Kevser RUHİ  KOMŞU KIZLARIN AŞK MEKTUPLARI
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 30.11.2020 13:27:00 4589 1

Kevser RUHİ KOMŞU KIZLARIN AŞK MEKTUPLARI

Kevser RUHİ KOMŞU KIZLARIN AŞK MEKTUPLARI

Kevser RUHİ

KOMŞU KIZLARIN AŞK MEKTUPLARI

Gazetede çıkan ilk röportajımın o başlıkla yayımlanmasını istemezdim. Ama bunca zaman geçtikten sonra söyleşiyi yapan gazetecinin hınzırlığına şapka çıkarıyorum şimdi. Onun yerinde ben olsaydım ben de aynısını yapardım. İzmir’de ilk kitabımın tanıtım etkinliğinde konuşmuştuk o gazeteciyle. İzmir kitap fuarı zamanıydı. Fuar programı dışında, tanınmış bir kitabevinin üst katında bu tür etkinlikler için düzenlenmiş salondaydık. Şöhret(?) başımı döndürmüş, zevzek zevzek laflar ediyordum. Şöhret derken, “geç gelen -hatta hiç gelemeyen-” tanımlamasını da kullanmalıyım. Okuma yazmayı öğrendiği günden beri “yazar” olmayı kafasına koymuş biri için ilk kitabın kırkından sonra yayımlanması geç kalmışlık değil de nedir?

Kitap fuarındaki imza günümüzde sinek avlarken birden bire salonu işgal eden ilkokul çocuklarının amaçsız ve yoğun ilgisine maruz kaldıktan sonra iyi gelmişti o tanıtım etkinliği.

Baştan anlatayım; ilk kitabın heyecanını yaşayan iki acemi yazardık. Sıkıntıdan bol bol sallama çay tüketiyor, gelen geçene bakıyor; salonun orta yerinde hatırı sayılır büyüklükte standı olan bir yayınevinin gamzeli yazarının önünde liselilerin kocaman bir S çizmiş kitap imzalatma kuyruğunu hayranlıkla izliyorduk. Biraz ilerde yine başka büyük bir yayınevinin bir başka tanınmış yazarının önünde benzer kuyruk oluşmuştu. O iki kocaman S’nin saatler boyu azalmaması karşısında yazarlara acımaya bile başlamıştık. O kadar imzaya parmak mı dayanır? Önümüzden geçen ve kitaplara şöyle bir göz attıktan sonra isimliklerimizde yazılı adımızı soyadımızı okuyarak göz göze gelince zoraki gülümseyip gidenleri saymıyorum. İnsan kendini çok kötü hissediyor. (Yapmayın bunu... Bir sıcak merhaba denebilir mesela, yazdığımız sayfalarca tumturaklı cümleye somut bir ilgi kıpırtısı der, avunuruz en azından…) Derken cıvıl cıvıl, kımıl kımıl, eğrilen, bükülen, artan, azalan, sıkışan, dağılan ama asla toplanamayan bir kalabalık doldurdu salonu. Fuar alanını küçük öğrenciler bastı. O iki kocaman S hangi şekle gireceğini bilemedi, biraz yamuldu, biraz sıkıştı, biraz biçim değiştirdi ve ilgi alanımızdan çıktı zorunlu olarak…

Çocuklar kitaplara dokunuyorlar, neler yazdığımızı soruyorlar, sayfaları karıştırıyorlar, hangi konuda yazdığımızla ilgileniyorlar, kitabın ismine nasıl karar verdiğimizi merak ediyorlar. Tam bir ana-baba günü standımızın önü...

“Ünlü yazar, ünlü yazar! (Estağfurullah bile diyemiyorsun, hızla akıyor sorular) En sevdiğiniz yazar kim? Siz hangi konuda yazıyorsunuz?”

Belli ki öğretmenleri tarafından ödev verilmiş çocuklara, yazarlarla konuşun onlara sorular sorun falan denmiş. Yanıt vermeye yetişemiyoruz. Yaşları 7 ile 10 arası değişen çocuklara ben ne diyeyim şimdi?

“Hmm… Şey… Ben öykülerimde 12 Eylül darbesinin küçük bir kasabadaki izdüşümünü anlattım… Bir de insan olmanın çelişkili gerçeğinde...”

Dilime gelen cümleleri anlayışlı ve sevecen bir tebessümün ardına sokuşturup saklıyorum.

Artık S’si falan kalmamış, düzensiz zikzaklar halinde birleşeyazmış o iki uzun kitap imzalatma kuyruğuna özne olan yazarların parmak ağrılarını düşünecek halimiz kalmadı. Çocuklar da haklı, o salonda ulaşabildikleri “yazar” biziz sadece. Diğerlerine bırak ulaşıp soru sormayı, kitap imzalatmak bile mümkün değil…  Kitaplarımız bu öğrencilerin düzeyine uygun değil, onlar da alıcı değil zaten. Fuarı gezmeye, bilgi-görgü artırmaya gelmişler.

İçlerinden biri kitap ayraçlarını ücretsiz edinebileceğini öğrendi. İstemişti, ben de bir tane verdim. “İmzalar mısınız,” dedi, “hay hay ne demek?” Sabahtan beri eş ahbap dosta imzaladığım sekiz kitabın ardından hiç mi hiç yorulmamış elcağızımla havalı bir imza attım ayracın üzerine. Derken diğeri gördü, istedi. Ona da imzaladım kitap ayracını. Bir başkası daha gördü istedi, ona da imzaladım verdim. Diğerleri sıraya girdi bu defa…  Allah sizi inandırsın, parmaklarımız koptu o gün kitap ayracı imzalamaktan…

İşte o gün akşamüstü fuardan sonra İzmir’in göbeğindeki kitabevinde yapılan tanıtım etkinliğinde bu ruh halinin devamı ile bulunuyordum. İki acemi yazar; ilk kitaplarımız tanıtılıyor, kokteyl gibi bir şey… Ortam hoş, insanlar ilgili. Her şey yolunda gidiyor… Kitap fuarında yaşadığımız tuhaflıkları unutturacak güzellikte bir etkinlik oluyor. İlginin odağındayız.

Bir delikanlı geldi yanıma. “Nasıl başladınız yazmaya?” diye sordu. Hafiften bir sarhoşluk hali… Mutluluktan… Öyküler okumuşuz, beğenilmiş, biraz şımarmışız da galiba, zevzek zevzek konuşmaya o zaman başlamıştım işte:  “Ben öykü yazmaya komşu kızların aşk mektuplarını yazarak başladım,” dedim. Aaa çok ilginçmiş, nasılmış… Lise yıllarında arkadaşlarım için duruma uygun şiirler uydurduğumdan söz edecektim; komşu kızların adına da aşk mektupları yazdığımı anlatacaktım. Baktım, delikanlı kalem kâğıt çıkarıp not almaya başladı.

“Ne yapıyorsunuz siz?”

“Ben falanca gazetenin muhabiriyim, röportaj yapmaya geldim…”

Toparlandım hemen.  “Lütfen bu dediklerimi yazmayın. Şaka yapıyordum. Ben size ciddi yanıtlar vereyim…”

Çok ciddi yanıtlar vermişim gerçekten… O konuda sıkıntı yok.  Ertesi sabah kahvaltıda otelin resepsiyon görevlisi mutlu bir yüz ifadesiyle gazeteyi uzattı bana. “Sizin röportajınız var burada.” Evet, orta sayfada bir yerde kocaman bir fotoğrafım var. Elimde ilk göz ağrım, ilk kitabım, şaşkın ama mutlu bakıyorum. Söyleşinin içeriğini okumasam da olurdu zaten… İri iri harflerle kafamın üstünde şöyle yazıyor: YAZMAYA KOMŞU KIZLARIN AŞK MEKTUPLARIYLA BAŞLADI.

O kadar zaman geçti üstünden, ben hâlâ şu altı sözcüğün yarattığı imgenin üstüne çıkmaya çalışıyorum. Hâlâ…

 

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER
ESEN GÖKTAN
21.12.2020 10:08:07
Kitabı en kisa zamanda okumak istiyorum.yayınevinden mi? Hatîranız bile çok güzel Şansınız bahtinız açık oksun sevgiyle kalın.

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    10045,74%-0,37
  • DOLAR

    32,41% 0,09
  • EURO

    34,52% -0,08
  • GRAM ALTIN

    2381,04% 0,05
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00
  • Çarşamba 30.1 ° / 19.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 25.8 ° / 16.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 24.1 ° / 17.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu