Sayın Ali Haydar Hakverdi, okuyacaklarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

1979 Çorum, Alaca doğumluyum. 80 darbesi sonrası oluşan ekonomik ve siyasi koşullar nedeni ile ailem Ankara’ya göç etmek durumunda kalmış. Yıllarca Tuzluçayır Mahallesi’nde esnaflık yapmış bir babanın, zor koşullarda büyütmeye çalıştığı dört çocuğundan biriyim. Hem aile hem de yaşadığım sosyal çevre nedeni ile küçük yaşlarda sol fikirlerle tanıştım. 2000 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, avukatlık mesleğini icra etmeye başladım. Yıllarca sokakta ve okulda savunduğum fikirleri, bu defa karakollarda, duruşma salonlarında savunmaya başladım. Yüksek lisansımı Kastamonu Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında yaptım. Bu süreçte Çorum-Der Genel Sekreterliği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Yöneticiliği, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkez Yöneticiliği görevlerinde bulundum. 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Mamak İlçe Başkanvekili olarak görev yaptığım dönemde, Ankara birinci bölge milletvekili olarak seçilip; TBMM çatısı altında çalışmalarımı devam ettirdim. Bu süreç içerisinde TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliği ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Üyeliği görevlerini yerine getirdim ve şu anda da İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak meclisteki çalışmalarımı devam ettirmekteyim.

Doğduğunuz ailenin, coğrafyanın ve kültürün yaşamınızdaki rolü nedir?

Hepimizin bildiği gibi “Coğrafya kaderdir”. Çorum, Alaca ilçesi Haydar Köyü’nde çiftçilik yaparak yaşamını idame ettirmeye çalışan bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldim. Babam, 80 darbesi sürecinde sol sosyalist fikirlere sahip birçok insan gibi maruz kaldığı işkenceler sonrası cezaevine girmiş. Yani biz aile olarak o fırtınalı yılara bu şekilde tanıklık ettik. Cezaevinden çıktıktan sonra, dört çocuğunu hayata hazırlama kaygısına düşen babam, tüm aileyi Ankara’nın Mamak ilçesinin Tuzluçayır Mahallesi’ne taşımış. Bu mahalle, Türkiye siyasi hareketine, Sol Sosyalist fikirlerin kalesi olarak kazınmış bir mahalledir. Çocukluğumu ve gençliğimi böylesine politize bir mahallede geçirmiş olmak da ailem kadar, dünya görüşümü etkileyen nedenlerden biridir. Yani çocukluğumdan beri, ezen ezilen mücadelesinde hep emekten, hürriyetten yana taraf olmam hem ailemden hem de yaşadığım yer ve sosyal çevrede edindiğim kültür ve değerlerden kaynaklıdır.

Politikada insan ilişkileri, dayanışma boyutu, kazanımları ve zorlukları nelerdir?

Ben, her türlü davranış ya da aktivitenin politik bir yönü olduğuna inanıyorum. Yani yaşamını sadece gündelik koşturmacalar üzerine inşa etmiş bir birey, ne kadar uzak olduğunu söylese de yaşadığı sistemin bir parçası olarak politik mücadelenin tarafı olmaktan kendini soyutlayamaz. Yani bu anlamda, çemberin dışında kalabilmeniz mümkün değil. Dünyanın daha yaşanılır bir yere dönüştürülmesi ancak bilinçli kalabalıkların ortak ve doğru hedeflere kanalize edilmesi ile mümkün. Aktif politika içerisinde olan bir birey, bu gerçeği çok daha net görüyor. Kendi tutum ve davranışlarını bu amaca uygun şekillendirdiği gibi, halkı da bu motivasyonla harekete geçirmeye çalışıyor. Bu mücadele başlı başına zor; ancak dayanışmayı örgütlerken ortaya çıkan güzellikler de bu zorluklarla başa çıkmanız için ihtiyaç duyduğumuz motivasyonu bizlere veriyor.

İçinde bulunduğunuz politik yapının (CHP) size yüklediği bireysel ve toplumsal sorumluluklar nelerdir?

Atatürk’ün liderlik ettiği ve Cumhuriyetimizin kurucu partisinin bir neferi olarak her şeyden önce laik demokratik cumhuriyetimizin değer ve ilkelerini savunmak ve yaşatmak zorundayız. Bunu da öncelikle kendi duruşumuzla göstermeliyiz. Ülke olarak ekonomiden, eğitime, dış politikadan, sağlığa kadar her anlamda sistemsel bir çöküş yaşanıyor. Maalesef bu ucube başkanlık sistemi, ülkeyi her geçen gün uçuruma biraz daha yaklaştırıyor. Partimizi ve ülkemizi kuran kuvvacı anlayış, ülke savunmasını bugün yeniden Cumhuriyet Halk Partisi kadroları ile yürütüyor. Ve halkımız hak ettiği güzel günlere, yine CHP önderliğinde kavuşacaktır.

Milletvekilliğinin aile ilişkilerinize, olumlu ya da olumsuz etkileri nelerdir?

Ülkeyi bu ucube tek adam sisteminden kurtarmak ve demokratik parlamenter sistem ile güzel günlere kavuşturmak için verilen bu mücadelede, hiçbirimizin bahane üretme ya da şikâyet etme hakkı yok. Ancak yoğun çalışma temposu içerisinde çocuklarımız başta olmak üzere, ailelerimize yeteri kadar zaman ayıramadığımız da bir gerçek.

Sanatın hangi dallarıyla, ne kadar ilgilenebiliyorsunuz?

Çoğu zaman gün bizlere yetmiyor. Bu koşullarda sanatsal faaliyetlere, ilgimiz oranında katılma ya da takip etme fırsatı bulamıyorum. Ancak çoğu zaman fırsat yaratarak ailemle birlikte sinema, tiyatro ve konserlere katılım sağlıyorum.

Ülkemizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Elbette bu günler de “GEÇÇEK” ve her şey çok güzel olacak. Özellikle gençlerimiz, bu ülkeden umudunu kesmemeli ve bu mücadelede bizlerle birlikte olmalıdır. Yaşadıkları olumsuzluklar ya da başarısızlıklar, kendi kabiliyet ya da becerilerinden kaynaklı değil, onlara gerekli olanakları ve fırsatı sunmayan bu ucube sistemden kaynaklanıyor. Gerekli koşullar yaratıldığında, gençlerimizin bu ülkeyi nasıl yeniden ayağa kaldırdığını hep birlikte tecrübe edeceğiz.

Milletvekilliğiniz sırasında başınızdan geçen ilginç bir anınız var mıdır, varsa nedir?

Seçim çalışmaları için gittiğim bir ev ziyareti sırasında, kapıda çıkarttığım ayakkabılarım çalınmış ve kalan çalışmalara ziyaret ettiğim evden ödünç aldığım terlikle devam etmek zorunda kalmıştım.

Milletvekili olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?

Milletvekilliğini bir meslek olarak görmüyorum. Burası mücadelenin görünür alanlarından sadece biri. Ben hukukçuyum, adaletsizliğe karşı mazlumları savunmaktan da hep mutluluk duydum.

Başka söyleyecekleriniz var mıdır ve son söz olarak ne demek istersiniz? 

Partimiz önderliğinde dostlarımızla birlikte bu zor günleri aşacağız. Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Güzel günler çok yakın.