?MEDYA SAHİPLERİ ATAMAYLA MEDYA SAHİBİ OLUYOR?
SİYASET 29.04.2018 21:33:47 274 0

?MEDYA SAHİPLERİ ATAMAYLA MEDYA SAHİBİ OLUYOR?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu´nun Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Marmaris Belediyesi´nce düzenlenen "Anadolu Medyası Buluşuyor" etkinliğinde yaptığı konuşmada ?Patron gazetecilik dışında başka bir faaliyetle uğraşmamalı. Bütün işi gazetecilik

Kılıçdaroğlu satır başları ile şu saptamalarda bulundu:

-?Medyanın güç kaybetmesi demokrasinin güç kaybetmesi demektir. Medyanın güç kaybetmesi halkın sorunlarının siyasal otoriteye aktarılmaması demektir, kanalların tıkanması demektir?

-?Bugün medyada geldiğimiz nokta şudur, medya sahipleri kendi güçleriyle, birikimleriyle değil atama yoluyla medya sahibi oluyorlar?

-?Cumhurbaşkanlığı adaylığının tartışıldığı bir süreçte bir ülkenin Genelkurmay Başkanı, o ülkenin sarayının sözcüsü eğer kimsenin haberi olmadan Abdullah Gül´ü ziyaret ediyorsa, onunla konuşuyorsa bu dünyanın her tarafında haberdir?

-?Demokrasinin üzerinde vesayeti kabul etmiyorsanız Cumhurbaşkanlığı adaylığının tartışıldığı bir süreçte Genelkurmay Başkanını ve sarayın sözcüsünü Sayın Abdullah Gül´e gönderemezsiniz. Gönderdiğiniz andan itibaren kendi iktidarınızı perçinlemek için baskı kuruyor, bir başka vesayeti oluşturuyorsunuz demektir ve bu bir demokrasi ayıbıdır?

-?Patron gazetecilik dışında başka bir faaliyetle uğraşmamalı. Bütün işi gazetecilik olmalı. İnterneti olabilir, yazılı medyası olabilir, dergileri olabilir ama sadece gazetecilik yapacak. Sadece gazetecilik yapmadığı zaman siyasal iktidarın baskısı altında kalıyor, bir süre sonra teslim oluyor?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu´nun Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Marmaris Belediyesi´nce düzenlenen "Anadolu Medyası Buluşuyor" etkinliğinde yaptığı konuşmada şu görüşlere yer verdi:

 ?Medya, gelelim benim ısrarla anayasada milli egemenlik maddesinden sonra yasama, yürütme ve yargıdan sonra medya diye istediğim ve arzu ettiğim dördüncü güç. Bu nasıl tanımlanmalı ve nasıl anlaşılmalı. Kendi görüşümü sizlere aktarayım değerli arkadaşlarım. Anayasada aslında çok güzel hükümler var medyayla ilgili hepimizin bir şekliyle kabul edeceği. ?Basın hürdür sansür edilemez?, madde 28. Bir adım daha ileri gidiyor, ?Basımevi kurma izni alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz.? Yani matbaa kuracaksanız teminat şartına dahi bağlayamazsınız diyor medya özgürlüğünü anayasanın verdiği önem açısından. Bu kadar önemli. Ve bir adım daha atıyor anayasa, ?Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.? Yani basın özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldırmak devletin görevidir diyor.

Peki değerli gazeteci arkadaşlarım, devlet dediğiniz kurum bu görevini yerine getiriyor mu? Sizin önünüzdeki engelleri kaldırıyor mu? Asıl sorunumuz bu. Bakın, anayasanın bu kadar açık hükmüne rağmen anayasa açıkça ihlal ediliyor. Kuralları, koyduğu ilkeler açıkça uygulanmıyor ve dolayısıyla böyle bir tablo içinde siz gerçekleri halka anlatma konusunda yetersiz kalıyorsunuz, güç kaybediyorsunuz. Medyanın güç kaybetmesi demokrasinin güç kaybetmesi demektir. Medyanın güç kaybetmesi halkın sorunlarının siyasal otoriteye aktarılmaması demektir, kanalların tıkanması demektir, bunların mutlaka bir şekliyle aşılması lazım.

Az önce söyledim konuşmamın başında. Medya halk adına gücü denetler gücü övmez, gücü denetler. Bir hata varsa hatayı toplumun önüne koyar. Bunu en iyi siz tanımlarsınız zaten gazeteciliğin ne olduğunu. Sizin çok sık tekrarladığınız bir cümle vardır, ?Köpeğin insanı ısırması haber değildir, ama insanın köpeği ısırması haberdir.? Yani kurallara aykırı bir şey, doğaya aykırı bir şey olursa yağmurun yağması haber değildir ama yağmur yağar sel olursa, insanlar hayatını kaybederse bu bir haberdir. Şimdi gazeteciler haber yapamıyorlar sorunumuz o. Olay görülüyor, tanığı olunuyor haber yapılamıyor.

Örnek, gene son günlerden vereceğim çok uzaklara gitmeye gerek yok. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı ve bu ülkenin saray sözcüsü beraber Sayın Abdullah Gül´e gittiler ziyaret ettiler. Haber geldi, biz duyduk haberi. Ama bu haberin çek edilmesi lazımdı bizim açımızdan. Haberi çek ettik, evet olay doğru. Gazeteler yazamıyor, gazeteci arkadaşlarım da duymuşlar ama kimse yazamıyor. Bir internet sitesinin yöneticisi bunu haber olarak koydu, kısa bir süre sonra haberi çekti ve bir süre sonrada görevine son verildi. Demokraside geldiğimiz noktaya bakın arkadaşlar. Cumhurbaşkanlığı adaylığının tartışıldığı bir süreçte bir ülkenin Genelkurmay Başkanı, o ülkenin sarayının sözcüsü eğer kimsenin haberi olmadan Abdullah Gül´ü ziyaret ediyorsa, onunla konuşuyorsa bu dünyanın her tarafında haberdir. Haber doğru mu? Doğru. Haber yapmak gerekiyor mu? Gerekiyor. Ne adına yapmak gerekiyor? Gazetecilik adına yapmak gerekiyor. Ne adına yapmak gerekiyor? Halkın bilgilenmesi amacıyla yapmak gerekiyor. Bedeli kim ödüyor? Bedeli gazeteci ödüyor. Geldiğimiz nokta budur. Bu dramatik tabloyu hiçbir gazetecinin unutmaması lazım, geldiğimiz nokta budur. Vesayetten söz ediyorlardı vesayet, efendim demokrasinin üzerinde vesayeti kabul etmiyoruz. Demokrasinin üzerinde vesayeti kabul etmiyorsanız Cumhurbaşkanlığı adaylığının tartışıldığı bir süreçte Genelkurmay Başkanını ve sarayın sözcüsünü Sayın Abdullah Gül´e gönderemezsiniz, gönderdiğiniz andan itibaren kendi iktidarınızı perçinlemek için baskı kuruyorsunuz demektir. Bir başka vesayeti oluşturuyorsunuz demektir. Kendi gücünüzü güçlendirmek istiyorsunuz demektir. Ve bu bir demokrasi ayıbıdır. Bakın, şu ana kadar yapılan hiçbir açıklama da yok bekliyoruz. Efendim Suriye konusunu açıklamak için gönderdik diye bir haber geldi. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı yok mu gitsin anlatsın, niye anlatmıyor. Hadi Suriye konusunu anlatmaya gitti diyelim Sayın Genelkurmay Başkanı, iyi de sarayın sözcüsünün ne ilgisi var orada, Suriye´yle onun ne ilgisi var? Kara Kuvvetleri Komutanı değil, İstihbarat Daire Başkanı değil, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı değil sarayın sözcüsü. Yani gerçek Dışişleri Bakanı, ne işi var orada?

Değerli arkadaşlarım, bunlar bizim demokrasiye zarar veriyor. Geldiğimiz noktada yine 20 Temmuz darbesi dedik; değerli arkadaşlarım kızıyorlar, ben 20 Temmuz darbesi dediğim için kızıyorlar. Bu ifadeyi inanarak dillendirdiğimi bilmenizi isterim. Ben 15 Temmuz darbesini en şiddetli eleştirenlerden birisiyim. Darbeye karşı çıkılması gerektiğini bilenlerden birisiyim. O gece ben İstanbul´dayken telefon edip milletvekillerimi ilk kez meclise gönderen bir partinin Genel Başkanıyım. Önce bizim milletvekilleri gittiler genel kurula girdiler. Biz bunları biliyoruz, darbenin püskürtüldüğünü de biliyorum, parlamento olağanüstü güzel bir görev yaptı bunu da biliyorum. Peki 20 Temmuz´a ne ihtiyacımız vardı, darbe püskürtülmüştü. FETÖ´cülerle mücadele edecekseniz getirin bütün yasaları oybirliğiyle çıkaralım hiçbir tereddüdümüz yok, bunu da söyledik kendilerine. Bugün geldiğimiz noktada 20 Temmuz darbesinden sonra 800 gazetecinin pasaportuna el konuldu. 800 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. 173 medya kuruluşu kapatıldı. 3 bini aşkın gazeteci işsiz kaldı. 150 gazeteci cezaevinde, hapiste, 54 gazetecinin malvarlıklarına el kondu, sanki dünyanın malvarlığı varmış gibi. Gazetecinin ne malvarlığı olacak zaten. Ama el kondu. Yani sivil ölüme terk edildi, yani ailesi ve çocukları bir malvarlığı varsa diyelim, kirada bir evi varsa o kira gelirinden eğer geçimini sağlayacaksa o geçimine de engel oldular. Sivil ölüme terk edildi. Buna adalet denmez, buna demokrasi denmez, bu doğru değildir.

Ve yine sokaktaki bir vatandaş olarak gözlüyorum. Medya üzerinde olağanüstü baskılar var. Nasıl yapıyorlar baskıları? Bir, medya patronu eğer başka işi varsa adamı duman ediyorlar, her türlü cezayı kesiyorlar hiç önemli değil. Efendim yasalara uygunmuş, uygun değilmiş hiç önemli değil. En ağır cezalar kesiliyor, mahkeme zaten talimat bekliyor ve dolayısıyla patron bir adım, iki adım, üç adım, sonunda gazeteleri satmak zorunda kalıyor. Mali cezalar var, hapis cezası tehditleri de var.

İki; RTÜK üzerinden baskılar kuruluyor. Eğer iktidarı övüyorsanız günün 24 saatinde hiçbir sorununuz yok her şeyi yapabilirsiniz. Ama eleştiriyorsanız ödeyeceğiniz cezalar vardır. İktidarın kontrolündedir burası. Sendikalaşmaya engelleme evet, medyada sendikalaşma olmayacak deniyor gazetecilere, ne gerek var sendikalı olsun gazeteciler. Kapatın sendikaları ki gazetecilerin üzerinde rahatlıkla baskı kuralım. Gazeteciler haberleri istedikleri gibi özgürce yazamasınlar, yapamasınlar. Bu yapılıyor. Basın İlan Kurumu üzerinden baskılar kuruluyor ve kamu reklamları. Kamu bankalarının, kamu kuruluşlarının reklamları üzerinden medya üzerine baskılar kuruluyor.

Ve değerli arkadaşlarım bugün medyada geldiğimiz nokta şudur, medya sahipleri kendi güçleriyle, birikimleriyle değil atama yoluyla medya sahibi oluyorlar. Bir daha söylüyorum, atama yoluyla medya sahibi oluyorlar. Sen 6 ay süreyle, sen 6 yıl süreyle şu gazete ve şu televizyonların patronusun, sen bütün masraflarını karşılayacaksın. 6 yıl bitiyor bir başka dönem başlıyor, siz de 7 yıl süreyle yapacaksınız bunu. Artık gazete ve televizyonların patronları ağırlıklı olarak atama yoluyla geliyor. Bir başka gerçektir. Çok kanal var gibi görülüyor aslında hepsi tek kanal, çok kanal falan değil, isimleri çok ama içerikleri aynı. İsmi değiştiriyorsunuz ama içeriği olduğu gibi aynı. Bu bizim demokrasimize zarar veriyor ve iktidara yapılan en büyük kötülük de budur. Bir iktidar sağlıklı ve tutarlı eleştiri bekler. Çünkü sağlıklı ve tutarlı eleştiri iktidarı eğri yoldan alıp doğru yola doğru yönlendirebilir.?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ

"TORBACI YAKALAMAKLA UYUŞTURUCU BELASI ÇÖZÜLMEZ"

CHP’Lİ TANAL, "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ATAMA SÖZÜNÜ TUTMADI!"

Tülay Hatimoğulları Hatay'daki hava kirliliğini sordu

BAE'den ithalata vergi muafiyeti

Kılıçdaroğlu, 'Filenin Sultanları'nı Kutladı

Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri ve 100. Yıl Marşı Tanıtım Programına katıldı

CHP Adana İl Örgütü Zafer Bayramını kutladı

Kılıçdaroğlu: "Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Yürekten Kutluyorum"

Ayhan Barut'tan narenciye üreticisi ve ihracatçısı için 3 bin lira destek talebi

Hasan Efe Uyar: "İktidar Vatandaşa 7 Ayda 22 Milyar Ceza Kesti"

Kılıçdaroğlu: “Türkiye Uyuşturucunun Pazarı Haline Geldi"

Emep'li Demir,"işçilere istifa baskısı uygulanıyor"

Mustafa Oğuz Yiğit: “AK Parti'nin Tarım Politikaları Çiftçiyi İflasa Sürüklüyor”

CHP’Lİ SÜMER,“ADANA’DA DEPREMİN YARALARI KAPANMIYOR”

CHP’li Bulut, “Ballı Maaşlara Devam “

“Malazgirt, Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır”

CHP'li Şevkin'den Hatay için, bakanlara soru yağmuru

Gürer: “Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü…”

Ayhan Barut, anız yangınlarına kesin çözüm istedi

ERDİL DEDEOĞLU CHP CEYHAN İLÇE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADI

  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı