NAFİLE SEÇİMLERE GÜNLER KALA

NAFİLE SEÇİMLERE GÜNLER KALA

Türkiye´de parlamenter demokrasi, kurulmak istenişinin 65´nci, EVET ALTMIŞBEŞİNCİ, yılında ortadan kaldırılmak üzeredir. Ufukta, 21. Yüzyılda hayali bile Anayasa açısından en ağır suç olarak kabul edilmesi gereken kişisel dikta kurma eyleminin yaygın bi

 

1 Kasım´da Türkiye´nin sorunlarının çözüme yöneleceği süreci başlatacak bir seçim mi geçireceğiz yoksa aksine son yıllarda hızlanan  çöküş ve dağılmayı daha da içinden çıkılmaz noktalara taşıyacak bir tabloyla mı karşı karşıya kalacağız?

Bu sorunun yanıtını sağlıklı biçimde ortaya koyabilmek için önce seçim-sandık-milli irade-parlamenter demokrasi-hukukun üstünlüğü-hukuk yasa tanımaz despotizm uygulamaları ve anayasa temelli kurum ve kurallarla bunların ilişkileri bağlamında gerçekçi değerlendirmeler yetisini kullanabilmemiz gerekir.

Saydığımız  bu denli karmaşık etkenlerin 1950´den bu yana neredeyse sayısını unuttuğumuz yerel ve genel seçimlerin en sonuncusu olacak 1 Kasım seçimlerinin nasıl bir sonuca ulaşacağı yönündeki değerlendirmede kuşkular taşır olarak  yer alıyor olması aslında başlı başına önemli bir sorundur.

Şurasını da kabul etmeliyiz ki toplum kesimleri de, seçimlerde ve sonrasında  oluşan iktidarlarlarda yer tutan siyasal kadrolar da  bu önemli soruna yeterince kafa yormuş değildir. Seçimler, hep oy-parmak-çoğunluk değişkenlerine dayalı bir ?meşuiyet-sınırsız yetki kullanma-aklanma? temeli olarak görülmek istenmiştir.

?Seçimle iş başına gelmek? her türlü keyfiliğin, denetimsiz icraatın merkezinde olma imtiyazını elde etmenin yolu olarak görülmüştür. 1950´den bu yana da kimi ara dönemlerde bu büyük yanılsamayı gidermenin yolları denenmiş, uygulamaya konulmuş ve can çekişen ?parlamenter demokrasi?ye soluk aldırmaya çalışılmıştır. Hukuk devleti olmanın çerçeveleri çizilmek istenmiş, anayasal kurum ve kurallar devreye sokulmuş, Anayasa Mahkemesi gibi denetim mekanizmaları kurulmuş; partizan ya da kişisel despotizmin önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Evet, günlük ekonomik sorunlarla yaşam mücadelesi vermekte olan toplum kesimleri kökleşmeye yüz tutmuş olumsuzlukları kavrama yetisini tam olarak kullanmamış olabilirler. Ama kendilerine ülkenin yönetimi emanet edilmiş olan siyaset erbabı bugün içine düşülen, çok gözde tanımı ile, kaosun ilk dereceden sorumlularıdır. Kaldı ki yozlaşma ve yıkım tablosunun ortaya konmasında  adeta bilerek ve tasarlayarak rol alma yarışındadırlar.

1 Kasım öncesi Vaziyet-I Umumiye şöyle:

Türkiye ve Türk ulusu dağılma ve bölünme süreci içerisine itilmiştir. Tek başına bu olay açık bir Anayasa ihlalidir. Ama neredeyse bu olayın sorumluları olan AKP´nin dışında yer alan siyaset takımı da bu ihlalin karşısında durmanın ve toplumu etkin biçimde uyarmanın ve oluşan tehdidin önüne geçme yollarının oluşmasında rol almanın çabasına girmiş değillerdir. Artık adına terör olayı bile denilemeyecek boyutlarda Türkiye Cumhuriyetine yönelik dış destekli bombalı ve silahlı salıdırılar halen bir özgürlük ve demokrasi sorunsalı olarak topluma pazarlanırken, seçimin en başta gelen konularından olması gereken bu sorunu siyadetçiler sadece polemik düzeyinde geçiştirme yolundadırlar

Bir yaşamsal tehdit de şu:

Türkiye´de parlamenter demokrasi,  kurulmak istenişinin 65´nci, EVET ALTMIŞBEŞİNCİ, yılında ortadan kaldırılmak üzeredir. Ufukta, 21. Yüzyılda hayali bile Anayasa açısından  en ağır suç olarak kabul edilmesi gereken kişisel dikta kurma eyleminin yaygın bir tehdit haline dönüşme oldu bittisi yükselmektedir. Bu tehlikenin önünde durması gereken siyaset kadroları içinden geçtiğimiz seçim kampanyasında dahi bu gidişi geniş toplum kesimlerine yeterince anlatma çabası içinde görünmemektedirler.  Olası bir koalisyon oluşumundan hevesle medet umanlar, dikta rejiminin yollarına taş döşemiş siyasi partiyle, 7 Haziran´dan sonra uzun uzun sürdürdükleri o trajikomik  istikşafi görüşmelerinden bu kez sonuç almanın hesabını yapmaktadırlar.

Rejim sorunları, akıldan geçirilip değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek laiklik gibi temel anayasal kurum ve kurallar açık açık bir emanetçi seçim hükümeti tarafından ihlal edilirken, görmezden gelinmektedir.  O zaman zaman beğenmediğimiz ve eskimiş bulduğumuz Anayasa´nın geçerli temel güvencelerinin yok edilmesiyle aslında diktaya giden yolun da açıldığını görememek, siyasetçi takımının içine düştüğü gafletin en acı örneklerindendir.

1 Kasım´da iki olasılığa endekslenmek isteniyor toplum:

Birincisi zayıf görünse de AKP´nin tek başına iktidara gelmesi? Bu olursa özetlemeye çalışılan olumsuzluklar tüm ağırlığı ile  sürüp gidecek, parlamenter sistem kağıt üzerinde değilse bile fiilen işlemez hale getirilecek ve ?kişisel dikta kurma´ eylemliliği daha güçlü fırsat ve oldu bittilerle gelişme gösterecek.

İkinci olasılık ise 7 Haziran sonuçlarına benzer parmak sayılarının parlamentoda yer tutması olacak. Bu kez de ipler yine ?Saray.´ın eline geçecek, kolayca koalisyon kurulmaması için her yol denenecek. 45 gün ya da daha fazla sürebilecek ?istikşafi görüşmeler? masalı, emanetçi seçim hükümetinin gölgesinde ülkedeki kaosun derinleşmesine ve pusuda bekleyen dış tehditlerin kontrolden çıkmasına olanak sağlayacak.

Eğer paşa gönüller bir koalisyon kurulmasına rıza gösterirse sonunda? Hiç kimsenin kuşkusu olmasın bütünüyle AKP´lileşmiş ya da Saray´a teslim olmuş, ehlileştirilmiş siyasal partilere teslim edilecektir Türkiye!

Demeye dilimiz varmıyor ama önümüzeki Pazar günü ?nafile? bir seçim yapılacak. Nedeni ise hep bildiğimiz ama farkında olma yetisini kullanmadığımız kimi etkenler. Giriş satırlarımızda saymaya çalıştık bunları. Seçim-sandık-milli irade-parlamenter demokrasi-hukukun üstünlüğü-hukuk yasa tanımaz despotizm uygulamaları ve anayasa temelli kurum ve kurallarla bunların ilişkilerini tam olarak aklımızda kuramadık. Demokrasinin yanlış anlaşılıp uygulanmasının bir ulusu yok edip, kurulu devlet düzenini yıkabileceğini hesaba katmadık. Siyaset erbabının  oyunlarına göz yumduk. Bu aymazlığımızla büyük olasılıkla ulusumuzun geleceğini tehlikeye atmış olduk.

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

2.TUR ÖNCESİ TARİHE BİR NOT DÜŞMEK

ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY OLUP KARŞISINA ÇIKMASINI NEDEN İSTER?

23 NİSAN: EGEMEN ULUS OLMAYI BAŞARDIĞIMIZ GÜN!

LAİKLİK İLKESİNİN 85. YILDÖNÜMÜ’NÜ ANARKEN

GÜNDEM’DE KILIÇDAROĞLU’NUN 'HELALLEŞME' YOLCULUĞU VAR

CUMHURİYET YENİDEN

CHP’NİN İKTİDAR OLMA SORUNU VE ÖTESİ

 TÜRKİYE’YE KARŞI ABD’DEKİ DÜŞMANCA KAKOFONİK SESLER

KONGRE BASKINI DÜZENLETEN BİR BAŞKAN VE ABD’NİN HALLERİ

103. YAYIN YILINA GİRERKEN ‘VAZİYET-İ UMUMİYE’ !

ULUSAL EGEMENLİK İŞLEYİŞLERİNİ 2020 KOŞULLARINDA YENİDEN DEĞERLENDİRMEK...

YEREL SEÇİMLERDE ORTAYA ÇIKAN RİVAYETLER MUHTELİF DE?

KIBRIS´TA ?ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN´ ASLINDA BU GÜNLER İÇİN ÇÖZÜM OLDUĞUNU ANLAMAK GEREKMEZ Mİ?

TÜRK ULUSU´NUN ULUSAL EGEMENLİK SORUNU İLE SINAVI

YENİ REJİMİN SAKINCALARI CHP´NİN EFSANE MİTİNGLERİNDE NEDEN GÜNDEME GELMEDİ Kİ ?

CHP´DE İKİ YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK

CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NDE DE RESTORASYON, YOKSA?

İLERİ DEMOKRASİDE ?TAMAM MI, DEVAM MI?´ OYUNU!

ARTIK 24 HAZİRAN SONRASINA BAKMANIN ZAMANI

ASKIYA ALINMAKTA OLAN CUMHURİYET REJİMİNE KİM SAHİP ÇIKACAK?

YALNIZ KALINAN DÜNYA´DA İNGİLİZ´İN İPİNE TUTUNMAK

  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı