanımız sandık başında bu soruların yanıtlarını herhalde arayacaklardır, umudumuz bu yönde?

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    8828,70%-0,62
  • DOLAR

    32,29% 0,55
  • EURO

    35,19% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2238,56% 0,53
  • Ç. ALTIN

    3895,90% 0,00
  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu