?Atanamama  korkusu gençleri öğretmenlikten uzaklaştırıyor?
YAŞAM 13.01.2019 16:09:55 953 0

?Atanamama korkusu gençleri öğretmenlikten uzaklaştırıyor?

Bu hafta, geçtiğimiz beş haftalık politika yazılarımıza ?biraz mola´ diyerek, ülkemizin en önemli temel taşlarından eğitim üzerine; Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel ile bir sohbet gerçekleştirdik. 1980 yılında Elazığ´da kurdukla

ÇOCUKLAR ÖĞRENMEDE ?MODELLEME YÖNTEMİ´ KULLANIR

Çocukların kişilik kazanmasında en önemli unsurun anne-baba olduğunun altını çizen Taşel, sevgi ortamında büyütülen çocukların kişilik gelişiminin pozitif yönde etkilendiğini söyleyerek, ?benim ebeveynlere tavsiyem çocuklarını sevgi kültürüyle yetiştirmeleridir. Korku kültürüyle büyüyen, yanlışları sadece azar ya da yüksek sesli nasihatler ile düzeltilmeye çalışılan çocuklar yaşamda başarıyı yakalayamaz? dedi.

ÖĞRETMENLİK SEVİLMEDEN YAPILACAK BİR MESLEK DEĞİLDİR

Taşel, ülkemizde ilgi gören  mesleklerin de moda gibi dönem dönem değişebildiğini söyleyerek gençlerin öğretmenlik mesleğini tercih etmekten uzak olmasını ?Öğretmenlik alanına yönelimin azalması daha çok atamayla ilgili. Öğretmenlik sevilmeden yapılacak bir meslek değil. Bu nedenle sevenlerin atama ve iş düşünmeden tercih ettikleri bir meslek olmalı? sözleriyle anlatıyor.

 

İbrahim Taşel kimdir?

Elazığ´da doğdum. İlk,orta ve liseyi Elazığ´da bitirdim. Üniversite öğrenimini de şimdiki adıyla Fırat Üniversitesi olan Elazığ Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi Makine Mühendisliği bölümünde tamamladım. Mezuniyetin ardından neredeyse hiç mühendislik yapmadım.1980 yılında Elazığ´da bir dershane kurarak eğitim yolculuğuna başladım. Dershanemizin çevre illerden başlamak üzere şubelerini açmaya başladık.1986 yılında çıktığı günden beri Türkiye´nin en yüksek tirajlı üniversite hazırlık yayını olan Final Dergisi´ni çıkardık. Eğitim çalışmalarının yanı sıra 1993 yılında Elazığ´ın ilk yerel radyosu FM 23´ü ve ilk yerel televizyonu Kanal 23´u kurduk. Günışığı adıyla bir de yerel gazete çıkardık. Şu anda Türkiye´nin dört bir yanında 400´ün üzerinde okul ve kursumuz var. Kurumlarımızda 15 bin kişi çalışıyor.1980´den beri 4 milyon 200 binin üzerinde öğrenci okuttuk. Adana´da da okullar ve kurslarımız var. Kuzey Kıbrıs´ta Uluslarası Final Üniversitesi adıyla kurduğumuz bir Üniversitemiz var.
Kendi kurumlarımın yönetim kurulu başkanlığının yanı sıra kısa adı TÖDER olan Tüm Özel Öğretim Kurumlar Başkanlığı ve İstanbul Ticaret Odası Eğitim Komitesi Meclis Üyeliği görevini de yürütüyorum. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında da farklı görevler üstleniyorum
Evli ve 4 çocuk babasıyım.Yayınlanmış 2 kitabım var.

-Öğretim hayatları boyunca ailelerin çocuklar üzerinde olumlu-olumsuz etkilerini gözlemlemişsinizdir. Aile-çocuk arasındaki bu ilişki nasıl sonuçlar doğuruyor? Ebeveynlere bu yönde neler tavsiye edersiniz?

