KILIÇDAROĞLU’NDAN İDLİB KONUSUNDA İKTİDARA  BEŞ ÖNERİ
SİYASET 4.02.2020 16:21:00 461 0

KILIÇDAROĞLU’NDAN İDLİB KONUSUNDA İKTİDARA  BEŞ ÖNERİ

CHP Genel Başkanı, “Siyasi iktidar, öncelikle Suriye’de rejim değişikliğine odaklanan siyasetini terk etmelidir. Ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden gruplarla her türden işbirliği sonlandırılmalıdır,” dedi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada öne çıkan İdlib konusunda şunları söyledi:

Değerli arkadaşlarım, dün tabii acı olaylarla karşılaştık. Dediğim bu olayların yanında Suriye’den gelen, İdlib’den gelen haberler… Uzman Çavuş Halil Demir, Uzman Çavuş Serkan Deprem, Uzman Çavuş Onur Şükrü Özler, Uzman Çavuş Uğur Kurt, Uzman Çavuş Uğur Katran, Uzman Onbaşı Kadir Yıldız, Uzman Onbaşı Gökhan Orhan ve tır şoförü İsmail Akatay şehit oldular, hayatlarını kaybettiler. Allah’tan rahmet diliyoruz. Hepimizin, kahraman ordumuzun, milletimizin başı sağ olsun. Yaralılar var, onlar da inşallah kısa süre içerisinde tedavileri olur, sağlık ve huzur içinde hastaneden taburcu olurlar.
Değerli arkadaşlarım, Suriye konusunu yıllardır dile getiriyoruz. Yıllardır bir sürü şey söyledim, akılda kalanlar bir “Ortadoğu bataklığı” lafı kaldı. Biz bütün komşularımızla barış içinde yaşayalım diye özlem çekerken neden kavga ediyoruz? Dış politika sıradan bir olay değildir değerli arkadaşlarım, dış politikanın milli olması lazım. Dilimde tüy bitti artık, milli olması lazım. Dış politikada iktidar-muhalefet olmaz, dış politikada ülkenin çıkarları esastır, ülkenin çıkarları esassa, orada iktidar-muhalefet olmaz.
Değerli arkadaşlar, Dışişleri Bakanlığını niye kurduk biz? Bütün dünya ülkelerinde Dışişleri Bakanlığı vardır. Neden? Çünkü dışişleri farklı bir alandır. Herkes dışişlerinde görev yapamaz. Dışişlerinde görev yapmak, büyükelçi olmak… Belli bir eğitim, belli bir tecrübeden sonra ancak olabiliyorsunuz, liyakat sahibi olduktan sonra oluyorsunuz, dünyayı bildikten sonra oluyorsunuz. İyi bir yabancı dil bilmeniz lazım, ikinci yabancı dil bilmeniz lazım. Gittiğiniz bölgenin, ülkenin sorunlarını bilmeniz lazım. O nedenle siyasetçiler dışişleri konusunda ya da dış politika konusunda cümle kurarken derler ki: “Boğazında dokuz boğum olması lazım”dokuz boğum, öyle kullanacaksın cümleyi, asarım-keserimle bu işler olmaz, öyle bileceksin. Dışişlerinin ayrı bir dili vardır, ayrı bir hukuku vardır, uluslararası ilişkiler vardır, uluslararası kurumlar vardır. Eğer siz Dışişleri Bakanlığını tamamen devre dışı bırakıp dış politikayı ben yöneteceğim derseniz liyakati de, devleti de yok edersiniz. Uzmanlık niye vardır arkadaşlar? Elazığ’a gittik, depremle ilgili geldiler jeoloji mühendisleri bilgi verdi. Ben jeoloji mühendisi miyim? Hayır, o işi en iyi kim bilir? Jeoloji mühendisi bilir. Neden? Yıllarını o işe vermiş, onu araştırıyor. Dış politikayı en iyi kim bilir? Yıllarını o işe vermiş insanlar bilirler. Akademisyenler var, kitap yazanlar var. Hayatında bir cümle kurmamış, hayatında bir makale okumamış, dış politikayla ilgili tek yazı yazmamış insanı dış politikanın ana sorumlusu haline getirebilir misiniz? Yazıktır günahtır bu memlekete, yazıktır, günahtır, nasıl üzülmezsiniz?
Değerli arkadaşlarım, dış politikanın, hele bizim bölgemizdeki dış politikanın farklı bir tablosu vardır. Bütün komşularımız yeraltı kaynakları zengin komşularımız, o yeraltı kaynakları bunların başına bela olmuş durumda, egemen güçler orada. Dış politikada bilmemiz gereken bir gerçek daha var: Egemen güçler ateşi kendi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar, sen tut derler. Sırtınızı sıvazlarlar, başınızı belaya sokarlar. Egemen güçlerin taşeronu olmamak bu coğrafyada çok değerlidir ve çok önemlidir. Eğer pinpon topu gibi Amerika’yla Rusya arasında gidip gelirseniz iki taraf da sizi kullanmaya kalkar. En büyük tehlikelerden birisi bu ve bu tehlikeyi yaşıyoruz değerli arkadaşlarım, maalesef yaşıyoruz, bunu hepimizin bilmesi lazım.
Suriye coğrafyası, İdlib bizim açımızdan da çok önemli. İdlib’de ne var? Bakın, İdlib dışında bir sorun kalmadı. Bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya; Amerika aldı, burayı ben yönetiyorum dedi, Rusya da şimdi ben de burayı yönetiyorum diyor. İki egemen güç Suriye’yi istediği gibi kullanıyor. İki egemen güç orada çatışacak taraflara silah temin ediyor. Kimin silah fabrikatörleri para kazanıyor, Suriye’nin mi? Hayır. Türkiye’nin mi? Hayır, Amerika’nın ve Rusya’nın. Uçak mı istiyorsun, veriyor, top mu istiyorsun, mermi mi istiyorsun, hepsini veriyor. Tabanca mı, tüfek mi, Kalaşnikof mu, hepsini alın beyler, birbirinizi öldürün. Taşeronlaşma tehlikelidir dış politikada. İdlib’de terörist gruplar var. Tahrir el-Şam’dı galiba yanlış hatırlamıyorsam, Heyet Tahrir el-Şam, Birleşmiş Milletler bunu terör örgütü kabul ediyor, biz de terör örgütü kabul ediyoruz. Bunların sayılarının, İdlib bölgesinde bunların sayılarının 20 bin-50 bin arasında değiştiği söyleniyor. Birinci soru: Bu terör unsurlarına silahları kim veriyor? Bu sorunun cevabını vicdanı olan herkesin sorması lazım. Masum çocukların kafalarını kesen, kadınları katleden bu terör örgütlerine silahları kim veriyor? Kim rahatsız? Amerika rahatsız, Rusya rahatsız, Suriye rahatsız, herkes rahatsız. Bizim de rahatsız olmamız lazım, kendi bölgemizde terör unsurlarının ciddi bir güç olarak ortaya çıkmalarına karşı çıkmamız lazım. Rusya bastırıyor vuruyor, evet, bu terörist unsurlar, yani 20 bin veya 50 bin veya 10 bin veya 5 bin terör unsuru Türkiye topraklarına girerse başımıza gelecek felaketi düşünebiliyor musunuz? Daha önce kaçıp gelenler savaştan kaçıp gelenlerdi. Şimdi de var savaştan kaçıp gelenler, İdlib’den kadın, çocuk, yaşlı, genç, vesaire, ama bir de terör unsurları var orada, 20 bin-50 bin arasında değiştiği söylenen terör unsurları var. Bunlar Türkiye’ye gelirse ne olacak? Rusya vuruyor.
Bakın, Soçi’de bir anlaşma yapıldı. Yapılan anlaşma, 17 Eylül 2018, anlaşmada Erdoğan şu öneride de bulunuyor: Bütün muhalif grupların, İdlib’de yaşayan bütün muhalif grupların 10 Ekim 2018’e kadar ağır silah, tanklar, roketler, toplar ve havan toplarının geri çekilmesi taahhüt ediliyor. 10 Ekim 2018’e kadar ağır silahlar, tanklar, roketler, toplar ve havan toplarının geri çekilmesi isteniyor Erdoğan’ın önerisi üzerine. Sonra yine Türk tarafının önerisi üzerine, 2018 yılı sonuna kadar bu kez Halep-Lazkiye M4 Karayolu ve Halep-Hama M5 Karayolu ulaşıma açılacak diyor. İkisinin taahhüdünü Türkiye veriyor. Bu taahhüt verildikten sonra bu kürsüden ben ve Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız, Türkiye’nin üstlendiği bu görevi imkânsız görev olarak tanımladık. İmkansız görev, sen terör örgütlerinin elinden tankı, topu, silahı alamazsın, vermezler sana dedik, niye bu görevi üstlendin sen? M4, M5 karayolunu sen niye üstleniyorsun, onlar açsınlar. Geldiğimiz nokta dramatik bir noktadır değerli arkadaşlar ve hâlâ Soçi süreci bitti, Astana süreci bitti, hayır, taraflar buna uysun, bilmem ne olsun bir sürü laf dolaşıyor ortada. Kabak kimin başına patlıyor? Bizim askerin. Ben bunları söylediğim zaman da rahatsız oluyor. Ben üzülüyorum bunları dile getirdiğimde, keşke bunların hiçbirisi olmasa da biz başka şeyleri konuşabilsek. Dertli değil miyiz? Dertliyiz, üzüntülüyüz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bakın, sığınmacılar gelecek. Söyledim, defalarca söyledim. Bu Suriyeliler emin olun vallahi de billahi de milletin başına bela olacaklar kardeşim, söyledim ya, elli sefer söyledim. Ben Suriyelileri alın ateşe atın demiyorum kardeşim, bölgeyi oluşturun, Avrupa Birliğiyle konuşun, Birleşmiş Milletlerle konuşun, evlerini barklarını yapın, gitsin otursunlar orada, Trump diyor ki “niye vatandaşlığa almıyorsun?” Sen al, Amerika çok daha büyük bir ülke, alırsın bütün eyaletlere dağıtırsın! Niye ben alıyorum da sen almıyorsun? Benden daha zenginsin, dünyanın egemen gücüsün. Alırsın 3.5 milyon Suriyeliyi, mesele biter. Cesaret edemiyor, alamıyor, bizimkilere tavsiye ediyor bunları vatandaşlığa al diye, hemen 110 bin kişiyi vatandaşlığa alıyorlar. Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün arkadaşlar, ben itiraz etmeyeyim de kim itiraz etsin? Şimdi gelecekler, 750 bin diyorlar, 1 milyon diyorlar, 1,5 milyon diyorlar, vesaire. Burada da önlem alınması lazım; söyledim, Dışişleri Bakanına da söyledim, eğer buradan terör unsurları Türkiye’ye girerse, çünkü silahı bırakıp gelecek, kaçıp gelecek, terörist olup olmadığı alnında yazılı değil ki aynı elbiseyi giymişler zaten, nereden bulacaksın bunları? Yarın bunlar Türkiye’nin başına bela olursa faturayı bu millet ödeyecek.
Değerli arkadaşlarım, öneri, 5 maddelik bir öneri, yine sorumluluk üstleniyorum, yine ülkemiz için, yine hükümete, hükümet diyorum affedersiniz, hükümet yok şimdi, yine saray yönetimine öneri getiriyoruz.
1. İdlib’de konuşlanmış bulunan ve gözlem misyonu görevini sürdüren Mehmetçiğimizin can güvenliği her şeyden önemlidir. Dolayısıyla, İdlib bölgesi başta olmak üzere Suriye’de görev yapan tüm Mehmetçiklerimizin can güvenliğini sağlamak adına gereken tüm askeri ve diplomatik adımlar kararlılıkla atılmalıdır.
Birincisi bu, en hızlı süratle yapılması gereken bu.
2. Türkiye, Soçi Mutabakatıyla ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olmasından kaynaklı oluşan yeni koşullar nedeniyle, en kısa zamanda Rusya’yla birlikte İdlib’deki mevcut durumu yeniden değerlendirmelidir. Gerekli görülmesi halinde Soçi Mutabakatının unsurları, değişen koşullara uydurulmalıdır. Sahadaki mevcut duruma göre, gerekirse yeni bir ateşkes hattı belirlenmeli, Türk askeri de bu yeni ateşkes hattına göre pozisyon almalıdır.
3. Siyasi iktidar, öncelikle Suriye’de rejim değişikliğine odaklanan siyasetini terk etmelidir. Ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden gruplarla her türden işbirliği sonlandırılmalıdır. Suriye’de akan kanın durması ve siyasi geçiş sürecinin sağlanması için çaba göstermelidir. Bunun için bölgesel ve uluslararası planda diplomatik çabalar arttırılmalı, en kısa zamanda anayasal sürecin yeniden canlandırılması için gerekli koşullar yaratılmalıdır.
4. İdlib’deki durum Türkiye’ye doğru yeni bir sığınmacı dalgasını hareketlendirmiştir. Bu konuda Türkiye’nin yalnız bırakılmaması gerekir. Bu sığınmacıların Suriye sınırları içinde oluşturulacak güvenli bir bölgeye tahliyesi ve bu bölgede iskanları için Rusya ve rejimle birlikte Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Birliğinin de sorumluluk üstleneceği bir süreç ivedilikle başlatılmalıdır.
5. İdlib ülkemiz için ulusal bir güvenlik sorunudur. Aynı zamanda İdlib’in Suriye toprağı olduğu gerçeği de unutulmamalı… Bu bağlamda küresel bir tehdit olan terörist unsurlarla muhalif grupların silah bırakmasına yönelik çabalar arttırılmalı, silah bırakmaya yanaşmayan terörist ve muhalif gruplara karşı her türden kararlılık gösterilmelidir.
Bunu söylüyoruz, 5 öneri getiriyoruz. Dedim ya nerede bir sorun varsa öneri de getiriyoruz.

Bizim öneriyi eksik bulabilirler, eyvallah, yanlış da bulabilirler, ama adım gibi eminim bu 5 maddeyi yaparlarsa Türkiye o bataklıktan daha rahat çıkabilecektir.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarında diğer  öne çıkan konular şöyle oldu:

"Sivrice belediyesine gittim. Hani dert dinliyorsunuz ama, ölümden dönmüş enkazdan çıkmış kişinin bana anlattığı dert ne biliyor musunu? Evladım işsiz. Üniversiteyi bitirdi. Nasıl iş bulacak. Siz bir siyasi partinin genel başkanı olarak nedir bu tablo diye sormaz mısınız? Nedir bu tablo diye. Onsan sonra taziyeleri kabul etmeye gittik. İki aylık çocuğunu, eşini kayınpederini kaybeden biriyle görüştük. Bana kayınpederinin evi sıcak olduğu için çocukları orya gönderdik dedik. 

Hani bir afet sonrasıdır, makul karşılayabilrsiniz. Bir şekilde bunları karşılamak isterseniz. 82 milyon acaba biz bu sorunu aşarız? Ne yaparız diye düşünüyor. Daha sonra bölgede otorup muhtarlarla konuştum. Daha sonra Malatya'ya gidiyor. Yaşanan bir tablo var, yaşanan bir dram var. 

Değerli arkadaşlarım bölgedeyken ciddi eleştiriler de aldım. Deprem vergileri toplandı, bu vergiler niye harcandı. Vatandaş bunu niye soruyor dedi. Soran kişiler en ağır eleştirileri aldı. AFAD'a teşekkür etmek istedim. İnsanlara yeteri kadar imkan sağlandı mı sağlanmadı, orası ayrı bir konu. 

Depremle mücadelenin iki aşaması vardır. Birincisi önlem almaktır. Depremi yönetmenin gerekçesi de budur. Çok daha şiddetli bir deprem olur. Sizin binanızda yıkılabilir. Önlem almadığınız için evler yıkılıyor. Japonya'da bizden daha şiddetli deprem oluyor. Ama binalar yıkılmıyor. 

Binaları çöken ve hayatını kaybedenlerin yüzde 99'u fakir. Bu da başka bir hakikat olarak çıkıyor karşımıza Biz diyoruz ki, "Bu vergileri topladın. Neden önlem almadın?". Bu soruyu sana vatandaş soruyor. Ben sormuyorum i. Diyor ki biz Van'da şunu yaptık. Bilmez miyim? 654 kişi öldü Van'da. Yaptığın şeyi 654 vatandaş öldükten sonra yaptın.

Kalkıp bana cevap veriyorsun 20 katrilyon harcama yaptık. Ama hepsini geri aldın. Vanlılar bunu biliyor. 


KIZILAY TARTIŞMASI

Malatya Afet bölgesi ilan edilsin dedik. Elazığ'daki arkadaşımız bununla ilgili parlamentoda teklif yapacak. Tepki önce AK Parti değil MHP'den geldi. Siyasette samimiyet farklı bir şeydir arkadaşlar. Hiç kimsenin burnu kanamasın, hiç kimse üzülmesin isteriz. Yaşadığımız olay sıradan bir olay değil. Az önce AFAD'a teşekkür ettim. Bir önemli kurumuz daha var Kızılay.  Kızılay ne zaman bir afet olsa her zaman oradaydı. Öğrenciyken Kızılay kumbaramız vardı. 152 yıllık köklü bir kurumdan bahsediyoruz. Bakın bugün ne durumda? Deprem bölgesinde hiç Kızılay çadırı görmedim. Kızılay zor günümüzde yanımızda olurdu. Sadece Kızılay değil, Yeşilay ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile birlikte sosyal devleti oluşturur.

“Bugüne kadar Kızılay her zaman siyasetten uzak kalmıştı. Şu anda sıcak siyasetin göbeğinde yer alıyor. Nasıl üzülmezsiniz 152 yıllık bir kurumun bu hale gelmesine? Yüzlerce binlerce taşınmazı var Kızılay'ın. Gidiyor Kızılay İstanbul'un güzel bir yerinde dolar bazında tarihi bina kiralıyor. Beyefendiler güzel bir bina da yaşamaya alışkın. Araştırma soruşturma kabul edilirse Kızılay'ın hangi partinin arka bahçesi olduğunu göreceğiz. “


FİLİSTİN'İN BAĞIMSIZLIĞI

“Sevr anlaşmasını yırtıp atıp bağımsızlık ülke olmaktır Cumhuriyet. Filistinliler kendi topraklarında kurdukları düzenin yaşamasını istiyorlar. Şu anda Filistin devletini tanıyan ülke sayısı 140'a yakın. Dünyada pek çok ülke Filistin devletini tanıyor. Başta Kudüs olmak üzere hatta Gazze işgal altında. Bütün bunlar ortadayken Filistin sorununun çözümü için Trump kalktı dedi ki Yüzyılın anlaşmasını çıkardı. Barış anlaşması değil bu bir savaş anlaşması. Kudüs'ün tamamını İsrail'e verme anlaşmasıdır bu. Filistin davasına sahip çıkmak bir insanlık onurudur. Filistin kendi topraklarında yaşamak zorundadır.”


 

 


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ

"TORBACI YAKALAMAKLA UYUŞTURUCU BELASI ÇÖZÜLMEZ"

CHP’Lİ TANAL, "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ATAMA SÖZÜNÜ TUTMADI!"

Tülay Hatimoğulları Hatay'daki hava kirliliğini sordu

BAE'den ithalata vergi muafiyeti

Kılıçdaroğlu, 'Filenin Sultanları'nı Kutladı

Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri ve 100. Yıl Marşı Tanıtım Programına katıldı

CHP Adana İl Örgütü Zafer Bayramını kutladı

Kılıçdaroğlu: "Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Yürekten Kutluyorum"

Ayhan Barut'tan narenciye üreticisi ve ihracatçısı için 3 bin lira destek talebi

Hasan Efe Uyar: "İktidar Vatandaşa 7 Ayda 22 Milyar Ceza Kesti"

Kılıçdaroğlu: “Türkiye Uyuşturucunun Pazarı Haline Geldi"

Emep'li Demir,"işçilere istifa baskısı uygulanıyor"

Mustafa Oğuz Yiğit: “AK Parti'nin Tarım Politikaları Çiftçiyi İflasa Sürüklüyor”

CHP’Lİ SÜMER,“ADANA’DA DEPREMİN YARALARI KAPANMIYOR”

CHP’li Bulut, “Ballı Maaşlara Devam “

“Malazgirt, Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır”

CHP'li Şevkin'den Hatay için, bakanlara soru yağmuru

Gürer: “Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü…”

Ayhan Barut, anız yangınlarına kesin çözüm istedi

ERDİL DEDEOĞLU CHP CEYHAN İLÇE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADI

  • BIST 100

    10276,88%0,67
  • DOLAR

    32,34% -0,07
  • EURO

    34,74% 0,06
  • GRAM ALTIN

    2390,37% -0,26
  • Ç. ALTIN

    3880,65% 0,07
  • Pazar 21.7 ° / 13.4 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazartesi 24 ° / 12.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 24.4 ° / 12.1 ° Güneşli