TUSİAD Başkanı: “Yakın geçmişte yaşadığımız ekonomik zorluk dönemleri global rüzgarların arkamızdan estiği dönemlerdi. şu an global ekonominin geçmekte olduğu döngüde rüzgar önümüzden esmekte ve işimizi çok daha zorlaştırmakta"
TUSİAD Başkanı Turan, "Küresel ekonomide bol para döneminin azaldığı ve finansman koşullarının geçmişe kıyasla daha zor olacağı bir döneme girdik. Türkiye bu dönemde akranlarının aksine farklı bir politika tercihi ortaya koydu. Dünyada akran ülkelere baktığımızda hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk primine sahip ülke konumundayız. Unutmayalım ki yakın geçmişte yaşadığımız ekonomik zorluk dönemleri global rüzgarların arkamızdan estiği dönemlerdi. Ve bu zorluklarla bir şekilde mücadele edebildik. Oysa şu an global ekonominin geçmekte olduğu döngüde rüzgar önümüzden esmekte ve işimizi çok daha zorlaştırmakta. Global görünüm de lehimize değil" dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığıyla oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından düzenlenen “Enflasyon Artarken Neo-Fisher Yaklaşım Ne Diyor” başlıklı seminerde konuştu.
TUSİAD’ın internet sitesinde duyurulan konuşmasında Turan şunları kaydetti:
“Geride bıraktığımız kısa dönemde global ekonomi önemli arz şoklarına maruz kaldı. Önce covid krizini
yaşadık, ardından da Rusya-Ukrayna savaşına şahit oluyoruz. Her ne kadar Covid krizinin etkileri yerini
önemli bir global toparlanmaya bırakmış olsa da hem tedarik zincirlerinde bir değişime hem de yüksek
enflasyonun yarattığı mücadeleci yeni bir sürece girmiş durumdayız. Bunlarla birlikte iklim
değişikliğinin ve savaşın, gıda ve su güvenliği üzerindeki artan tehdidi ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla
küresel ekonominin maruz kaldığı mücadeleci süreç bugün hesapladığımızdan çok daha uzun sürebilir.
2008 global finans krizinin ardından gördüğümüz ve Covid’de Büyük Kapanma ile devam eden süreçte
dünya ekonomisi muazzam bir likidite enjeksiyonuna yani parasal genişlemeye ve düşük faiz ortamına
maruz kaldı. Bu politika uygulamaları kriz dönemlerinin bir nebze daha az hasarla atlatılmasında önemli
rol oynadı. Bugün geldiğimiz noktada ise yüksek küresel enflasyon ve özellikle global para politikasında
önemli bir paradigma değişimi görüyoruz. Geride bıraktığımız 14 yıllık vadedeki genişlemeci global para
politikası dönemi kapanıyor.
Bugün büyük merkez bankaları, FED öncülüğünde, düşük büyüme pahasına bile olsa enflasyon ile
mücadele edeceklerini hem alınan önlemler hem de verilen mesajlarla açıkça ortaya koyuyor.
Gelişmekte olan ülkeler ise FED’in şahinleşen duruşuna paralel olarak geçtiğimiz yılın ortasında
başladıkları faiz artırım süreçlerine devam etmekteler. Önümüzdeki dönemde de FED başta olmak
üzere majör merkez bankalarının faiz artışları ve bilanço küçültme adımları devam edecek.
Küresel ekonomide bol para döneminin azaldığı ve finansman koşullarının geçmişe kıyasla daha zor
olacağı bir döneme girdik. Türkiye bu dönemde, akranlarının aksine, farklı bir politika tercihi ortaya
koydu. Dünyada akran ülkelere baktığımızda hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk
primine sahip ülke konumundayız. Unutmayalım ki, yakın geçmişte yaşadığımız ekonomik zorluk
dönemleri, global rüzgarların arkamızdan estiği dönemlerdi ve bu zorluklarla bir şekilde mücadele
edebildik. Oysa şu an global ekonominin geçmekte olduğu döngüde rüzgâr önümüzden esmekte ve
işimizi çok daha fazla zorlaştırmakta. Artık global görünüm de lehimize değil.
Bugün gelişmiş ekonomilerde yıllık enflasyon %7-8, gelişmekte olan ülkelerde %10’a yakın seyrediyor.
Ülkemizde ise enflasyon oranı dünyada var olan genel düzeyin maalesef katbekat üzerinde %70
seviyesinde oluşmaktadır.
Enflasyonda her geçen gün hedeflediğimiz noktadan uzaklaşıyoruz. Aslında enflasyon sorunu bizim
sadece son 9 aydır yaşadığımız bir durum değil. Özellikle son 4-5 yıldır enflasyon dinamiklerinin,
yapısının belirgin düzeyde bozulduğunu görmekteyiz. Gerekli adımları doğru zamanlama ile
atamıyoruz. Böyle olunca da para politikası etkinliğini kaybediyor ve gün sonunda enflasyonda
yaşadığımız tablo ortaya çıkıyor.
Çözüm için atılacak adımlar belli ancak zamanlama en önemli husus. Çözümsüz geçen süre tüm
bireylerin ve kurumların üzerine her geçen gün daha fazla ek maliyet olarak geri dönüyor. Doğru
uygulanan bir para politikasına, buna eşlik den mali politikalara ve mikro sektörel arzı destekleyen
yapısal değişimlere ihtiyacımız var. Uzunca bir süredir ifade ettiğimiz gibi, iktisadi politika tasarımında
ancak ve ancak bilimi, dünyada kanıtlanmış süreçleri ve deneyimi merkeze koyarsak enflasyonla
mücadelede başarıya ulaşmamız mümkün olur.
10225,15%0,16
32,34% -0,05
34,86% 0,28
2375,65% -0,87
3873,06% -0,12