Çocukların yetişmesinde, kişilik ve kimlik kazanmasında şüphesiz en önemli unsur yetiştikleri ailedir. Çocuk beyin gelişiminin en hızlı olduğu ilk beş yaşında zamanını daha çok annesi, babası ve kardeşleriyle geçirir. Öğrenmede de ?modelleme? yöntemini kullanır. En genel anlamda anne ve babanın davranışlarını taklit eder. Anne baba arasındaki iletişim çocuğu doğrudan etkiler. Sevgi ortamında büyüyen bir çocuğun kişilik gelişimi daha pozitif ve sağlıklıdır. Bu nedenle eğitimin yapı taşları aile ortamında döşenmeye başlar. Benim ebeveynlere tavsiyem çocuklarını sevgi kültürüyle yetiştirmeleridir. Korku kültürüyle büyüyen, yanlışları sadece azar ya da yüksek sesli nasihatler ile düzeltilmeye çalışılan çocuklar yaşamda başarıyı yakalayamaz. Onlara nasihat vermekten çok rol-model olmaya özen göstermelidirler. Okumayan bir annenin çocuğunu kitap okumaya yöneltmesi, çevresine dürüst davranmayan bir babanın dürüst bir çocuk yetiştirmesi neredeyse imkansızdır.

-Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmada ?öğretmenliğin artık tercih edilen meslekler arasında olmadığı? ortaya konuldu. Sizce insanlar neden bu meslekten uzaklaşmış olabilir?

Maalesef ülkemizde mesleklere olan ilgi moda gibi değişebiliyor. Öğretmenlik alanına yönelimin azalması daha çok atamayla ilgili. Aslında her meslekte işsizlik var ama bu konuda öğretmenler daha çok kamuoyu oluşturuyor. Öğretmenlik sevilmeden yapılacak bir meslek değil. Bu nedenle sevenlerin atama ve iş düşünmeden tercih ettikleri bir meslek olmalı. Türkiye´de kamuda ve özel sektörde toplam 1.200.000 öğretmen görev yapıyor. Genç nüfuslu bir ülke olduğumuz için ihtiyaç da sürekli artıyor. Bu nedenle gençlere sevmeleri ve kendilerini iyi yetiştirmeleri kaydıyla öğretmenliği öneriyorum.

-Yine geçtiğimiz dönemlerde öğretmenlere kendi alanlarında yapılan sınavlarda ortaya çok iç açıcı neticeler çıkmamıştı. Bu eksiklik kişisel midir yoksa sistem ile mi alakalıdır?

Bunun asıl nedeni elbette ki üniversitelerimizde uygulanan programlar. Bu alandaki eksiğimiz öğrenci seçerken başlıyor. Öğretmenliğe ilgisi ve bu alanda yeteneği olanların seçilmesi lazım. Öğretmenlik bölümlerinin daha çok uygulama yaptırması lazım. Fakültelerin 3. ve 4. Sınıflarının okulda öğrencilerle iç içe okutulması öğretmen kalitesini artırır. Birçok ülkede öğretmenlik için yüksek lisans mecburiyeti var. Bu ülkemizde de kademeli olarak yapılabilir.

-Özel okullar ile devlet okullarında eğitim gören öğrenciler arasındaki ?fırsat eşitliği dengesinin bozulmasını? nasıl yorumluyorsunuz?

Özel okullar kaliteye daha fazla önem verdikleri ve rekabetçi bir yaklaşım ortaya koydukları için başarıları daha yüksek oluyor. Bununla kamu okullarının rekabet etmesi zor. Türkiye´nin kişi başına düşen milli geliri çok yüksek değil. Bu nedenle özel okula devam eden öğrenci sayısı %8 oranında. Bu oranın artması ülkemizin zenginleşmesine bağlı. Özel okullaşma arttıkça kamu okullarının başarısı da artacaktır; çünkü özel okula geçen her öğrenci devletteki kalabalığı azaltıyor. Yani devlet okullarında sınıf başına ya da öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azalmış oluyor. Bu da dolaylı olarak devlet okullarının kalibresini artırmakta ve fırsat eşitliğine katkı sağlamaktadır. Bir öğrencini devlete maliyeti yıllık 8 bin lira civarındadır. Devletten özele geçen her öğrenci MEB bütçesine 8 bin lira katkı sağlamış olur. Bu katkı da kamu okullarındaki öğrencilere daha iyi bir eğitim imkanı sağlar. Bu nedenle özel okulların arması ekonomik düzeyi düşük olan öğrenciler için de faydalı bir durumdur.

- Özel okullarda okuyan öğrencilere devlet teşviği devam ediyor mu?

Evet teşvik devam edecek. Bir öğrencinin devlete maliyeti 8 bin liranın üzerinde olduğu için 4 bin lira civarındaki teşvik uygulaması bütçe için bir kayıp oluşturmamaktadır.

-Son PISA oranlarını değerlendirecek olursanız? Bu eksikliğin temel sebebi nedir?

PİSA bilgiden çok öğrenilenlerin yaşama uygulanabilme düzeyini ölçen bir sınav. Bu sınavda bizim öğrencilerimizin başarısız olmasının sebebi de öğretilenlerin biraz ezbere dayalı olması. Bu nedenle okuldaki kazanımların yaşama aktarılabilir formata çekilmesi lazım.

-Her anne-baba çocuğunun elbette doktor, mühendis olmasını diler. Fakat ülkemizde bir de ara eleman yetiştirme konusunda sıkıntı var. Ülkemizde meslek liselerinin donanım olarak pozisyonu nedir?

Türkiye´de ara eleman ihtiyacı gerçekten önemli bir sorun. Bunun için meslek liselerinin cazip hale gelmesi lazım. Bunun da iki önemli ayağı var: Mesleki eğitimin bizzat uygulama içinde yapılması ve kapsamı daraltılmış tematik meslek liselerinin oluşturulması. Meslek Liselerinin cazip hale gelmesi için kariyer imajının artmadı, askerlikte ve iş bulmada avantajların sağlanması da önemli.

-Ülkemizdeki üniversitelerin dünya sıralamasındaki başarı durumu nedir? Bu sıralama yapılırken ?başarı ölçüsü? olarak neyin üzerinden yol alınıyor?

Üniversitelerin dünya sıralamasındaki yeri daha çok yayın ve araştırma sırasına göre belirleniyor. Üniversitenin en önemli işlevlerinden biri olan araştırmaya ağırlık verilmesi gerekir. ABD başta olmak üzere birçok ülkede üniversite özel sektör işbirliği ile büyük bütçeler oluşturulmakta ve araştırmaya geniş pay ayrılmaktadır. Bunun ülkemizde de olması gerekir.

-Okul hayatına başlama yaşı ülkemizde fazla mı aşağı çekilmiştir? Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye´de eğitim yaşı kaç olmalıdır? Saatlerin ileri-geri alınmasında yapılan değişimden sonra, karanlıkta okula giden küçücük çocuklar görmekteyiz?

Ben başından beri okul yaşının çok aşağılara çekilmesine karşıyım. Çocuğun oyun dönemini doyasıya yaşanmasından yanayım. Aslında her insan ayrı bir dünyadır. Bu nedenle yaş kadar çocuğun olgunlaşma düzeyine de bakmak gerekiyor.

-teşekkürler?

-Ben teşekkür ederim.


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

Rahatlığın Adresi: Adidas

Sevdiklerimize Orkide Hediye Etmenin Anlam ve Önemi

Çocuklar da Stres Neden Olur?

“HÜKÜMLÜ VE YÜKÜMLÜLERİ TOPLUMA KAZANDIRACAĞIZ”

Prof. Dr. Sultan Tarlacı: “Yaratıcı kişiler kuralları sevmez, sınırlarda dolaşır”

Türkiye ve dünyanın ilk tescilli kadın kebapçısı

Farklı ülke numaralarından gelen WhatsApp aramalarına dikkat!

Kendinizi sürekli ‘şişman’ hissediyorsanız dikkat!

SAVAŞ MAĞDURU UKRAYNALI ÇOCUKLAR İBB’NİN MİSAFİRİ OLDU

ARI SOKMASINDA ADRENALİN OTOENJEKTÖRÜ HAYAT KURTARIYOR!

AİLENİZİ KORUMAK SİZİN ELİNİZDE!

ÖFKE KONTROLÜNDE ETKİLİ ÖNERİLER

Prof.Dr. Barış Öztürk ,”Metabolik Otofaji Diyeti İle Kilolara Elveda”

Eyvah Kayınvalidem Geliyor!

Üzüm Tüketmenin 8 Faydası!

Kedi Kumu

Yüksek sıcaklık ve güneş, sürüş güvenliğini tehlikeye atıyor

Olumsuz duygular hissedildiğinde çözüm buzdolabında değil!

VİŞNENİN FAYDALARI SAYMAKLA BİTMİYOR !

"Baharatlı yiyecekler geniz akıntısı sebebi"

10 BİNİ AŞKIN GÖRME ENGELLİYE REHBER OLAN PLATFORM: KÖRÜZ.BİZ

  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı