ALTIN PLAKLI SANATÇI FAHRİ IŞIKLA SÖYLEŞTİK-2
KÜLTÜR SANAT 24.11.2018 21:53:00 2514 0

ALTIN PLAKLI SANATÇI FAHRİ IŞIKLA SÖYLEŞTİK-2

Kendi bestesi olan ?Agora Meyhanesi? ile altın plak kazanmanın yanı sıra, bestekâr Kazım Sanrı´nın ?

/resimler/2018-11/24/2157473216795.jpg

Feryat? adlı eseriyle de altın plak kazanınca adı ?Feryat Fahri?ye çıkan ?Çukurova sahnelerinin taçsız kralı? olarak da anılan Adana Radyosu´nun çok yönlü  ***Peki ortaya nasıl çıkardınız bunları halka nasıl ulaştırdınız?     

---Şimdi,?Çukurova´dan Sesler?de çalışınca insan ister istemez bir şeyler de yapmaya  çalışıyor. Diyor ki, ben de yapabilir miyim acaba? Deniyorsunuz, bakıyorsunuz oluyor. Öyle oldu. ?Hülyamsın?ı çalıştım, düzelttim, okuduğum zaman çok tutuldu. ?Eyvah?la beraber aynı plağa okudum ikisini.

***Peki? Bestekârlara şöyle bir soru sorulabiliyor hocam? Diyorlar ki, bestelerinizi nasıl bir ortamda yapıyorsunuz? Bir ortam tercihi yani? Mesela bu soruya yazarlar verdikleri yanıtta kimi diyor sessiz zamanlarda, kimi diyor gece. Hatta hatırladım kadarıyla, ünlü şairlerden biri ben kahvehanedeki gürültülü ortamda bile yazarım diyordu. Sizin, beste yapmak için böyle bir ortam tercihiniz var mı?

---Hiç ummadığınız bir anda. Biliyorsunuz insan psikolojisi çok farklı. Bazen bakarsınız yataktan gayet neşeli kalkıyorsunuz, bazen kalkarsın içinde bir sıkıntı var. Dolayısıyla o psikolojik duruma göre. Bazen bakıyorsunuz insan öyle bir neşeli hale geliyor ki. Mesela hiç unutmam, bir Adanalı arkadaşımla beraber Galatasaray´dan Aksaray´a kadar yürüyerek geldik. Başladım bir şarkı mırıldanmaya kafamdan. Otobüs gelene kadar oldu bir türkü. Tabii? Bir de sayısal yapısı vardı o yaptığım bestenin. Bakıyorsunuz diyorsunuz ki buna yedi heceli gider, öbürüne on bir heceli gider. Hemen orda kafanda bir şey oluşuyor. Notan var hemen yazıveriyorsun. Oldu beste. Sonra onun üzerinde rötuş başlıyor. Şura iyi olmuş, burası iyi olmamış./resimler/2018-11/24/2158321186444.jpg

            *?AGORA MEYHANESİ?

***Hocam peki yazdığınız şiirleri sizden başka besteleyenler oldu mu?

---Bende olmadı.Yalnız bir tek şey oldu? Buna benzer bir şey yaşadım. Mesela ?Agora Meyhanesi?nin şairini İstanbul´da tanıdım. Yeni Ekspres gazetesinde çalışan Onur Şenli.

***Onur Şenli evet?

 ---Yaşıyorsa Allah selamet versin.

***Yaşıyor evet iki ay kadar önce en son görüştük. Ama kötü şekilde hastaydı, geçtiğimiz aylarda hayatını kaybetti.

---Allah rahmet eylesin.

 ***Onur Şenli aynı zamanda 1960´larda gelip Yeni Adana gazetesinde çalışan bir gazeteci.

---Öylemi?.. Bilmiyorum. O zaman o şiiri ben çok severdim. Şiiri şimdi ezber bile okuyabilirim:

Sana bu satırları

Bir sonbahar gecesinin

Felç olmuş köşesinden yazıyorum.

Beş yüz mumluk ampullerin karanlığında

Saatlerdir boşalan kadehlerin

Şarkılarını dolduruyorum.

diye devam eden bir şiir.

Şiirin bir tarafında diyor ki:

Burada gözlerinin rengine şarkı seçilir.

Saçının her teline

Bir galon içilir.

Ben orda gözlerinin rengine şarkı seçilirden yola çıkarak, sevdiğim kadına dedim ki:

Gözlerine şarkı seçtim

Senin için candan geçtim.

Şerefine zehir içtim

Agora meyhanesinde.

 Kulağı çınlasın Burhan Paker´e okudum. ?Çok güzel olmuş Fahri? dedi.

***Siz bunu yazdınız değil mi? Güzel bir şey. O dizeler sizi başka bir yere götürmüş. Esinlenmişsiniz. 

---Bir yerde diyor ki:

Mendilimdeki kızıl lekeyi de boş ver.

Yarın gelir çamaşırcı kadın.

Her şeyden habersiz onu da yıkar.

Sen mutlu ol yeter ki, ben olmasam ne çıkar.

---Orda şair kan tükürdüğünü söylüyor, ben de bu sefer ondan esinlenerek şöyle yazıyorum:

Âşıkım Kerem misali

Hastayım verem misali

Herkes bana diyor deli

Agora meyhanesinde.

---Yine bir yerde diyor ki şair:

Birazdan plaklarda şarkılar susar,

Mezeler tükenir, kadehler boşalır.

Birazdan mavi bir ay doğar.

Bu sarhoş şehrin üstüne.

---Ben ordan yola çıkarak:

 ?Birazdan plaklarda şarkılar susar, mezeler tükenir?den şöyle esinlendim:

 Şarkılar sustu plakta.

Mezeler bitti tabakta.

Gönlüm seninle yanmakta.

Agora meyhanesinde.

---Sonuçta böyle bir esinlenme olayı oldu. Buna rağmen şirket, plak tutunca şairine bir miktar para ödedi. Yani ödedi şöyle? Gidip dediler ki:?Mahkemeye de versen bunun sonucu yok. Senin Agora Meyhanesi´yle bunun alakası yok.

Ama sonra İsmet Nedim Onur Şenli´nin Agora Meyhanesi´ni besteledi:

Burası Agora Meyhanesi.

Burda yaşar aşkların en şahanesi

En divanesi.

 ---Şiirin kendisini kullandı?

Cama vuran her damlada

Seni hatırlıyorum

Ve sana susuzluğumu.

---Tam şiirin kendisini kullandı.  Ben değil o kullandı. Yani böyle bir benzerlik oldu orda.

***İsmet Nedim´le de siz tanışmıştınız zaten?

---Tabii, tabii? Burda, Tarsus´ta sahneye çıktık beraber. Kendisi, kendi ?Agora Meyhanesi?ni okudu, ben de, benim olan ?Agora Meyhanesi?ni okudum.

***Çok ilginç bir ikili olmuşsunuz. İsteseniz bir araya getiremezsiniz?

---Yarışma değil de halka bir sunum oldu bu?

***Peki hocam siz bundan sonraki sanat yaşamınızı nasıl sürdürmeyi düşünüyorsunuz. Herhangi bir tasarınız var mı?

---Yani artık ben bu sene noktayı koydum müzik öğretmenliğine.  Çünkü gerçekten yoruldum. Ama müzikten kopmak mı? Hayır? yine yılda en az hiç gitmesem 7, 8 konsere giderim. 

***Yine ilgilenirsiniz?

?Hayır, hayır ilgilenmek değil. Bir vakfın gecesi var değil mi? Ya da konsolosluğun gecesi var değil mi? Ya da konsolosluğun gecesi var, diyorlar ki: ?Fahri Bey, gidiyorum orda yarım saat, 35-40 dakika sahne alıyorum. Hem ben kendim tatmin oluyorum hem de orda benim sevenlerim var yani.

***Bir şey diyeceğim şimdi size? ?Çukurova´dan Sesler? olayını en canlı yaşayanlardansınız. Solistlerinden, assolistlerindensiniz. O zaman böyle gümbür gümbür gidiyordu şarkılar, türküler Ben düşünüyorum da o zamanlar telif hakkı gelişmemişti fakat müzik tavan yapıyordu. Bir dönem popüler olan ?Uykuda mısın Sevgili Yârim? adlı türküsü olan Kazım Sanrı ile 1988-1989´larda yaptığımız bir röportajda diyordu ki: ?İstanbul´a gittim. Kimisi bir çay bile ısmarlamadı. Kimisi de eserinizi meşhur ettik??

---Daha ne istiyorsunuz?

***Aynen öyle?Daha ne istiyorsunuz..

---Hah ha haa? (Gülüyor)

***Kimisi de daha ters cevap veriyormuş. Siz de böyle bir olayla karşılaştınız mı?

---Karşılaşmaz mıyım?.. Şimdi Yıldız Tezcan bir filmde oynamış. Orda ?Agora Meyhanesi?ni okumuş.  Osman Seden´in yazıhanesine gittim İstanbul´da.

-Ne  istiyorsun evlat? dedi.

-Dedim ki, ya filmde benim şarkımı okumuşsunuz, telif hakkını istiyorum.

-Git dedi dayak yemeden şimdi burdan?

-Peki dedim Osman Seden bilir, koskoca Osman Seden.

***Osman F. Seden diye adı afişlerde geçerdi.

---Evet? Ne yaptım ben? Bu gün öldü bu dünyadan gitti hakkımla beraber gitti, Allah affetsin. Dedim ya koskoca Osman Seden´siniz benim türkümü okudunuz, beni dövmekle tehdit ediyorsunuz? Beni dövdüğünüz zaman başınız göğe mi erecek?

-Bak dedi be adam ağzı laf ediyor daha dedi biliyor musunuz?  

-Efendim döversiniz dedim dövmek bir gerçeği değiştirmiyor şarkı benim.

-Haa dedi 3-5 kuruş verin gitsin.

-Dedim 3-5 kuruşu istemiyorum. Bırakıp gittim.  3-5 kuruş veriyor sadaka verir gibi. Bu iş böyle ama gücü yeten de orda büyük paralar alıyordu mesela.

***Önemli bir şey almadınız yani siz sonuçta telif hakkı olarak.

---Ya250-300 lira, bilemedin 500 lira.

***Telif hakkı olarak hatırı sayılır bir para değil miydi?

---Yok ya?500 liranın ne hükmü var 1960´ların sonunda? Mesela Kazım Sanrı´nın ?Uykuda mısın Sevgili Yârim?ini abartısız belki 20 kişi okudu.

---33 kişi okumuş onu plağa. Rahmetli Kazım Sanrı, aralarında Zeki Müren´in de olduğu 33 kişinin plağa okuduğunu o zaman söylemişti.

Ben size başka bir örnek vereyim? Yıllar önce 1997´lerde Sevgili Cemal Safi´nin  

düzenlediği festivalin davetlisi olarak Akçay´a gitmiştim. Cemal Safi´yi bilirsiniz??Rüyalarım Olmasa? falan onun.  

---Cemal Safi´yi bilmemek cahillik olur benim gibi sanatçı kimliği olan biri için. Ben onu anlatmak istemiştim ama siz beni yanlış anladınız.

***Yok, estağfurullah?

İşte orda festivale gittiğimde Cemal Safi´nin Pansiyon Villa Bella adını taşıyan yerinde bulundum. Böyle 200 m2 kadar bir alana oturan iki katlı bir bina. O şarkıların telif hakkıyla almış. O da son demine yetişti.

---Olur mu abi çok iyisine yetişti o ya.

***Sizin dönemleriniz altın dönemiydi ama telif hakkı olarak fazla bir şey alamıyordunuz.

---Yok abi yok altın dönemine onlar yetişti. ?Gözlerim uykuyla barıştı sanma?, evet ?Vurgun?u onun.

***Cemal Safi, sahnesi de olan iyi bir güfte şairi. Ona sevgiler gönderiyoruz.

---Onun şiiri olan ?Benim Adım Aşk? mesela müthiş bir şey. ?Kimse bilmez benim adımı.?diyor. Adam öyle bir anlatıyor ki: Orhan Gencebay onu plağa okumuş.

---Cemal abi seyircisi olan bir şair. Ben onun gibi asla okuyamam.

 ---Belki başkaları da anlatır ama ben size başka bir şey anlatayım?

Türkiye´de bir Sadettin Kaynak var rahmetli bilir misiniz?

***Bilirim tabii?

--- Bilirsiniz?  Sadettin Kaynak´ın şarkılarına bakın şimdi ismini unuttum. Aklıma gelmedi.. ?Niçin Baktın Bana Öyle?, ?Enginde Yavaş Yavaş.?, aklınıza ne gelirse. Hep bunları okuyan adam. Bu adam yazardı. Niye, yazdığı şiirler şarkı kalıba giren şiirlerdi.

***Aruz mu yazardı pek incelemedim ama belli ki şarkı kalıplarına daha iyi uyuyor.

--- Bu adamın şiirlerinden belki onlarca Sadettin Kaynak bestesi vardır. Bu da bu çağın Sadettin Kaynak´ına güfte yazan Cemal Safi´sidir. Cemal Safi´nin her yazdığı şiire bak, içinden bir şarkı çıkarabilirsin.

***Gizlenmiş yani makamıyla, güzelliğiyle.

?Tabii ki? Makam değil ama makamı tabii bestekâr koyuyor. 

Gözlerim uykuyla barıştı sanma.

Sen gittin gideli dargın sayılır.

***Bestele diyor yani Fahri abi şiiri okuduğun zaman. Bana tablo verecek. Şimdi burda eski TSM´ciler diyor ki, okuduğun zaman haa? Bu makamda beni bestele diyor. Makam içinde gizlenme bu? Kişilerin algısına göre olan bir şey aslında gerçek olarak gizlendiği falan da yok. Peki siz o dönemi bu dönemi gören bir sanatçı olarak ülkemiz müzik fotoğrafına da dışardan baktınız... Sorum şu: bugün Türkiye´de genel olarak müzik ne durumdadır. Bir düşüş, zayıflama var diyorlar doğru mu? Acaba neden böyle oluyor?.. Acaba düzelebilir mi? Bir değerlendirme yapabilir misiniz?

---Şimdi ben bu çağda yaşayanları da suçlamıyorum ama duygular basite indirgendikçe duymak da kendini kaybediyor. Çünkü şarkı sözü yazmak ayrı bir ruh meselesi. Çok yakışıklı olmak gerekmez. Mesela bir Aysel Gürel ablamız vardı rahmetli. Aysel Gürel çok çirkin biriydi ama ruhu çok güzeldi. Pop tarzında birçok şarkıya söz yazdı.

***Müjde Ar´ın da annesiydi galiba?

---İşte o duygular yok. Ne gibi duygular yok?.. Pencereden güzel bir yüz görmenin zevkini insan ruhunda hissettiren duygular. Bir an görürsünüz sonra aynı yüzü pencereden bir daha görebilir miyim?.. O şartlı.

***Evet?  Duygu yitikliği sık vurgulanıyor. Yaptığım röportajlarda o yöndeki soruların aldığı yanıt duygu yitikliği, çağ değişikliği vb. türden oluyor. Acaba bu duygu yitikliğine teknoloji de yardım mı etti mi?.. Önceden, sevdiğin bir insandan haber alabilmek için postadan gelecek mektubunu belki haftalarca bekliyordunuz. Şimdi dünyanın öbür ucunda da olsa anında karşınızda görüntülü bulma şansınız var. Tüm bunların insanlar arasında duygu derinliğini sağlayacak şeyleri ortadan kaldırdı da böyle bir şey mi oldu acaba sayın hocam?                

            ---Tabii ki? Tabii ki? Ama bir gerçek de var? Sevgi olmayan bir toplum olmanız da var. Bu gün Türk toplumunu mahveden şey sevgisizlik. Sevgi çok güzel bir duygu. Yani bu? Tamam elektronik çağda, teknoloji, eski hasret yok, birebir ama duyuluyor. İki cins olduğu sürece bu duygu mutlaka olacak.

            ***Duyguyu harekete geçiren bir şeyler olursa olur diyorsunuz.

            ---Evet öyle, olması lazım. Hâlâ mesela ne diyor. Yeni bir şarkı diyor ki. Mesela Türk Sanat Müziğinden bir şarkı adı söyleyin.

            ***?Niçin baktın bana böyle??

            ---?Niçin baktın bana?? o zaman şarkıydı. Vecdi Bingöl´dü bak adamı şimdi hatırladım. Sadettin Kaynak´ın bütün şarkılarını yazan Vecdi Bingöl´dü.

            ***İyi bir şairdi, iyi bir güfte yazarıydı. Hatta, başta da adından, sanatından  övgüyle söz ettiğimiz Vecdi Bingöl´e de bir saygı parantezi açalım, güzel bir güftesiyle de analım dilerseniz?

            ---Tabii,tabii? Çok güzel olur..

 

            *VECDİ BİNGÖL

 

            *Vecdi Bingöl hakkında küçük bir araştırma yaptığımızda hemen Türk Müziği´ndeki bestelenmiş, dillerdeki o ünlü şiirleri karşımıza çıkıyor?

Ali Vecdi Bingöl (1888 (Eğin) Kemaliye-973 İstanbul) Halk şiirinden gelme, hece ve aruz şiirler yazmış. Bestelenen 988 şiirinden 700´ünü Sadettin kaynak bestelemiş.  (Hasan Oral Şen - turkyurdu.com.tr) Bestelenen şiirlerinin içerisinde dillere düşen, klasikleşen bazı şarkıları hemen şöyle anımsanabiliyor:

-Bu gece düğün dernek- Sadettin Kaynak 

-Bu gece mehtabı koynuna almış. ? Sadettin Kaynak

-Aşkın susuz bağında pınar gibi çağlarım.

                -Aşk yolunda bağrı yanık yolcular.

                -Ay doğarken gecelerde - SadettinKaynak

                -Hoş geldin ilimize - Sadettin Kaynak              

-Bana derler külhanlı. ? Kadri Şençalar.

                -Sarsam seni gönlümce güzel bahtıma kansam.

                -Yine o menekşe gözler aralı.-Sadettin Kaynak

                -Yâdeller aldı beni.

                -Sorma bana nafile neler düşündüğümü.

                -Söyle sevgili, sevgili söyle.-Sadettin Kaynak

                -Niçin baktın bana öyle derdin nedir durma söyle. - Sadettin Kaynak

                -Ne yaptım kendimi nasıl aldattım. ? Sadettin Kaynak 

                -Menekşelendi sular sular menekşelendi. ? Sadettin Kaynak

                -Leylâ acep neden ses vermiyor feryadıma. ? Sadettin Kaynak

                -Leylâ bir özge candır. ? Sadettin Kaynak

                -Kalplerden dudaklara yükselen sesi dinle.- Sadettin Kaynak

                -Hicran hastasıyım yapayalnızım.

                -Gözünün rengini sordum kara sevda dediler.

                -Gönlümün içindedir gözden ırak sevgilim. - Sadettin Kaynak

                -Ey ipek kanatlı seher rüzgârı.

                -Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu. ? Sadettin Kaynak

                -Derman kâr eylemez ferman dinlemez. - Sadettin Kaynak

                -Dertliyim, ruhuma hicranımı sardım da yine. ? Sadettin Kaynak 

                -Bülbülüm gel de dile. - Sadettin kaynak

                -Ay dalgalanırken suların oynak izinde. - Artaki Candan

                -Ayrılık yaman kelime.- Selahaddin Pınar

                -Ayrılık yarı ölmekmiş. ? Selahaddin Pınar 

                -Âşıka Bağdat sorulmaz ufukları aşar gider. - MünirNurettin Selçuk

                -Erdi bahar neşe sardı cihanı - MünirNurettin Selçuk

                -Havalandı gönül kuşu - Münir Nurettin Selçuk

            Vecdi Bingöl, Atatürk öldüğünde, aşağıda bir dörtlüğü yer alan  ?Ayrılık? başlıklı şiirine ?En büyüğüme ağıt? notunu koymuş.

            Yine koptu teller gönül sazından.

                Yay gibi sineme çöktü ayrılık.

                Bir gül koklamadan gönül bağımdan

                Dalımdan yaprağım döktü ayrılık?(ajans.kemaliye.net - Hilmi Balioğlu)

            Vecdi Bingöl parantezinden sonra dönüyoruz söyleşimize?

            ---Biz de yavaş yavaş yorulduk gerçekten biliyor musunuz?

***Ben de sizi yordum biliyorum? Şu anda bile geçerli olan bir sürü şarkıları var Vecdi Bingöl´ün.

---Var efendim var biliyorum.                          

***Bir de internet olayı mı bilmiyorum? Plaktan kasete geçildi şu oldu bu oldu derken sonuçta bunların satışı da azaldı. Bu olay tamamen sanatçıları da besleyen bir şey Öyle ki şimdi kendi sponsorluğunu yapan sanatçılar da var. Orhan Gencebay gibi adam 33 kişiye 33 şarkı okutturarak piyasada albüm çıkarabiliyor. Böyle birkaç çok tanınmış sanatçıların dışında fazla bir şey yok. Bakıyorsun genelde üç şarkılık singly dene bir şey yapıyorlar.

            Farz et bir hayaldi kayboldu gitti.

                Farz et bir rüyaydı uyandı bitti.

                Farz et ki gözlerim bir oyun etti.

                İki gözüm seni görmedim farz et.

            ---Ne kadar güzel?

            ***Olabilir?

            ---Ama yeni yapılmış bir şey hâlâ bunu yapanlar var. 

            ***Bir de şunu diyorum hocam? Örneğin TSM repertuarında yaklaşık 23-24 bin şarkı oldu. Tabii yeni besteler arşive gidiyor. Okunmuyor; sanatçılar arşive girip yeni besteleri çalışmıyorlar. Bestekârlın eserleri konser programına daha sık alınmıyor. Konserler bestekâr davet edilip onure edilmiyorlar. Üstelik bestekârlar yaptıkları bir besteyi TRT repertuvarına gönderebilmek için bankaya gidip yirmi beş lira para yatırmak gibi incitici bir şeyle karşılaşıyorlar. Bu duygulu ve kırılgan insanlar inciniyorlar sonuçta yani. Konunun olumsuz yönü biraz da bu.

            ---Bakın yani tüm bu anlattıklarınız ışığında bir gerçek daha var.  Ben yani bunu bağlamak istiyorum? Ben bir ay önce burada gazinoda Türk müziği sazlarıyla bir konser yaptım. Aşağı yukarı yani orda aile olarak 400 kişiye yakın insan vardı. Ben o 400 kişiye yakın insana tam bir saat abartısız şarkı söyledim. Onların içinde 20 yaşından 70 yaşına kadar her yaş grubundan insanlar vardı. ?Eski Dostlar?ı okudum halkla birlikte. ?Dönülmez Akşamın Ufkundayım?ı okudum.

            ***O zor bir şarkı?

            ---Tabii? Nihavent şarkı ?Bir İhtimal Daha Var?ı okudum.  ?Enginde Yavaş Yavaş Günün Minesi Soldu?yu okudum. Yani makam makam tüm şarkıları okudum. Yeri geldi rast güzel güzel ?Her Yer Karanlığı? okudum. Ve burada benle herkes okudu.  Ve kimse oynamak istemedi. Bu şunu gösteriyor. Eğer yayın organları bizim musikimizi yozlaştırmasalardı. Çıkıp böyle ?Kıl Oldum Abi? dinletmeselerdi gençlere daha farklı olurdu. Hâlâ bak pırıl pırıl gençler benimle birlikte ?Dönülmez Akşamın Ufkunu? okuyorlar. ?Akasyalar Açarken?i okuyorlar.

                                                                                                                                 

            *YOZLAŞAN MÜZİK

 

            ***Evet bir ara bunların da çok konusu oldu. Adam bakıyor ?Kıl Oldum Abi?, sanat bu, güftesiyle bestesiyle sanat bu, ama sonuçta sanatta kavramlar değiştiği zaman sanatın kökünü kazımış oluyorsun. O artık devam edemiyor. Yeni ve genç güfte yazarlarıyla bestekârlarla devam edemiyor. Kavramlarla oynuyor bunlar. Böyle bir sıkıntı var. Yozlaşma oluyor.   

            ---Yoksa sen bu gençlere çıktın da burda TSM eserleri okudun da mı dinlemediler. Sen tuttun gece gündüz öyle şeyler yaptın işte. Ben şahsıma eski bir TRT´ci olarak utanç içindeyim. Çıkıyor ona üç tane ne idüğü belirsiz, Türkçeyi katlediyorlar. Sözüm ona sabah programı yapıyorlar. Hâlbuki bundan 15-20 sene önce yeni çıktığı zaman bu özel televizyonlar sabahleyin bir konuk gelirdi. Keman, kanun, ut gibi üç parça sazları gelirdi. Çıkıp orda okurlardı. Sohbet ederdi. Yok şimdi? Üç tanesi evlendirme programı, dört tanesi bilmem ne. Bu duygular altında yok edenler bunlar. Katiller bunlar. İnsanları hissizleştiriyorlar. İnsanları düşünmekten alıkoyuyorlar. Bunların hep temelinde emperyalist ülkelerin bir düşüncesi var.

            ***Aynen aynenn?

            ---Nedir bu?.. Bir ülkeyi zapt etmek istiyorsan önce oranın kültürünü yozlaştıracaksın.

            ***Atatürk´ün bir sözü var: ?Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. Şimdi, ben diyorum bunu yaşıyoruz. Bu Fetret Devri´dir diyorum. Müzik sanatının Fetret Devri´ni biz toplum bunu yaşıyoruz. O zaten dediğin gibi, o ülkeyi zapt etmek hakkındaki sözünüze, ben ona katılıyorum; son derece katılıyorum? O insanın kültürünü yok et tamam, bir ülkeyi almak istiyorsan.

            ---Şimdi ben siyaset yapma taraftarı değilim amma bir gerçek var? 1950 yılına kadar hiçbir vatandaş öyle Tommiks, Teksas, Zagor, Pekosbil gibi Amerikanvari yayınlarla büyümedi. Bizi onlarla büyüttüler. N´oldu?.. Orda yerleşmiş bir kızılderiliye sövmeye başladık. Kültürümüzü bu şekilde yok etmeye çalıştılar. Hâlbuki biz, benim çocukluğum benim anlattığım Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Karacaoğlan, Dadaloğlu, yani buna benzer şeylerle büyüyorduk; kültürümüzden kopmadan.

            ***Yani o gelenekteki masallara, hikâyelere, bilmecelere bunlar da eklendi. Biraz da teknolojinin şeyi?               

            ---Tabii yani? Şimdi hele başka bir boyutu çıktı ortaya? Şimdi ben hâlâ radyo dinliyorum. Orda ufak bir radyom var, kulaklığım var. Uykum kaçtı mı gece ben onu kulağıma takar, dinlerken öyle uyurum. Ya bütün türküleri ilahi yapmışlar adamlar.      ***Bir türküyü bozmadan, yapılacaksa özgün bir şey yapın elbet.

            ---Hayır efendim? Şimdi ben, Halil hoca da zaten bunu yazdı. Hayır ben şimdi buna karşıyım.  Niye karşıyım?..Ya ilahi yok ki? Yani kim icat etmiş, ilahi nedir? Biri bana izah etsin. ?Ben tasavvuf müziği yapıyorum.? diyor adam. Diyorum bana anlat, nedir tasavvuf müziği? Koskoca böyle arşiv yapmışlar. TRT arşiv yapmış böyle koskoca. Bu nedir diyorum bakıyorum böyle notasına, senin türkünü, onun türküsünü almış üzerine söz yazmış tamam. Âşık Mahsuni´nin türküsünün üzerine söz yazmışlar mesela. Böyle şey olur mu? Sonra yani bütün dünyaya baktığın zaman sen İslami tasavvuf müziği diye bir şey yok. Sen bunu icat ettin. Nasıl bunu icat ettin. Ya şimdi ben Allah´a şükür inancı çok güçlü bir adamım. Hem de iyi de Ku´ran okurum ha. İyi bilirim kitabımı. Benim kitabımda öyle bir şey yok ki ya. On kişi on beş kişi toplanıyorlar orda öyle şarkı söylüyorlar. Ya yok öyle bir şey. Yok? Haa Kur´an oku. Baş tacı? Ben de okuyorum. Yani aldılar musikimizi onu yozlaştırmak adına akıllara sığmayacak bir sürü şey yaptılar. Öyle şey olur mu yani? Yani ben buna karşıyım. Tasavvuf müziği nedir, ne? Neyin müziği tasavvuf müziği? Müzik, müzik? Hem yeri gelip diyorsun ki şarkı söylemek şeytan işi hem de bunu yapıyorsun. Ne yaman çelişki?

            ***İsterseniz yine size özele dönelim? Hocam siz çok yönlü bir sanatçı olarak belirli bir düzeye geldiniz. Toplum tarafından sevildiniz? Sanat hayatınızda kimlerden yararlandınız? Ses, sahne, beste vb. konularda kimlerden yararlandınız?       

            ---Alaylılar var? Ya biz kimseden bir şey almadık ki? Demin bahsettiğim gibi Erol Birsen ile çalıştık. Allah gani gani rahmet eylesin, A.Nihat Aka Ulus Parkı´na gelip beni dinlerdi. Derdi ki: ?Oğlum sen türkücülüğü bırak sen şarkıyı daha güzel söylüyorsun.

            ***Divan Musiki Derneği´nde bulunduğum 90´lı yılların başında A.Nihat Aka benim nazariyat öğretmenimdi. Toktay Sökmen vardı. Sonra Ali Şenozan hocam da birkaç defa geldi.

            ---Ali Kaptıkaçtı.

             ***Evet.

            ---Yani o günün adamlarından örnek aldıklarımız var ders aldıklarımız yok.

            ***Nota, ses, sahne vb. olarak?

            ---Yok ya, kendimiz? Sor, Abdurrahman Yağdıran kimden ders almış? Hep kendi kendimize öğrendik. Heves salıp müziğe notayı öğrenmiş, hocalık yapmış, saygı duyuyorum ben.   

            ***Temelinde yetenek ve heves var ama belki bizim bilmediğimiz bir şey var diye size soruyoruz.

            ---Hayır saygı duyuyorum. Kendini yetiştirmiş. Ama bizim önümüzde sadece örnekler vardı.  Kimdi o zamanlar? Ahmet Sezgin çok güzel sesli. Bunları örnek aldım. Tabii Muzaffer Akgün.

***Saysanız, daha bu örnekler uzayıp gider. Bir de şimdi artık eskisi gibi dile düşen, patlayan türküler yok. Ortaya çıkanlar bir duygu kaybını gibi sonuçta, konuştuğumuz gibi.

---Ya tabii ki bir duygu kaybı sonuçta. Çok değer verdiğim bir söz var. ?Marifet iltifata tabidir.?derler. Şimdi bir insan ürettiği ne kadar takdir edilirse daha fazla üretmeye çalışacaktır doğru mu?

***Doğru.

---Şaşmaz bir kural.

---Peki hocam sizin sahneniz var, besteniz var; iki dalda. Yani ses sanatçısı olarak, bestekâr olarak sizin beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir yaşayan, yaşamayan.

---Ya şimdi ben açık söyleyim ben evrensel düşünen bir adamım. Milliyeti yok Çok Demis Rusos dinleyerek uyudum. Yunanlı derler, beni enterese etmiyor onun Yunanlı olması, Yahudi olması, dininin farklı olması. Çünkü benim bir şiirim var.

Hangi ırktan olursan ol.

Önce insan olmak gerek.

Bulmak için bir çıkar yol.

Önce insan olmak gerek.

                ***

Yahudisi, Hiristiyanı.

Muhammet´i, Müslimanı.

Bulmak için yaratanı.

 Önce insan olmak gerek.

Yani insan insan olmadıktan sonra insansa insandır yani.  Soyadını hatırlayamıyorum,  Tom Jons var. Öncesinde Frank Sinatra vardı. Tanju Okan benim Türk Modern Müziği´nde hiç unutamadığım, unutamayacağım, yerine bir adamı koyamadığım bir adam. Tanju Okan bir tane ikincisi yok. Yani şimdi o tarzda söylüyorum.                                                                                                                                                                                                                            

            ***Gündemde olan güzel bir şarkısı vardı onun.

            ---Çok, hangisini sayalım ki. ?Öyle Sarhoş Olsam ki?, ?Kadınım? gibi.

            ***Diğer dallarda yaşayan, yaşamayan.

            ---Geriye gidelim istersen. Bir Müzeyyan Senar´dan gel bu tarafa doğru. Ben Bülent Ersoy´u dinlemem açıkcası. Ama Zeki Müren baş tacı. Türkücülere gelelim? Bir Muzaffer Akgün, bir Ahmet Sezgin, çok kavga etmiş olmamıza rağmen bir Neşet Ertaş gelmez bir daha. Bunlar yani, bir Zara. Bir Emel Taşçıoğlu. Yeni nesilden bir Gülşen Kutlu. Bunların hepsi idol. Hepsi birer ekol. Ekol nedir? Gözünüzü yumarsınız, bu kim okuyor?. Bu Emel Taşçıoğlu.

            ***Adana Radyosu ve ?Çukurova´dan Sesler?den böyle bir isim aklınıza geliyor mu?

            ---Hangisini sayayım ki?.. Hepsi birbirinden değerli çocuklar. Birbirinden ayırt edemem ki onları ben. Canan Işık müthiş bir ses. Allah rahmet eylesin iki yıl önce kaybettik. Bir dolu resim var beraber. Burda da var resmi demin gördün.  Mustafa Canan, evet Diyarbakırlıydı ama burada doğdu, büyüdü. Sadık İçlises Allah rahmet eylesin muhteşem bir ses. Müslüm Gürses sonra? Mesela bak bunlar böyle hep aklıma geliyor. Kendimi de bu kategorinin içinde kabul ediyorum. O zamanlar bunlar hep plak çıkarmış insanlar. Bir Halit Araboğlu? Bu gün burada siz bütün barak diyarı? Barak deyince aklınıza ne gelir.  

            ---Gavurdağlarından ötesi? Barak deyince de türkünün bir dalı. Osmaniye´den başlıyor, G.Antep´e kadar. Adana´nın kıyısından oraya kadar gidiyor.

---Kargamış diyorlar orda harp oluyor ya, Suriye hududunu Antep´e bağlayan yere kadar.

***Hatta ?Ezo Gelin?i de dahil edebiliriz. Belki o tarafa da devam ediyordur bu Barak bölgesi. Suriye sınırından sarkmalar da vardır?

---Tabii şey de bu, aklıma gelmiyor, orda arkadaşım var? Bu barak ağıtlarını Halit Araboğlu gibi okuyan adam var mı? Rahmetli yoksul öldü, otel odasında öldü.  Bunlar aklıma bir çırpıda gelenler.  Necla Babacan süper bir ses.

***Şaban Abi´nin rahmetli eşi. Biz 2001 yılında televizyon belgeseli çekmiştik. Çok güzel bir sesi vardı. Şaban Abi gibi bir bağlama ustasıyla güzel bir program olmuştu. Onun eserlerini eşi pek güzel seslendirmişti. Çok iyi bir sesti. Siz de zaten bunu öteden beri biliyorsunuz? Peki hocam genç besteci ve sanatçı adaylarına neler önerirsiniz, çok mu çalışsınlar?..

---Valla ben her platformda bunu söylüyorum. Orda konuşmacı olarak birçok panellere gidiyorum ben. Özellikle gençlere şunu söylüyorum:

Akademik çalışacaklar yani kara düzen olmayacaklar?

***Bilgiyi kaynağından alacaklar?

---Tabii ya? Akademik çalışma için girdimi insan zorunlu olarak kendini araştırmaya zorlar. N´olacak, ya bir derneğe gidecek, ya konservatuvara gidecek, ya devlet konservatuvarına gidecek. Eğer bu işe gönül veriyorsa ne mi yapacak?.. Zaten o kendiliğinden gelir. Yaratıcı olmak eğitim ile başlar.

***Yani yeteneği daha üst düzeye götüren eğitim diyorsunuz.

---Tabii, tabii..

***Zevk ve hobileriniz nelerdir hocam. Bunların gün ya da hafta içindeki yeri nedir?

---Vallahi çocukluğumdan bu tarafa gelen şeyler var. Yani vazgeçilmez olanlar. Tabii ki burada kaldığım yerde şu yazlıkta bir dolu akademik kariyeri olan emekli insanlar var.  Hakim var, savcı var hatta Yargıtay´da daire başkanlığı yapmış arkadaşımız var. En büyük zevkimiz ikindi vakti onlarla sohbet etmek. Bu saatte burada olmasam şimdi orda onlarla sohbet ediyor olacaktım. Akşamları bir arada gezer, dolaşırız, futbol maçlarını kaçırmamaya çalışırım. Futbol maçı seyrederim, iyi konser olursa izlerim.

***İyi konser, iyi futbol değil mi?

---Tabii?

***Avrupa´daki gibi, hızlı, kondiksiyona dayalı o süratte teknik özelliklerini kaybetmeyen futbol değil mi?

---Benim torunum şu anda Hollanda´da bir takımda futbol oynuyor. 

***İyi, inşallah onu da ilerde daha iyi yerlerde izleriz.    

---İnşallah. Yani sporu severim. Burda hâlâ her gün en az bir saat yüzerim. Hareketi, gezmeyi severim. Yaylayı severim, sevmem. Gözlerim iyiyken yaylada iki günde bir kitap bitirirdim. Ama akşam oldu mu bitti. Canlı olacam ben. Saat on ikiye kadar gezecem, tozacam. Ondan sonra gelip yatacam. Saat altı buçukta kalkacam. Yeter bana o kadar uyku.

***Gittiğiniz yerlerde diyorlar değil mi, Fahri Işık bir türkü oku buraya gelmişken?..

---Hiç sevmediğim şeyler.

***Emrivaki değil de sevgiden geliyor, ama size öyle geliyor; hazır değilsiniz.

---Haa haa haa? (Kahkaha atıyor) Ya şimdi adam gelip diyor ki ya bir tane patlatsana.

***Saz da belki istediğiniz gibi değildir?

---Şimdi oluyor tabii böyle? Hem bu ekâbir dediğimiz arkadaşlar arasında da tanıyorlar tabii beni. Ya Fahri Bey bir tane oku da dinleyelim ya diyorlar. Diyorum bakın bunu böyle söylemeyin. İçimden geldiği zaman ben mırıldanırım. Ama siz bana diyorsunuz ki örneğin Ronaldo´ya götürüyorsunuz bir çamur saha, diyorsunuz ki gel bu çamur saha da futbol oyna. Bu mümkün değil.  Benim okuyabilmem için bana saz lazım, ortam lazım.

***O üst düzeyden gelmişsiniz. ortam, ruhsal yönden hazır olup olmamak insanı etkiler.

(Kapı açılıyor. Gelen Sayın Fahri Işık´ın eşi?)  

 ---Emel Hanım eşim diyor Fahri bey?         

***Merhaba yenge diyorum. Cumali Bey beni çok yordu ya diye yenge hanıma beni şikâyet ediyor Sayın Işık!.. Evet öyle oldu çok uzun söyleştik ama Fahri Abi de Fahri Işık olmasaydı diye kendimi taca atmaya çalışıyorum. Yenge de, ?Fahri Işık olmasaydı yorulmazdı? diyor. Böyle bir keyifli ve onure eden bir üçlü muhabbetimiz oluyor.

Sonrasında ekliyorum:

***Daha gelip çekim yapacağız.

---Size ben teşekkür ediyorum, tabii epey konuştuk diyor Fahri Işık.

***Ben de teşekkür ederim. Şimdi üstadım son olarak bir hatıranızla, söyleşimizi kapatalım. Adana Radyosu ile ilgili olabilir deyince kırmıyor bizi?

---Şimdi ben fabrikada çalışıyordum ve haftada beş defa Adana´ya gidip geliyordum. Adana´ya gidip gelmekte para, otobüs parası. Yoksul günlerimiz. Bir gün gidemedim, param yoktu. O zaman otobüs parasını bulamadım. Radyoya gitmediğim için bana tam 10 gün ceza verdiler. Ceza aldım otobüs parasını bulamadığım için. İlk yıllar tabii?    

***O zaman siz çok özveride bulundunuz.

---Tabii çok özveride bulundum. İlk zamanlarım diyorum tabii 1961 veya 62´nin ilk aylarında. Daha yeni giriyorum. Yoksulluk var kolay değil. 15 günde bir para alıyorum fabrikadan ya da ayda bir. Cüz´i bir para. Param kalmadı. O zaman sigara da içiyordum.  

 ***Hocam teşekkür ediyorum. Bunu televizyonda, kitapta, belgeselde yayınlayabilir, kullanabiliriz değil mi? 

---Tabii? Tabii?

Aydın sanatçı Fahri Bey ile süren derinlikli nehir söyleşimiz sona eriyor. Birkaç saatlik konukluğumuzda Fahri Bey bize ikramda bulunuyor, kalkarken de sağ olsunlar eşiyle birlikte ısrarla yemeğe kalmamız için davet ediyorlar. Fakat fazla bir zaman kalmıyor.  Son sözlerimiz sıralanıyor: 

***Teşekkür ediyorum her şey için. Sizi ben yordum ama tanışmaktan da onur duydum?

---O onur bize ait.

---İnşallah güzel, özgün çalışmalarımızdan biri de bu olacak. Güç katacak bize inanıyorum sizin gibi sanatçı değerlerimiz. Müzik tarihine bir güzel yaprak bırakacağız? Biz sizlerin türkülerinizi okuduk, pamuk toplarken, onu da söyleyim Cahit Seyhanlı´dan, Fahri Işık´a kadar. Ondan sonra sinema döneminde. Sinemaya giriyorsunuz sizin türküleriniz Mahmut Özçiftçi dahil.

--- Allah rahmet eylesin.

                                                                                                                                                                                 

 


Haber Kaynak : HABER MERKEZİ

“STOA FELSEFESİ VE TARSUS'TA STOACILIK”KİTABI ARATOS YAYINLARI’NDAN ÇIKTI

ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KISA FİLM FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

ADANA’DA BAĞLAMA GÜNLERİ’NİN İKİNCİSİ GERÇEKLEŞTİRİLİYOR

Düş ve Gerçek Arasında Çareli Çaresiz Çizgiler Kitabı

Sanatçı Selva Özelli Solo Sergisi ile ABD’de

“Doktordan Az Kullanılmış” bu defa bir kitap adı

HÜSEYİN SÖZLÜ, "AĞUSTOS AYI TÜRK'ÜN ZAFER AYIDIR"

İZMİT ALTIN PİŞMANİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNE VERİLDİ

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ‘’BELGESEL FİLM YARIŞMASI’’ FİNALİSTLERİ BELİRLENDİ

EMEKLİLERİN YENİ ADRESİ ‘EMEKLİ KÜTÜPHANESİ’

İZMİR KULLUK İLE TANIŞIYOR

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI FİNALİSTLERİ BELLİ OLDU

“Soul Müziğin Diva”sı Imany, 7 Eylül’de Türkiye’de

‘ÇOK YAŞA CUMHURİYET’ ÖDÜLLÜ BESTE YARIŞMASI BAŞVURULARI İÇİN SON HAFTA!

TÜRK RESSAMLARIN LONDRA ÇIKARMASI!

YILDIZ TOZU KARAKTER ANALİZLERİ

"ZAFERİN RENGİ" GÜÇLÜ OYUNCU KADROSU İLE ÇEKİMLER İÇİN GERİ SAYIMA BAŞLADI!

Büyükşehir ve YEDAM’dan bağımlılıkla mücadelede iş birliği

AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI’NDA TÜM TÜRKİYE "ŞEHRİNİ KEŞFEDECEK- GELECEK ENERJİSİNİ KORUYACAK!”

12. ULUSLARARASI İZMİT PİŞMANİYE, MÜZİK ve DANS FESTİVALİ,25-27 AĞUSTOS’TA

‘’20. GELECEĞİN SİNEMASI’’ YARIŞMASININ JÜRİ ÜYELERİ AÇIKLANDI

  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00
  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu